Sayfalar

26 Eylül 2019 Perşembe

Bırakınız yapsınlar efendim -vol2

Daha önce aynı başlıklı yazı yazmıştım, o zaman çocuklar ve onların ekseninde ebeveynlerden bahsetmiştim, tam da şurada. Şimdiki yazıda da konum babalar, kocalar ekseninde erkekler ve o çerçevede de anneler ve kadınlar aslında. 

Kafayı fazlaca kelimelere ve "ya aslında öyle demek istemedim" şeklinde kurulan cümlelere takmış biri olarak, ben bir ebeveynin sadece yapması gerekenler sebebiyle iyi olarak adlandırılmasını anlayamıyorum ve kabul edemiyorum (çünkü dil kalbin aynasıdır:)). Hele ki bu sıfatlandırmanın anneler üzerine hiç kurulmuyor ama sadece çocuğuyla yeterince ilgilendi diye bir babanın "ne kadar da iyi baba" olmasını kabul etmiyor ve öfkeleniyorum (buradaki öfkemin babaya olmadığı açıktır diye düşünüyorum). Annenin okula çocuk götürmesinde ya da gün sonunda nasıl bir gündü şeklinde sormasında bir farklılık ya da ekstra bir iyilik görmeyen toplumumuz bunu baba yaptığında ne kadar da ilgili olduğu vurgunu sıklıkla yapıyor biliyorum. Anneyle evde tek başına duran çocuk için kimse tek kelime kurma gereği duymazken (ki normal olan bu), baba ile günün tamamını geçirilen durumlarda övgüler düzmekten geri kalmıyor onu da biliyorum. Oysa ki özünde ikisinde aynı şeyi yapıyor "ebeveynlik". Ama o öyle değil diyenlere inat hep sorduğum gibi yine soruyorum "neden aynı değil? neyi aynı değil?" bal gibi de öyle. Çünkü baba da ebeveyn, baba da çocuğunu sever ve onun iyi olmasını ister ve baba da çocuğuna yemek yapıp, yedirip onunla oynayabilir. Bu durum yaygın hale geldikçe kadının da normali haline gelecektir biliyorum. Önceleri beynin mantıklı bulup istediği ama kalbin bir türlü tam olarak kabul etmediği ve fark edilmeden "o babasıyla evdeyken bana da keyif" ya da "ay beni de hiç aramadılar, süper valla" gibi cümlelerle kendini ele veren o aslında tam kabul edememişlik sona erecektir eminim. 

Bu noktada şöyle cevaplar oluyor, yok biri evde daha önceden denemiş ev işini, vay efendim ötekinin evde gördüğü şey buymuş. Yanlış mı değil ama eksik. Önceden olabilir ama ya şimdi hayat değişti, kullandığımız araç gereç değişti, toplum içinde yaptıklarımız, bakış açımız değişti. Anne-babanın evinde gördüğün her şeyi aynen mi devam ettiriyorsun, buna direncin neden yani? Değişim isteyip, bekleyip de direnmek neden? Toplumun kadına dair düşüncelerini, bakış açısını yazmıştım bir zaman, bu kısmının da zamanla değişeceğine inanıyorum ama değişimin başladığı yer kadının kendini koyduğu yerde saklı. Onun kendine biçtiği, kabul ettiği ya da reddettiği rollerde gizli. O yüzden bugün yazarken toplumun öngördüklerinden ziyade kadının süreçteki rolünü ve bunun hayattaki yansımasını da yazmak istedim. 

Bu noktadaki ilk çıkış noktam, kadın o toplumun biçtiğini varsaydığımız rolleri ne derece kabul ediyor olduğuydu. Burada kabul derken kastım "yapacak bir şeyim yok kabul ediyorum" gibi bir şey değil, yani erkek kaynaklı bir şey değil (ki bunun için de ayrı görüşlerim var lakin paylaşmak çok doğru olmaz). Kadınlar yapılanı bir lütuf olarak görmekten vazgeçmedikçe bu konuda gerçek bir dönüşümden bahsetmemiz zor gibi. Emzirmek ve doğum yapmak dışında, kadın ve erkek arasında kimi zaman olan fiziksel güç farklılığı ve bununla ilgili işler dışında, bir evde ya da çocuğa dair yapılabileceklerde hiç bir fark olduğuna inanmıyorum. Düşüncelerine önem verdiğim ve çok sevdiğim bir arkadaşımın dediği gibi,  bence de kadın ve erkek elbette farklılar, ama aynı cinsiyetten iki insan da farklı zaten. Dolayısıyla farklılık belki bu bakış açısı kadar sınırlı kalmalı yani görevleri cinsiyetlere göre paylaşmaktansa, görevleri farklı bakış açılarıyla ya da o anki duruma paylaşmak daha doğru olabilir. 

Bazı kadınlar için durum azıcık daha farklı, çünkü bazılarının iş yaparken belli ölçütleri var. O makine onun istediği şekilde dolacak, onun istediği hızda boşalacak, çamaşırlar onun öngördüğü düzende asılacak, çocukla oynanan oyun ya da geçirilen gün onun düzeninde ve kontrolünde gerçekleşecek vs. İş böyle olunca elbette evdeki diğer partnere bunalma geliyor, tam aksi olsaydı da kadına gelirdi aynı bunalma eminim. Çünkü kimse yaptığının bir fiil kontrol edilme hissinden hoşlanmaz. Çünkü belki de aslında farkında olmadan kendilerine biçilen bu rollerden vazgeçmek istemiyorlar. "Mutfağa da girmesin ya", "ay şimdi o çocuğun yemeğini iyi hazırlayamaz", "ya babasıyla da tüm gün durmaz ki" gibi cümlelerin altında yatan acaba egemenlik alanı elden gidiyor hissi mi, bunu düşünmek lazım. Eğer buna verdiğiniz yanıt "elbette hayır, ne alakası var" ise o zaman bırakınız yapsınlar ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder