Sayfalar

23 Eylül 2019 Pazartesi

Kendime not ;)

"İnsanın başkasına gösterdiği anlayışın, sevginin, üzüntüde yanında olmanın, mutluluğu paylaşmanın, çözümsüzlükte çözüm yaratma çabasının, gergin anlarda rahatlatmaya çalışmanın çok az kısmını bile kendine yapması ne zormuş. 37 yaşında olup 2-3 gün önce bu farkındalığa sahip olmak da oldukça komik. Çok can dostum dediğim biriyle uzun uzun konuşup, o konuşmanın içinde bile kendimizi yargılayıp, bu yargının aslında bambaşka sebepleri olduğunu söylememiz, üstüne konuşmamız ama gün geçince yine kendime karşı sert halime tekrar geri dönmem ne garip. Kendime hata yapma lüksü vermemem neden acaba? Mükemmelliyetçilik değil bu, cidden değil biliyorum başka bir adı başka bir sebebi olmalı. Hata yapanlara karşı bakış açım mı beni bu kadar sınırlayan, acaba alttan alta hata yapanları yargılamam mı? onlara sert olmam mı? aslında etrafıma da hata yapma lüksü vermemem mi? zorluklarla karşılaştığımda savunduğumun aksine kaçıyor muyum yüzleşmekten? kendimi güçsüz görmekten mi korkuyorum ama öyle olsa nasıl ağlarım ki her yerde diye savunmadım mı ben bunu uzun zaman? Çabuk normale dönüyorum ya da tamam oldu ama şimdi yola devam derken aslında hızla uzaklaşmak mı derdim var olan sıkıntılardan? Ama eğer öyleyse   " 

işte tam da burada kaldı yazım üstünden de günler geçti, öyle olsaydı ya da öyleyse diye devam edecektim ama tamamlayamadım cümlemi. Çünkü aslında sanırım bu cümlenin devamı yok ve aslında tam da bu noktada başa sarıyor düşünceler, duygular. Günlerdir karşıma hep aynı eksende yazılar çıkıyor, kişinin kendisine karşı nasıl davrandığı, olayları kabul etme, acı vs. Sanki tüm evren aynı mesajı vermeye çalışıyor da ben sağırım bu ara :)

Geçenlerde nefes alamıyorum diye ağlamaya başladığımda anladım aslında bu durumu. O günün sebebi oldukça komik geliyor bana şu anda ama yine şu anda biliyorum ki aslında sebep hep başka bir şeymiş gibi görünse de sebep çok kendimim. Bugün fark ettim ki ben mutlu olmaktan, çok mutlu olmaktan azıcık korkuyorum sanki. Herkesin mutsuzluğunu, memnuniyetsizliğini paylaştığı bir ortamda mutlu kalmak çok zor gerçekten, mutluluğu yaşamak da. Zaten ben kendi mutluluğunu çok zor paylaşan bir insandım, iyice zorlanıyorum bu aralar. Elbette bunun detaylarını yazmak istemiyorum buraya ama ilgilisine uzun uzun anlattım :)  

Buraya da bak, arada bak, unuttuğunda bak, ihtiyaç hissettiğinde bak, kendin hatırlayamazsan o zaman oku diye bırakıyor ve şöyle diyorum kendime. "Mutlulukta daha önce kaldığın gibi uzun kal, dışarıda olumsuzluklar olacaktır elbette, ne kadar dahil olacağın da ne derece hayatında tutacağını da ayarlayabilirsin. Bu demek değil ki başkalarının mutsuzluklarına, çözümsüzlüklerine ortak olma, ama bu demek ki kişinin kendi taşımaya gönlü olmadığı ya da zaten kendine düşündüğün kadar dert etmediği yükü üstlenme, gerek yok. Çabalamaya gücü olmaya güç vermeye çalış elbette ama onun yerine çabalama çünkü kendi için çabalamayana yapacak bir şey yok, kalkmaya gönlü olmayanı ayağa kaldıramazsın.  Mutlu ol, mutlu ol çünkü hayat kısa diye değil çünkü uzun mu kısa mı bilemezsin, ama içindeki bulunduğun anı, anı haline getirebilirsin. O anın hafızana nasıl kazınacak, bunu da büyük ölçüde sen belirleyeceksin. Çok seviyorum seni" 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder