Sayfalar

27 Aralık 2017 Çarşamba

Gelen gideni aratmasın:)


Aralık sonu, yılın bitimi, yeni yılın heyecanı...

Geçen senenin bu zamanında yapılan yeni planlar, kendi kendine verilen yeni sözler ve alınan yeni karalara karşılık bir sene sonunda yapılamayanların, tutulamayan sözleri, vazgeçilen kararların ve elbette yaptıklarımızın, hayatımıza katılanların ve elbette kaybettiklerimizin muhakemesi. İşte o ay geldi :) Yılın son ayı olan, geçirdiğimiz tüm kötü günleri bu yılda bırakacağımızı dileyeceğimiz veya yılımız süper geçtiyse en az bu kadar güzelini umacağımız, ama ne dilersek dileyelim sonunda mutlaka ne olursa olsun sevdiklerimiz yanımızda olsun, sağlığımız yerinde olsun diyeceğimiz o ay geldi :)

Geçen seneye baktığımda kendimi yalnız hissettiğim, güçlü hissettiğim, beceriksiz hissettiğim ve yeniliğe açık hisssettiğim anlar, çok kızdığım, çok üzüldüğüm, inanılmaz çok güldüğüm, kahkahalarımın yankılandığı anılar, her şeyin benle ilgili olmadığını ,insanların bazı davranışlarının bazen geçmiş yaşantılarıyla da ilgili olabildiğini öğrendiğim kabul edişlerim oldu. Topu topu bir yıla  sığdırdıklarıma baktığımda kocaman bir AFERİN diyorum kendime. 

Koca bir aferin alarak yola devam ederken, yine bu seneki dileklerim geçen seneden farklı değil elbette, geçen sene hoş gel 2017 demişim, bu sene 2017 yi biraz daha büyümüş, daha fazla deneyim edinmiş, yeni şeyler denemiş, yeni adımlar atmış, hayatıma girenlerle ve hayatımdan çıkanlarla geriye baktığımda gülümsemeyle uğurlarken, 2018'den  yine en çok sağlık diliyorum. Bol gülümseme,gülümsemeyi, mutluluğu değerli kılacak ama bıktırmayacak kadar üzüntü de kabulüm :) 

Geçen yıldan beklediklerimin hepsi tamam mıydı, büyük oranla, eksik var mıydı, elbette. O nedenle geçen yıl nasıl geçmiş olursa olsun önümüzdeki yıla dair dileklerim, planlarım ve elbette bitmeyen umutlarım var. Her yeni şeyin olduğu gibi yeni bir yılın da hakkettiği gibi umutla ve heyecanla karşılanmasına inandığımdan öyle bekliyorum 2018 seni. 

Hazırım artık gelebilirsin :) Belki çok sevdiklerimi benden kilometrelerce uzaklara götüreceksin bu sene, belki dibimde oturanlarla yakın olmalarına rağmen çok az görüşmeme sebep olacaksın bu sene ya da belki hep hayatımda olmasını istediklerimi çıkaracaksın hayatımdan, istemediğim üzüntüleri, hiç beklemediğim haksızlıkları ve hayal kırıklarını yaşatacaksın bana ya da daha da kötüsü belki şimdiye kadar hiç canımın yanmadığı kadar yakacaksın canımı ama yine de heyecanla bekliyorum seni. Çünkü ben büyün bunların senin suçun olmadığını bilecek kadar büyüdüm artık :) 

Hayatımdaki güzel insanlara, koşulsuz yanımda duranlara, koşulsuz yanında olduklarıma, çok sevdiklerime, sevmeme rağmen yine de çok kızdıklarıma, acı-tatlı bana bir şeyler öğretenlere,sevgimi artıranlara, canlarıma ve canı olduklarıma kaldıracağım ben kadehimi yılın son gecesinde. 

Hepinize iyi yıllar, gelen seneniz gideni aratmasın :) 



8 Aralık 2017 Cuma

Kesin bana çekmiş, umarım ben de anneme :)

Kız halaya çeker derlermiş eskiler, oradan yakalar mıyım acaba dedim yok olmuyor. Halası şu anda yer yüzünün en sade giyinen insanı olabilir :)  Hadi diyelim ki kız anaya çeker diye değiştireyim dedim buradan yürümem de asla mümkün değil diye düşünürken aklıma bir halim geldi, bence bu açıdan bir benzerlik söz konusu.

Yıllardan 1994 kardeşlerimin sünnet düğünü var, inanılmaz heyecanlıyım bana ne oluyorsa di mi, ama öyle değil işte ben de prenses elbisesi giyeceğim. Öyle küçük falan da değilim 5.sınıfı bitirmişim ama yine tüllü kabarık bir elbise hayalim. Çok haklıydım çünkü kardeşlerim sünnet oluyordu, düğünümüz vardı 😁😁 Alışveriş yapmaya İstanbul'a gittik, onlara pelerinler falan bana da elbette prenses elbisesi baktık hatta bir tane denedim de ama bedeni olmamıştı. Annem, şu anda bile Arya'ya gözüm kapalı giydirmeyi tercih edebileceğim kadar güzel bir takım almıştı bana, yaşıma uygun ve inanılmaz güzel ama elbette o zaman öyle düşünmüyordum. Çünkü o elbisenin tülü falan yoktu, nasıl olur ben sünnet çocuğu hatta çocukları ablasıydım ve prenses olmalıydım en kabarık eteklisinden ve mutlaka tülleri olmalıydı 💃

O zamanlar biri benim bu feryadıma ses vermiş ve haklı bulmuştu gidip bana tülü bir elbise diktirmeyi teklif etmesi de cabası olmuştu. Annemler de madem istiyorsun diyerek bana bırakmışlardı. Kaçırılmayacak fırsat benim için ve olleeeey tüllü elbisem olacaktı. Olmuştu da:)  Hem de kırmızı en sevdiğim renk hem de tüllü :) ta taaaa işte o düğünde ben 👇👇👇 



Hayat böyle işte ne çektirdiysen çekiyorsun gibi bir döngüsü var, sanırım bu konuda ben de anneciğime çok çektirmişim ki zamanında, başımda tüllü etek ve illa da her gün elbise diyen, dolabının karşısında 20 dakika geçiren, her gün eve gelince tüllü elbisesini her ne pahasına olursa olsun üstüne giyen bir kızım var hem de benim giyip tarzıma ve giyinme hızıma rağmen demek istiyorum ama işte ben de zaten o elbiseyi anneme rağmen beğenip istemiştim, hani onu bırakın ya şu düğünde giydiğimi 👆👆 Mesele bizde de bir süredir elbise, uyumaya varacak kadar üstelik, pijama üstüne giyilecek kadar üstelik ve sarılıp yatmayı teklif edecek kadar elbette. Ben de oluruna bıraktım.

Her zaman komik seçimleri olduğunu söylemiyorum ama bazen çok net olmazı oldurmaya çalışıp anne bana bırak demeye başlamıştı ve her sabah hangi elbiseyi giyeyim diye uyanıp, o tüllü elbiseyi bugünde mi giyemem diyordu. Ben de o noktadan sonra hiç bir sabah çıkarken ne giyeceğine karışamadım, elbette mevsim koşullarına göre kilotlu çorap ve fermuarlı üst takviyesiyle...  Kimi zaman elbisenin üstüne etek giydi hatta kış ortasında kolsuz t-shirt ile 👈👈 Diğerlerini ya gülmekten çekememişim aklıma gelmemiş ya da bir şekilde silmişim ama bunun gibi onlarca örnek var gerçekten.


Arada tekliflerimi kabul etti en azından kırmayıp 👇👇👇:) Bazen de azıcık onun istediği oldu azıcık benim teklifim, ama öyle ya da böyle özellikle son iki haftadır her gün etek ya da elbiseyle gitti okula, parka, evin içinde oyuna:)  Bütün giyinmeleri sonrasında kendine aynada bakıp çok da beğendi ayrıca. Akşam yemeklerini bölüp ben bir giyinip geleyim dedi ve inanılmaz çok sevindi giydiklerine :) 




    

Neyse  kız halaya çeker mi bilmiyorum ama çekse de sıkıntı değil kendisini fazlaca severim çünkü ama iş öyle olmuyor:) Kimsenin kimseye çektiği yok elbette, özeniyor, yapmaya çalışıyor önündeki modelleri çünkü onlar sevdikleri ya da birinden görüyor denemek istiyor onu da ama kendisine bırakırsanız hem tarzını hem de çok genel öğretiler dışındaki tüm özelliklerini kendine özgü bir hale getiriyor insan. Ben kararlarına saygı duyulan ve söz hakkım olan bir ailede büyüdüm, bunun bir zararını da görmedim büyüdüğümde, bunun doğruluğunu savunuyorum elbette şimdi de. 

Kıyafet işin küçük tatlı bir parçası ama zamanında annemin bana bıraktığı gibi her şeyi ben de bu bıdığa bırakıyorum tercihlerini mümkün mertebe :) Daha büyük tercihleri olduğunda da bu kadar cesur davranabilecek miyim bilmiyorum, şimdi söylediğim kadar sen bilirsin diyebilecek miyim imasız olanından ama, çek de gör anlamına getirmeden. İnsan görmediğini yapar mı onu da bilmiyorum sadece yapmayacağımı ümit ediyorum. Sen bilirsin demek sadece ne biliyorsan onu yap demek değil, sen doğru olanı, kendin için doğru olanı bilirsin o nedenle sana bırakıyorum kararı demek. Sen bilirsin derken, şunu hissetmek hep iyi gelmiştir bana, "hata yapmış olursan ben burada yine sana sarılacağım, birlikte düzelteceğiz düzeltemezsek de acına ortak olacağım". 

O nedenle ben de en içten şekilde söylemek istiyorum fındığım sana "SEN BİLİRSİN"  

1 Aralık 2017 Cuma

Gidenlerden sonra kalanlar

Eğer çok sevdiğiniz birini kaybettiyseniz, başkalarının kayıplarıyla kabuk bağlayan yaranız tırnakla yeniden kalkmaya başlar, kah kanar, kah sadece can yakar kırmızı bir iz olur. Ama her defasında iyileşmesi biraz daha gecikir. Eğer çok sevdiğiniz birini kaybettiyseniz artık başkalarının kayıplarında, onları aslında asla ve hiç bir zaman yaşamadan anlayamayacağınızı bilir ve asla kurulamayacak olan o empatiyi kurmaya çalışmazsınız buna gerek olmaz siz bizzat o deneyimi yeniden yaşarsınız. 

Kayıplar dışarıdan bakıldığında yani eğer hayatınız kaybeden kişi sizin yakınınız değilse insanda hep şu duyguyu uyandırır, ya da benim için öyleydi. Hayat çok kısa, şu kafaya taktığımız şeylere bak, bundan sonra daha farklı yaklaşacağım olaylara :) Bu cümlelerden yaklaşık 1 saat sonra hadi çok hassas olanlar için 1 gün olsun herkes normal hayatına döner, dert edinecek yeni şeyler bulur ve maalesef o yaşananları unutur, çünkü hayatın ta kendisi böyle sanırım. 



İşin öbür tarafındaysanız da yani siz kaybettiyseniz yakınınızı elbette tarifi mümkün olmayan bir acı yaşarsınız, hayat bir anda yerin dibine girsin istersiniz, tutunacak bir şey kalmadı derseniz, elinizdekiler daha sıkı tutunursunuz, çok üzülürsünüz, anılarla çok gülersiniz, bazı anları gözünüzün önünden silemezsiniz, bazı anları gözünüzün önüne getiremezsiniz, sesleri hafızada tutmaya çalışırsınız, yüzlerin hatırlamak istediğiniz andakilerini göz önüne getirmeye çalışırsınız ama tüm bunların yanında ne kadar garip ki hayata devam edersiniz. Dalgalanırsınız, kayalara çarparsınız ya da hatta bazen o dalganın altında kalırsınız ama yine de devam edersiniz. Ve ne kadar komiktir ki bunun tek nedeniz vardır, o da "çünkü hayat böyle bir şey"  :) 

Gidenlerden sonra kalanlar yarım devam eder hayatlarına, soruları çoktur cevap alabilecekleri yoktur. Mutlulukları yarımdır, üzüntüleri çoktur ama paylaşımları yarımdır. Şimdiye kadar hiç danışma gereği duymadıkları konularda birden danışma gereği duyarlar ama ne acı ki tam da ihtiyacı olan kişi yoktur. O önceden bir saatte unuttukları, arada aklına gelen anları ömür boyu yaşamaya başlarlar dolayısıyla hayatlarında elbette köklü değişimler olur. 

"Değişim için güzel sebepler çıksın karşınıza" gibi süper bir cümle kurmak isterken gülümsüyorum. Güzel anlar bizde hep daha güzeli yaşamak için istek uyandırırken, ne kadar acı bakış açımızı değiştirmek için üzüntülere ihtiyaç duymamız. Güzel sebeplere....