Sayfalar

29 Nisan 2019 Pazartesi

Bırakınız yapsınlar efendim

Bu haftasonu daha önce olmadığı kadar çok çocukla vakit geçirdim, etkileşim kurdum. Yaklaşık 6 saat boyunca onlarca çocukla diyalog kurdum, onların yeni bir şey denemesine vesile oldum. Benim de bu halime kızımın yuvası Kiraz Ağacı vesile oldu :) 

Dün Eskişehir'de günlerden "Çocuk Şenliği" idi. Bu yıl altıncısı düzenlenen şenlik bize bir kere daha bu şehirde çocuk olmanın da ebeveyn olmanın da ne kadar güzel olduğunu hatırlattı. Şehrin güzel parklarından Sazova'da kurulan standlar sadece çocuklar içindi, yapılan tüm etkinlikler, çalan müzikler, konserler çocuklar içindi. Yağan yağmur bile çocuklar içindi bence :) En azından en çok eğlenen onlardı. 


Kiraz Ağacı ailesi, parkta bahçede buldukları dallar ve evlerindeki yünlerle yapabilecekleri ip mandalayı çocuklara denettirmek için oradaydı. Bakıldığında anlamlandıramayanların "bu nedir?, ne işe yarar?" sorusuna söylenerek çok şey var. Temel olarak bu etkinlik çocukların el-göz koordinasyonlarına destek olurken aynı zamanda sabırlı olmalarına da inanılmaz katkı sağlıyor. Ayrıca içinde barındırdığı matematik ile matematiksel düşünme becerilerini de destekleyen bu etkinlik çocuklar kadar büyüklere de sakinleşmenin, odaklanmanın, bir durup yavaşlamanın, stres atmanın anahtarını sunuyor aslında. 

Çocukların renkleri görüp geldikleri ip mandala standında gün boyu çocuklarla birlikteydim ben de. Onlara nasıl yapacaklarını anlatırken aile ve çocukları gözlemleme fırsatı buldum. Sevgili Nilüfer Devecigil'in ilişkilerde yaralanırız, ilişkilerde iyileşiriz dediği defalarca kulağımda çınladı. Dışarıdan bir göz olarak baktığımda, cümlelerin çocuklar üzerindeki etkisini görmemek neredeyse imkansızdı. Çocukların verdiği tepkilerin, ailelerin kurduğu cümlelere ve tavırlara ne kadar da bağlı olduğuna, çocuklar için kurulan "o sabırsızdır, o çekingendir" ve nicesini sayabileceğimiz cümlelerin nasıl da etiket gibi üstlerine yapıştığına çok yakından şahit oldum. Çok iyi bilmekle birlikte her çocuğun gelişim sürecinin ne kadar da birbirinden farklı olduğunu yüzlerce çocuk gözlemleyerek gördüm. Çocuklarını, kendi diğer çocuğu ya da yanında hiç tanımadığı ama "daha iyi yapan" o çocukla kıyaslayan ebeveynlerin açtığı yaralara defalarca çare olamadım. Heyecanla merak edip yanımıza gelen, denemek isteyen çocukların ailelerinin "ay bu çok sabır gerektiriyor, sen yapamazsın" diyerek nasıl ket vurduklarını ya da aslında hiç merak etmeyen, "ama yap bak, bunu da yap" diye standa sürüklenen çocukların ailelerini memnun etmek ya da karşı çıkamadıkları için orada olduklarını üzülerek izledim.  

Ben bu şenlikte çok sayıda ebeveyn ve çok sayıda çocuk gördüm. Aslında gerçekten bu gözlemi yapacak fırsatımız yoktu ama gözümüze battı hepsi. Fark ettik ki çocukların bir çoğunun sabırla ilgili dertleri yok ama ailelerin var. Sürekli "hadi, bitir de gidelim, başka renge geçmesek, alsak sonra yapsak, bak diğer standlar da var, ver hemen ben bunu yapayım sonra diğer renge geçersin" ve aklıma şu an gelmeyen pek çok cümle kurdu gelen ebeveynler. Halbuki yapılan şeyi merak eden ve orada olmayı kendi tercih eden çocukların hiç hızlı yapmak gibi bir dertleri yoktu, bir diğerinden iyi yapmak gibi bir dertleri de yoktu. İp mandalanın yapımı gösterirken çocuklara yapılan müdahele inanılır gibi değildi. "şimdi üstten geçireceksin, yok bak yanlış geçirdin, bir üstten bir alttan, hayır bak yine alttan geçirdin, az evvel alttan geçirmiştin zaten şimdi üstten" gibi kurulan cümlelerde çocukların rahatsızlıklarını görmemek neredeyse imkansızdı. Halbuki daha güzel olması gibi bir dertleri yoktu gerçekten ama ebeveynlerin vardı, orada harcanan vakit karşılığında elle tutulur, bunu yaptı denecek kadar güzel bir şey olmalıydı. Çocuklar ise sadece tadını çıkarıyorlardı. Yaşadığımız, karşılaştığımız en üzücü şeylerden bir diğeri de yuvamızın kurucularından Ayşe'nin "hizmet istiyorum, hemen, şimdi istiyorum ve önce ben istiyorum" diye tanımladığı kural, sıra tanımamazlık. Çok üzülerek söylüyorum ki bu konunun da muhatabı ebeveynler. Çocuklar tek bir ip almak için bile sıra beklerken ve söylenmezken, ebeveynlerin hemen hepsinin "ben bir şey istemiyorum sadece ip istiyorum, ama benim bebeğim var" gibi cümlelerle öne geçme çabasına gerçekten inanamadım. Herkesin gerekçesini haklı görebilmekle birlikte orada diğer bekleyenlerin de çocuk olduğunu, onların gününde, onların şenliğinde onların önüne geçme çabasını anlamıyorum. İnsanların bir yandan bencillikten şikayet ederken bir yandan da  sıra beklerken ve etkinlik esnasında kendi çocuğunu diğerlerinden önce görmelerini asla kabul edemiyorum. Bu bencilliği çocuklarına bulaştıracakları için de oldukça üzgünüm.

Geçirdiğim koca günden çocukların, samimiyetle ama çekingen, denemek isteyen ama yapamamaktan korkan o masum bakışları kaldı aklımda. "Ama ben yapamam ki, yapamayabilirim, benim ki böyle güzel olmaz" diyenlere "bir dene bakalım eminim en az o kadar güzel olacaktır, herkesin yaptığı ayrı ayrı güzel" cümlelerinin gözlerinde yarattığı ışıltıyı o anlık bile olsa görmeye sebep olmanın haklı mutluluğu kaldı cebimde.  Ebeveyn olarak ise çocuklar gibi o anın tadını çıkarmanın, bir durup yavaşlamanın ne kadar önemli olduğunu, koşturmanın zaranının en çok miniklere olduğunu gördüm bir kere daha. Bundan sonraki her adımda aklımda kalacak soruyu sizlere de soruyorum şimdi. Çocuğunuz bir şey yapmak istediğinde,  müzik, resim, spor vs, o an yaptığınız şey acaba sizin isteğiniz de onun da isteği mi olması mı? yoksa sadece onun isteklerine fırsat mı sunuyorsunuz? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder