Sayfalar

16 Temmuz 2020 Perşembe

Tatil öncesi tatil anısı

Aylar geçmiş, arada bazı yazılara bakmak için açmak dışında hiç girmemişim buraya. Normal mi? bence bugünlerde yaşadığımız hayat normal olabiliyorsa bence bu da normaldir :) Son yazıdan yaklaşık 1 ay sonra hepimiz evlerimizde daha fazla zaman geçirmeye karar verdik. Karar verdik yazınca bir havalı oluyor sanki bizim tercihimiz gibi di mi. Aslında eve tıkıldık tam olarak. Bir kısmımız buna karar vermemiş olabilir, bir kısmımız ise zorunlu olarak çalışmaya devam etti. Tam 3 ay hayatımızı zorunlu olarak yavaşlattık. 

Evde durabilme lüksüne sahip bazıları gibi ben de evdeydim. Hayatımı yavaşlattım ve ilk kez bundan yana kötü bir şey hissetmedim. Yapmam gerekenleri askıya aldım, illa yapmam gerekenleri yaptım sadece ve hiç suçluluk hissetmedim. Bu yavaşlığın içinde kendime, eve, bize daha da çok zaman ayırdım ve gerçekten halimden memnundum. Bunları yapabilmenin, süreçte evde kalabilecek şansa sahipken sadece ya dışarıdan, marketten ya da kargodan gelirse virüs diye endişelenmenin gerçekten büyük bir lüks olduğunu etrafımdaki arkadaşlarıma defalarca söyledim. Görüşeceğin kişileri, gireceğin yerlerin sadece ama sadece senin kararın olması ne büyük rahatlıkmış işe başlayınca anladım bir kere daha. 

Ve şimdi iş hayatına ufak bir mola, tatil zamanı :) Bu seneki yazı tatil öncesinde. Ne yaşayacağımı ön görerek, ne kadar mutlu kavuşmalar olacağını bilerek gidiyorum tatile.  Çok canımlardan birini göreceğim misal bu sene, hem onu göreceğim hem de üniversite heyecanını ilk kez yaşadığım Trabzon'u. Orayı gördüğümde bolca Özlem abla diyeceğim, bolca Levent abi diyeceğim eminim. Bana orayı ne kadar çekilir kıldıklarını anlatacağım, henüz biz evlenmemişken nasıl abim, ablam olduklarını söyleyeceğim. Sonra onların hangi duygularına ortak olduğumu düşünüp, nasıl anılar biriktirdiğimi anlatacağım. Tüm bunlara rağmen yine de koşarak Ankara yakınlarına nasıl gittiğimi, bir daha gelmem ki diye düşündüğüm Trabzon'un bana Zeynep'i vereceğini bilmeden nasıl oradan ayrıldığımı, bir kere daha gitmek için en büyük sebeplerimden biri olduğunu düşüneceğim.  Peşine Ereğli'ye, yuvama gideceğim, anne-baba evine. Belki yine ağlayacağım, saatlerce orada yaşadıklarımızı tekrar tekrar yeniden anlatacağım Özgür'e. Sahilinde dolaşıp, çok sevdiklerimi göreceğim. Mezarlara çıkacağım, sonra orada öyle bırakıp geri döneceğim defalarca yaptığım gibi. Azıcık kalbim sızlayarak, azıcık gözüm dolarak ama biliyorum tebessüm edecek bir anı bulup, eskisinden azıcık daha huzurlu bir şekilde. Bayram sabahı kahvaltısı için Çaycuma'ya gideceğiz sonra ve yine aklımda evlendikten sonra ilk bayram kahvaltısı için çektiğim karın ağrım gelecek. Nerede olacak, kimde olacak bu kahvaltı, her iki ailede ister bayram sabahının kahvaltısı orada olsun diye dertlenirken, büyüklerin çoktan ortaklaştığını, bizden habersiz bayram kahvaltılarını birleştirdiklerini ve bundan sonraki tüm bayram kahvaltılarının ortak olacağı kararını aldıklarını düşünüp ne şanslıyım diyeceğim bir kere daha. Kardeşlerimin bir kısmı uzaktayken bir kısmı dibimde olacak, annemin kucağına yatamayacakken, yatacak bir başka kucağım daha var ama diyeceğim, biliyorum bunu diyeceğim ve bu hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Babamın "hallederiz" demesini duyamayacağım evet ama bakışlarında, sözlerinde sonsuz destek hissettiğim birinin varlığında güç hissedeceğim biliyorum. Minnoşa da "valla babannen ve dedene söyle" diyeceğim gönül rahatlığıyla. 



Hepsi bitecek, hatta bazen "of gidelim ya artık evimize" diyeceğim ama sonra dönünce hemen tekrar olsun isteyeceğim. Cebimde biriktirdiklerimle evimize döneceğim, belki yeni başlangıçlara, yeni sürprizlere ama kesin huzura, mutluluğa...  

Her ne kadar öngörülerim olsa da yine de sürprizlere açtım kollarımı, bakalım öngörümden fazlası ne gelecek diye :)

6 Şubat 2020 Perşembe

Sana, bana, ona... Feminizm herkese lazım

Bir süredir feminizm ekseninde okumalar yapıyoruz iki kişilik kitap kulübümüzle :) Kitapla ilişkisi, okuyup en fazla tavsiye etmek kadar olan benim için bir kitabı tartışmak oldukça heyecan verici. Hele ki tartıştığın kişi ile konuştuklarından her zaman cebini doldurarak kalkıyorsan masadan. Oldukça istekle başladığımız ve şu anda beşinci kitabımıza geçtiğimiz bu okuma sürecinde okumak için seçtiğimiz kitapların arasında feminist bakış açısıyla erkeklerin/oğlan çocuklarının üstüne yazılmış kitaplar da var. İnanılmaz çok istekli başladığımızdan mıdır, kendimize sohbet fırsatı yaratmaya olan dayanılmaz isteğimizden midir yoksa bu konu da tam bizlik olduğumdan mıdır bilmemekle birlikte saatleri yetiştirebildiğimiz, son cümlelerimizi koştur koştur kurarak geçmeyen bir buluşmamız olmadı şimdiye kadar. Birinin kendini,  tam da senin kendini tanımladığın kelimelerden biriyle kendini tanımlaması ve üstelik o kişinin arkadaşın olması çok şahane bir şey ve dahası birlikte bir zaman dilimini paylaşmak, o zaman dilimine sağlayabileceğin en büyük katkıyı sağlamak için çaba sarf etmek hem sana büyük katkı hem de inanılmaz bir keyif. En ama en önemlisi de ben de o şanslı insanlardan biriyim kesinlikle 👇👇



Terazide eşit olmaya çalışan kadınlarla ilgili yazdım daha önce, görüşlerimin güçlenmesi dışında bir değişiklik olmadı bakış açımda. Hala erkeklerin kadınlardan kendilerini üstün gördüklerine gerek sözel gerek fiziksel olarak her geçen gün daha fazla şahit oluyorum. Hala oğlan çocuklarının yapabileceklerinin, seçtiği renklerin ya da oynadığı oyun ve oyuncakların kız çocuklarından sadece cinsiyet sebebiyle farklı olduğuna inanan ve var gücüyle bunu savunan insanların varlığından haberdarım. Ancak okudukça artık diyorum ki feminizmin sadece kadınlar için olduğunu düşünmek, sadece onları eşit hale getirmeyi savunduğunu düşünmek çok büyük bir yanılgı. Hele ki erkek düşmanlığı olduğunu savunmak, feminizme nasıl da zarar veriyor. Tüm bunların yanında sadece kız çocuklarını değil oğlan çocuklarını da feminist bakış açısıyla büyütmek onlar adına ne büyük özgürlük. Ama tüm bunlarla birlikte feminizmi konuştukça, tartıştıkça ve etrafımı gözlemledikçe görüyorum ki eşitlik daha çok kız çocuğu ebeveynlerinin derdi. Bundan sadece bir kitap önce, bunu daha anlaşılır bulabilirdim, bu kadar derin bakamazdım sanırım. 

Fark ediyorum ki nasıl ki kadınlar ve erkekler arasında eşitsizlikte sanki ibre hep erkekleri gösteriyor ve her durumda üstünler gibi düşünülüyorsa, iş çocuklara indirgendiğinde de durum değişmiyor. Oğlan çocuğu ebeveynlerinin sesi görece daha az çıkıyor. Elbette herkes demiyorum ama çoğu oğlan çocuğu ebeveyni, eşitlik terazisinde  hafif basan tarafın oğulları olduğunu düşünmediğinden, aslında genel olarak eşitlik taraftarı olsa da, daha az ses çıkarıp, söylemlerine daha az dikkat ediyor. Oysa şimdi görüyorum ki feminizm kız çocuklarının olduğu kadar oğlan çocuklarının da ihtiyacı. Erkeklerin/ oğlan çocuklarının yaptığı bazı şeyler için karı gibi/ kız gibi benzetmesini duyduğumdaki öfkemin yanına artık üzüntü de eklendi. Duygularını ifade edemeyen, bırakın ifade etmeyi hislerinin farkında bile olmayan ve aslında aileleri tarafından, toplum tarafından duyguları yok sayılan oğlan çocuklarına olan üzüntü.


Eşitlikten bahsederken genelde kız çocuklarının da oğlan çocuklarının yapabildiği "kızlara göre olmayan" şeklinde tanımlanan şeyleri yapabileceği, kadınların da "bu erkek işi" denilen işlerde yer alabileceği, oğlan çocuklarının da mutfak eşyalarıyla ya da bebeklerle oynayabilecekleri ya da erkeklerin de evde eşit sorumluluk alması gerekliliği üstüne çokça vurgu yapılır. Ancak duyguların eşitliği üstüne konuşma oldukça azdır. Bizler kız çocuklarını oğlan çocuklarıyla eşit kılmak için çabalarken, bu denkleme oğlan çocukları açısından bakmayı unutuyoruz sanırım. Oğlan çocuklarına atfedilen, güçlü olma, risk alma ve öfkelenmeyi kız çocukları da yapabilir, hissedebilir derken ve hatta hissetsin ve dışa vursun diye çabalarken; kız çocuklarına atfedilen duygusal olma, naif olma, ağlayabilme, narin ve kırılgan olma gibi durumları oğlan çocuklarının da yapabilmesi, hissedebilmesi için yeterli çaba harcadığımızı düşünmüyorum. 




Birini bitirdiğim, diğerini okumaya başladığım iki kitabı tavsiye olarak bırakmak, bu noktada sunabileceğim önemli katkılardan. Değişme İsteği ve Kabil’i Yetiştirmek. Dilerim ki daha çok kişi bu kitaplardan yararlanır ve gün geçtikçe oğlan çocukları için de, kız çocukları için savunulan eşitlik ve özgürlük savunulur hale gelir. Çünkü #feminizimherkesiçin gerekli ve kıymetli.