Sayfalar

6 Mart 2018 Salı

Kaprisini sevdiğim...


Uzun zamandır blog okuyorum, her anne bloğunda mutlaka bir sendrom yazısı, ayy bende de bir tavırlar “ne sendrommuş” efendim falan diye. Ama neydi insan kınadığını yaşamadan ölmezdi…

Bizim evde bu ara bir sinir, bir gerginlik. Yok aydı yok güneşti falan dedim bir süre ama üç gün geçiyor sonra geri geliyor olduğundan aya güneşe suç atmak yerine yaşa bağladım bütün olayı :) bir ergen tripleri odaya girip kapı kapatmalar, ben daha iyi bilirimler, onu giymeyeceğim bunu giyeceğim sonrasında isteği olsa bile bana neden bunu giydirdinler, hep senin suçunlar havada uçuşuyor. İnat zaten bizde genetik ona bir şey demiyorum ama eeeey üç yaş çabbuuuk geri ver çocuğumu diye bağırmak istiyorum.



İşin aslı bu değil elbette ben de biliyorum ama anne olarak durduğun yerden, dur bi bakayım, sanırım bu dönemde bağımsızlıklarına daha düşkün oluyorlardı, yok efendim daha ben merkezci oluyorlardı, kendini kanıtlamaya çalışıyorlardı gibi çıkarımlar çok fazla J Üstelik bu yaşın pek çok yerde yazılanların aksine bir formülü, şöyle davranırsanız geçer diye sıralanacak bilgileri olduğunu düşünmüyorum. Daha doğrusu pek çok yerde yazılanın genel geçer çocuk büyütmenin bir gerekliliği olduğu görüşündeyim. Çünkü her yerde yazan şeyler tam da “sevginizi gösterin”, “yaptığınız işlerde ona da yer açın, iş bölümü yapın”, sosyalleştirin” vs vs. şeklinde. Bunları zaten üç yaşa gelene kadar yapıyor olsanız da yine de öyle ya da böyle bu sendrom yaşanacaktır. Öncesinde neler yaptığınız ya da süreçte nasıl davrandığınız sadece o dönemin ne kadar acı ya da rahat geçeceğini belirleyebilir bana kalırsaJ

Birincil kaprisler çağı diye de geçebiliyormuş bu dönemin ismi, isminden olsa gerek bir işte bu üç yaş dönemi çocukların egolarının tavan yaptığı, her iyi şeyi kendilerine mal ettikleri ve elbette her kötü şeyde karşı tarafı suçladıkları özgürlüğün had safhada olduğu bir dönem. İşe bunalım ya da sendrom ismini koyarak işi biraz daha tatsızlaştırmaktan ziyade bunun gelişimin bir parçası olduğunu bilerek bu dönemi duygusal anlamda en az zararla atlatmak gerektiğine inanıyorum. Çocuk sahibi olan herkesin de deneyimlediği gibi çocukla ilgilenen her kimse o an, eğer gerginliği artıyorsa bu bir şekilde de yansıyor bu da durumu iyice gerginleştiriyor, hatta diyebilirim ki bir yerden sonra kim başlattı bu gerginliği sorusunun net bir cevabı bile verilemez hale geliyor.

Çocuklu hayata girdiğinizde, zaman zaman sorunlar, gerginlikler vs vs azalacak olsa da bitmeyen bir yola girmiş oluyorsunuz. Emdi mi emmedi mi, aç mı doydu mu sorularıyla başlayan süreci, önce diş sonra çiş takip ediyor. Edilen şikayetler, bahsedilen sorunlar, yürüdü mü, konuştu mu sorularıyla pekişecek, ay hiç susmuyor, pek de yaramaz hiç yerinde durmuyor şekilde evrilecek. Sonrasında da bitmiyor ve biliyorum bitmeyecek, her dönem bambaşka güzellikleri beraberinde getirecek ama o güzelliklerin sıkıntısız tadına varılmaz dercesine o an büyük gelen ama aslında küçük sıkıntılar koyacak yanına. 

Benim tecrübelerim şimdilik üç yaşa kadar o nedenle sadece "şişşşt daha küçük yaş çocuklu anneler üç yaş çok güzel gelsenize" diyebilirim J