Sayfalar

30 Kasım 2016 Çarşamba

İşe güce kısa bir mola

Yıl içinde çalışıp yıl sonunda yani yazın dinlenenlerdeniz biz. Çalışma şartlarımız buna izin verdi en azından bu seneye kadar biz hep böyle olduğunu düşündük. Bu sene bir değişiklik yapıp minik tatillerle de dinlenmek gerektiğine karar verdim ve rotayı Özgür’ün doğum günü için Kapadokya’ya çevirdim. Yaklaşık 1 ay önceden bir otel ayarlayıp sessiz sedasız rezervasyon yaptırdım. Yaklaştığında, söylemek zorunda kaldığım bir zaman geldiğinde de söyledim planı. Kapadokya tercihim Özgür’ün daha önce gitmiş olmamasından sebepti. Hem belki balona da binerdik: ) Şansımıza hava Kasım sonu olmasına rağmen güzeldi ve bizim Cuma-Pazar arası mini tatilimiz başlamıştı.


Küçük bir otelde yer ayırtmıştım, belki gitmek isteyenler için yol gösterici olur. Otelin adı Jacob’s Cave Hotels. Nevşehir’de otellerin olduğu küçük bölgeler var, bizim otelimiz Çavuşin Köyünde idi. Burası dışında Avanos, Ürgüp ya da Göreme’de de kalmak mümkün. Bu bölgeyi tercih etmek için özel bir sebebim yoktu aslında ama gidince yanlış bir tercih yapmadığımı fark ettim. Özellikle seçtiğim otelin doğru bir tercih olduğunu söyleyebilirim. Otelimiz oda-kahvaltı küçük bir otel. Sahibi son derece nazik ve yardımsever biri. O kadar ki sırf ben rezervasyonda minik bir hata yaptım diye bize oda değiştirmeyi teklif etti. Onun sayesinde iki gece iki farklı odada kaldık ve odaların özellikleri farklı olduğundan oldukça keyifliydi.

Biz Cuma günü biraz geç vakit otele giriş yaptığımız için o gün sadece yemek için çıkabildik otelden. Aynı bölgede Seyyah Han diye bir restoran var orada yedik akşam yemeğimizi. Yemekleri güzel ancak bana kalırsa bölgedeki tek yer olmaktan sebep pahalı bir yer. Yani fiyat performans açısından uygun bir yer değil. Otele dönüp minik kafesinde çay yudumlarken ertesi günün planını yaptık. Biz biraz daha kolay olur düşüncesiyle bölge turuna katıldık. Güzel bir tercihti ama bugün gitsek kendimiz yapardık aynı geziyi. Bizim turu tercih etmemizdeki en önemli sebep dolaşırken araba kullananın anı kaçırabilme ihtimaliydi ancak gidilen yerlerde hep durulduğu için böyle bir ihtimal yokmuş. Bu arada otel sahibi kendimiz gezmek istesek bize güzergah belirleyecekti.


Bebekle tur zor olur demişlerdi ama bence bebekle ya da bebeksiz fark etmezdi. En azından bizim için fark etmedi diyebilirim. Arada hiçbir şey kaçırmadım demek doğru değil ara sıra birimizden biri ortamdan uzaklaşarak fıtı fıtı gezen Arya’nın peşinden  gitmek zorunda kaldı ama sıkıntılı bir durum değildi. Gezdiğimiz yerlerde sadece 1 tane bebek arabasıyla gezen aile gördüm ki bence yerle arnavut kaldırımı ağırlıklı olduğundan oldukça zorlanıyorlardı. Dolayısıyla eğer yürümez kucak ister ama kucakta da o şeklide taşımakta zorlanırız derseniz sling/kanguru tarzı bir şeyin yanınızda olması işinizi kolaylaştırır. Turda yeni yerler yeni insanlar gördüğünden Arya’nın uykusu 2 saat kadar sarktı yani normalde 1 ‘de uykuya yatan bebe 3’te uyudu. Yanımızda onu taşımak için bir şey getirmediğimizden baba kucağını kullandık ve o şekilde uykuya daldı. Bu an tam halı dokuma atölyelerine gittiğimiz zamana denk geldi neyse ki J Neyse ki diyorum çünkü Arya uyuduktan sonra çay eşliğinde biz halı gösterisi islerken onu da mekandaki koltuğu yatırdık J Bahsetmeden geçemeyeceğim bir nokta elbette oradaki halılar. Öyle halılar gösterdiler ki beğenmemek mümkün değil ama almak da bir o kadar mümkün değil J Misal sorduğumuz bir halı 32.000 TL idi, diğeri 55.000 idi. Hadi kilim alalım dedik, beğendiğimiz kilim küçüktü ve 1.500 TL idi. Makine halısı kullanmaya alışkın bizler için oldukça pahalıydı. Alsak da kullanamayız ki insan nasıl basar o halılara:) 

Bize nefes oldu bu kısacık tatil, hem birlikte bir şeyler yapmış olduk hem de 2 günde sanki bir hafta dinlenmiş gibi hissettik. Çalışmaktan hatta ve hatta çalıştığın şehirden 2 günlük uzaklaşmak bile iyi geldi. Darısı diğer mini tatillerin başına. J



15 Kasım 2016 Salı

Seç-beğen-al :)

Uzun zamandır oyuncaklarla ilgili düşünüyorum, konuşuyoruz. Aylardan Mayıs,  Arya 4,5-5 aylıkken bir bebek ziyaretine gittik. O gün fark ettim ki biz hiç oyuncak almamışız bu kuzuya. Gittiğimiz evde yeni doğan bebeğin oyuncakları nasıl ilgisini çekti görmek lazımdı J Sonra en kısa zamanda hemen gittik aynı, sıktığında ses çıkaran ve elle kolay kavranabilen yumuşak oyuncaklardan aldık. Sonuç? elbette bir süre oynamadı, meğer her çocuk gibi o anlıkmış. Oyuncak almak, neden olduğunu bilmediğim bir şekilde hep ikinci plandaydı bizim için. Genelde evdeki her hangi bir şey ile bir oyun yaratmak daha cazip ve eğlenceli geliyordu. Mesela kağıt bardakları ters çevirip önüne koyarak toplamasını sağlamak ya da bardakların içine bir şeyler atmak bunlardan bazılarıydı.




Elbette bu bir tercih, ama genelde ailelerin sesli, ışıklı ve hareketli olan elektronik oyuncakları daha çok tercih ettiklerini fark etmemek pek mümkün değil.  Bizim ise genel olarak elektronik oyuncaklara karşı duruşumuz çok mesafeli. Çünkü elektronik oyuncakların çocuğa kazandıracağı becerilerin çok anlamlı olduğunu düşünmüyoruz. Bu noktada genel eleştiri “hep öğrenecek mi hiç sadece oyun oynamayacak mı bu çocuk” şeklinde çok yakın çevremden bizzat kardeşlerimden geliyor.  Ama yine de kendime destek bulabiliyorum (öpücükler Ezlem’e gelsin J). Elbette çocuk oyun da oynayacak ama elektronik oyuncaklar, bana biraz çocukla anne-baba arasındaki etkileşimi sınırlıyor gibi geliyor. Ayrıca elektronik oyuncakla yapılabilecek olan sadece o oyuncağın izin verdiği kadar, ama siz mekanik oyuncaklarla çok daha fazlasını yaratabiliyorsunuz. Bu bir zorunluluk değil tabi ki de. Sadece bizim hoşumuza giden. Mekanik oyuncakla hem çocuk kendi kendine oyun oynayabilirken, hem de illa bir şey öğrensin derseniz, sizin istediğiniz beceriyi onun istediği şekilde öğretmeniz mümkün. Üstelik bu oyuncakların özelikle satın alınması da gerekmiyor. Her şey oyuncak haline gelebilir J sanırım bu büyük avantaj, bizim için yani J

Elbette bundan da daha güzeli var, evde hali hazırda olan ama henüz oyuncak olduğu keşfedilmemiş şeyler var ya işte onlarla oyunlar üretmek. Zaten genel olarak bir süre sonra algısal olarak elinize geçen her şeye bununla nasıl oynasam niye bakmaya başlıyorsunuz J Ama çocuklar büyüyor elbette istedikleri oluyor, sizin almak istedikleriniz de değişiyor. Bu noktayı bu hafta bolca konuştuk aramızda. Bırakın mekanik ya da elektronik oyuncağı oyuncak gerekli mi kısmı konuşuluyor zaman zaman. Hepimizin aslında oyuncak ile çocukta kazandırmayı umut ettiğimiz şey yaratıcılık sanırım yani en azından bizim öyle. Elbette eğlensin bunu da istiyoruz ama bize kalırsa çocuk kendi kendine bir şeyler üretmeye başladığında, sembolik oyunlar oynama başladığında daha uzun süre ve kaliteli olarak eğleniyor.  Aslında benim derdim şu oluyor oyuncak seçerken. Çocuk çalıştırıp bakmasın, binip oturmasın illa ki bir çaba sarf ettin, her zaman bilişsel olmasa da fiziksel bir performans sergilesin.

Okumaya başladığımda şu cümlelerin benim düşündüklerimi daha güzel dile getirdiğini fark ettim. Demişler ki “The more a toy does, the less your child has to do” yani oyuncağın ne kadar çok işlevi varsa, çocuğa yapacak o kadar az şey kalır. Ayrıca bu tarz oyuncakların neden sonuç ilişkini anlama açısından da yetersiz olduğu da yazılmakta pek çok yerde.  Dolayısıyla öğrenme açısından da bakıldığında çocuk bir şeyler yapmak için ne kadar çok zihnini ve bedenini kullanırsa o kadar çok şey öğrenecektir denilebilir.

Genel olarak oyuncak seçimiyle ilgili dikkat edilmesi gerekenler için okuduklarımdan şunları özetleyebilirim.

  • Çocuğun pek çok amaçla oynayabileceği oyuncaklar tercih edilmeli
  • Çocuğun keşfetmesini ve problem çözme becerisini geliştirmeye yönelik oyuncaklar tercih edilmeli (yap-boz, bloklar, resim yapmaya yönelik eşyalar gibi)
  • Hayal gücünü destekleyici oyuncaklar tercih edilmeli (trenler, traktörler, oyuncak tabak ve yiyecekler gibi)
  • Oyuncaklar dışında çocukların gerçek eşyaları da oyuncak olarak kullanmasına izin verilmeli
  • Çocuğun aktif olacağı oyuncaklar seçilmeli
  • Hep birlikte oynanacak oyuncaklar da tercih edilmeli
  • Çocuğun duyusal gelişimi destekleyici olmalı 
Bunlar bazı kriterler ama anlatılmak istenen elbette bir oyuncak seçin ve bunların hepsini barındırsın değil. Oyuncak seçerken aklınızda olsun demek kadar aslında.

    Aslında bu anlamda da oyuncak seçerken değil belki ama oynama mantığı açısından baktığımızda “anne bana bırak” desin bebelerimiz. Onlar oynasın, eğlensin biz de mutlu olalım.