Hayat ne garip bir alıyor, bir veriyor; bir sevindiriyor bir üzüyor; bir güldürüyor, bir ağlatıyor daha da garibi bazen aynı anda yaşatıyor bu duyguları en azından benim için öyle. Annem, babam, Arya'nın doğuşu duygularımı karman çorman etti. Ben ki iki özel gün denk gelsin bile istemem böyle olunca iyice karıştım :)
Annemleri kaybettiğimden beri sıklıkla duyduğum cümlelerden "amaaan benimki de dert mi, daha başka ne dertler var, evet biliyorum küçük bir sıkıntı ama üzülüyorum, sana da bunları anlatmam ne kadar anlamsız, biliyorum senin için çok küçük dertler" vs vs.
Hiç birinin art niyetli yapıldığını düşünmüyorum kesinlikle, her ne kadar uzun uzun anlatsam da yine de asla ve asla karşı tarafı benim için böyle olmadığına da ikna edemiyorum. Birincisi zaten dert yarıştırmak diye bir şeyin arkadaşlığın içinde yer almaması gereken bir kavram olduğuna inanıyorum. ikincisi ise çok net şunu söyleyebilirim, evet ben çok büyük bir şey yaşadım ve evet telafisi mümkün olmayan bir şey ve yine maalesef evet ki bununla yarışabilecek dert çok ama çok az. İş böyle olunca yani bu açıdan bakınca da kimseyle arkadaşlık yapmamam gerekiyor ya da çok yüzeysel ilişkiler kurarak hayatımı devam ettirmem gerekiyor. Ee bakıldığında bu da mümkün değil, ayrıca bana bu hal de iyi gelmiyor.
Geçen gece bir arkadaşımla da aynı şeyi konuştuk uzunca, hassasiyet güzel elbette ama benim yaşadıklarımın bir çözümü yok ve insanların sırf bu yüzden bana hiç bir şey anlatmamaları cidden beni daha iyi hissettirmiyor. Öyle durumda sanki ben karşı tarafa bu mesajı veriyormuşum gibi algılıyorum ama aslında bu mevzuyla ilgili düşüncem de bu değil. Yani hiç bir derdin diğerinden daha az olmadığını, her sıkıntının kendi bağlamında önemli olduğunu, sorunların insanları üzme derecelerinin de o kişilerin özellikleriyle, neleri kafaya taktıklarıyla ilgili olduklarını düşünüyorum. Ben bir sıkıntı yaşıyorum diye diğerlerinin üzülmesi, şikayet etmesi ya da mutsuz olması için en az benim yaşadığım kadar bir şey yaşamaları gerektiğini düşünmenin de çok büyük haksızlık olduğunu savunuyorum. Herkes duygularımı yeterince göstermediğimi söylemesine rağmen, en yakınımdaki insanlardan böyle bir dönüş almamış olmam da aslında bununla ilgili. Bu noktada bazen duygu kütü :) gibi görünmemin ardında ise kimsenin acısını, sıkıntısını küçümsemediğim gibi olayları genellikle abartmama eğilimde olmam yatıyor. Kendi içimde gayet normal ve tutarlı tepkiler verdiğimi düşünüyorum açıkçası (mütevazı davranıyorum aslında burada :))
Bütün bunlar neden aklıma geldi de döküldü, çünkü bugün radyoda Candan Erçetin'in bir şarkısına denk geldim ki önceden de çok severdim 👇👇
Bütün yaralar kapanır mı bilmem en azından benim fikrim bu yönde değil, insan düştüğünde bile iz kalıyorsa onca yaşanandan sonra kalplerde iz kalmaması ne mümkün, kanar bile arada 😞 İş nasıl toparladığında ya da toparlamak için ne yaptığında. Demiştim ya da önce ben genelde yan yoldan ana yola çıkma taraftarıyım, benim yolum bu :)
Annemleri kaybettiğimden beri sıklıkla duyduğum cümlelerden "amaaan benimki de dert mi, daha başka ne dertler var, evet biliyorum küçük bir sıkıntı ama üzülüyorum, sana da bunları anlatmam ne kadar anlamsız, biliyorum senin için çok küçük dertler" vs vs.
Hiç birinin art niyetli yapıldığını düşünmüyorum kesinlikle, her ne kadar uzun uzun anlatsam da yine de asla ve asla karşı tarafı benim için böyle olmadığına da ikna edemiyorum. Birincisi zaten dert yarıştırmak diye bir şeyin arkadaşlığın içinde yer almaması gereken bir kavram olduğuna inanıyorum. ikincisi ise çok net şunu söyleyebilirim, evet ben çok büyük bir şey yaşadım ve evet telafisi mümkün olmayan bir şey ve yine maalesef evet ki bununla yarışabilecek dert çok ama çok az. İş böyle olunca yani bu açıdan bakınca da kimseyle arkadaşlık yapmamam gerekiyor ya da çok yüzeysel ilişkiler kurarak hayatımı devam ettirmem gerekiyor. Ee bakıldığında bu da mümkün değil, ayrıca bana bu hal de iyi gelmiyor.
Geçen gece bir arkadaşımla da aynı şeyi konuştuk uzunca, hassasiyet güzel elbette ama benim yaşadıklarımın bir çözümü yok ve insanların sırf bu yüzden bana hiç bir şey anlatmamaları cidden beni daha iyi hissettirmiyor. Öyle durumda sanki ben karşı tarafa bu mesajı veriyormuşum gibi algılıyorum ama aslında bu mevzuyla ilgili düşüncem de bu değil. Yani hiç bir derdin diğerinden daha az olmadığını, her sıkıntının kendi bağlamında önemli olduğunu, sorunların insanları üzme derecelerinin de o kişilerin özellikleriyle, neleri kafaya taktıklarıyla ilgili olduklarını düşünüyorum. Ben bir sıkıntı yaşıyorum diye diğerlerinin üzülmesi, şikayet etmesi ya da mutsuz olması için en az benim yaşadığım kadar bir şey yaşamaları gerektiğini düşünmenin de çok büyük haksızlık olduğunu savunuyorum. Herkes duygularımı yeterince göstermediğimi söylemesine rağmen, en yakınımdaki insanlardan böyle bir dönüş almamış olmam da aslında bununla ilgili. Bu noktada bazen duygu kütü :) gibi görünmemin ardında ise kimsenin acısını, sıkıntısını küçümsemediğim gibi olayları genellikle abartmama eğilimde olmam yatıyor. Kendi içimde gayet normal ve tutarlı tepkiler verdiğimi düşünüyorum açıkçası (mütevazı davranıyorum aslında burada :))
Bütün bunlar neden aklıma geldi de döküldü, çünkü bugün radyoda Candan Erçetin'in bir şarkısına denk geldim ki önceden de çok severdim 👇👇
Bütün yaralar kapanır mı bilmem en azından benim fikrim bu yönde değil, insan düştüğünde bile iz kalıyorsa onca yaşanandan sonra kalplerde iz kalmaması ne mümkün, kanar bile arada 😞 İş nasıl toparladığında ya da toparlamak için ne yaptığında. Demiştim ya da önce ben genelde yan yoldan ana yola çıkma taraftarıyım, benim yolum bu :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder