Sayfalar

26 Eylül 2017 Salı

Koşup da yetişmiş olsak :/

Çocukla hayat hep koşturmalı zaten ama hele ki okula başlayınca daha da koşturmalı hale geliyor. Sadece yetişmek değil mevzu aynı zamanda yetişmeye ikna etmek :)

Biz biraz şehirden uzakta oturuyoruz ve arabayı dönüşümlü kullanıyoruz. Hal bu olunca haftada üç gün bize site servisiyle kısa bir yolculuk yapmak düşüyor. Bu da 8.40 servisine yetişmek zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Geçen sene kazasız bir şekilde atlattık diyebilirim sadece bir kere servis kaçırdık Arya ile, umarım bu sene de iyi gider ama bu senenin başka bir zorluğu var. Yazmıştım ya Muz var artık hayatımızda bu da başka sorumluluklar getiriyor sabah şenliğimize.

Bize bir süredir sabahlar şu diyaloglarla başlıyor.

Saat 7.00
A: Günaydın güzelim
K: Günaydın annem, zencefilli bal yiyim mi?
A: Olur kızım sonra da Muz'u gezdirmeye çıkaralım
K: Sen çıkar ben gelmiceeem
A: Olur mu kuzum, ben seni evde bırakamam,biraz daha büyü ondan sonra. Hadi bak evimize kak yapmasın
K: Ama ben zencefilli bal istiyorum
A: :):)

Sonrası bir döngü şeklinde ilerliyor ama neyse ki çok uzun sürmüyor ve o an başlıyor koşturma. Muz'a yemeğini ver, Arya'ya balı hazırla, Muz yemeğini bitirmeden Arya'yı hazırla, dışarı çık gezdir, eve gel Muz'un ayağını temizle, bize kahvaltı hazırla. Arya'yı yeniden okul için hazırla, kendin hazırlan ve servise yetiş :) 

Yoğunluk, yorgunluk ya da her ne olarak adlandırıyorsanız o. Çocuk sahibi olmak tam da o söylediğiniz şekilde bir şey iken, şu andaki durum onun tam 3 katı. İki katı diyemiyorum inanın daha fazla:) Çünkü üç durum var. Arya, Muz ve AryaileMuz :) Arya kısmı zor değil, Muz desen laftan anlamaya başladı ama o durum var ya AryaileMuz işte o zor daha doğrusu en koşturmacalı olan:) İkisi de bebek ve ikisinin arasındaki denge çok hassas, dengesizlik hali can sıkıcı :( 

İşin duygusal boyutu olmasa yani o denge sağlama mevzusu aslında ben sanırım bu koşturmacayı seviyorum. Nasıl doğru anlatabilirim bilmiyorum ama böyle yetişmem ya da yetiştirmem gereken bir şey yok hem çok tembel oluyorum hem de kendimi iyi hissetmiyorum. Ama ne zaman ki kısa saatlere çok işler sığıyor ben o zaman daha enerjik ve iyi hissediyorum. Elbette gün sonunda acısı çıkıyor ama günüm genel olarak güzel geçiyor. Üstelik bu sadece fiziksel anlamda da değil. Düşünsel olarak da tek bir şeye odaklanmam pek mümkün değil, yapamıyorum. Çok yakınımda olanlar bunun benim için çok yorucu olduğunu söyleseler de ben farklı türlü yaşamayı da davranmayı da henüz bilmiyorum. Misal bir şey yazarken çok hızlı düşünüyorum ve çok hızlı yazıyorum dolayısıyla da yazım yanlışı yapıyorum. Yanlış var mı diye her yazıyı mutlaka okuyorum ama hızlı okuduğum için bazen o yanlışların bir kısmını fark etmiyorum bile. İşte tüm bunlar yüzünden sanırım sabah o 1 saat 25 dakikalık zaman bana yük gelmiyor, beni yormuyor. Yavaşlamak için çaba harcıyorum ama çok da başarılı olduğum söylenemez, bazı noktalarda bu konuda iyi olsam da bazı durumlarda hala aynıyım. Ancak şunu kabul ediyorum bu benim için değil ama etrafımdaki insanlar için gerçekten yorucu olabiliyor. Çünkü sadece kendim yavaş olmaktan rahatsız olmuyorum aynı zamanda yavaş konuşan, yavaş düşünen ve yavaş hareket edenler de sinirime dokunuyor yalan değil. Hatta o kadar ki tanıyor olayım ya da olmayayım bazen insanların elinden iş alasım, onlar için konuşasım geliyor. 

Arya'dan sonra biraz yavaşladığımı düşünüyordum ama bu durumu yanlış yorumlamışım. Ona dair anlarda cidden yavaşım, aceleci değilim ve sabırlıyım ama durum Arya dışında ise eski performansımdan bir şey kaybetmemişim hala koştur koştur bütün işlerim :) Sabırsız mıyım? Evet. Tahammülsüz müyüm? Duruma göre. Deliriyor muyum? Kim bilir :)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder