tag:blogger.com,1999:blog-83479320538625381732024-03-14T06:17:30.498+03:00anne bana bırak...kuzuma ufak hatıralar bırakmak için, belki birilerine de faydası olur diye ama en çok kendi içimi dökmek için :)ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.comBlogger79125tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-33644364656145098722020-07-16T14:37:00.005+03:002020-07-16T14:41:04.989+03:00Tatil öncesi tatil anısı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Aylar geçmiş, arada bazı yazılara bakmak için açmak dışında hiç girmemişim buraya. Normal mi? bence bugünlerde yaşadığımız hayat normal olabiliyorsa bence bu da normaldir :) Son yazıdan yaklaşık 1 ay sonra hepimiz evlerimizde daha fazla zaman geçirmeye karar verdik. Karar verdik yazınca bir havalı oluyor sanki bizim tercihimiz gibi di mi. Aslında eve tıkıldık tam olarak. Bir kısmımız buna karar vermemiş olabilir, bir kısmımız ise zorunlu olarak çalışmaya devam etti. Tam 3 ay hayatımızı zorunlu olarak yavaşlattık. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Evde durabilme lüksüne sahip bazıları gibi ben de evdeydim. Hayatımı yavaşlattım ve ilk kez bundan yana kötü bir şey hissetmedim. Yapmam gerekenleri askıya aldım, illa yapmam gerekenleri yaptım sadece ve hiç suçluluk hissetmedim. Bu yavaşlığın içinde kendime, eve, bize daha da çok zaman ayırdım ve gerçekten halimden memnundum. Bunları yapabilmenin, süreçte evde kalabilecek şansa sahipken sadece ya dışarıdan, marketten ya da kargodan gelirse virüs diye endişelenmenin gerçekten büyük bir lüks olduğunu etrafımdaki arkadaşlarıma defalarca söyledim. Görüşeceğin kişileri, gireceğin yerlerin sadece ama sadece senin kararın olması ne büyük rahatlıkmış işe başlayınca anladım bir kere daha. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Ve şimdi iş hayatına ufak bir mola, tatil zamanı :) Bu seneki yazı tatil öncesinde. Ne yaşayacağımı ön görerek, ne kadar mutlu kavuşmalar olacağını bilerek gidiyorum tatile. Çok canımlardan birini göreceğim misal bu sene, hem onu göreceğim hem de üniversite heyecanını ilk kez yaşadığım Trabzon'u. Orayı gördüğümde bolca Özlem abla diyeceğim, bolca Levent abi diyeceğim eminim. Bana orayı ne kadar çekilir kıldıklarını anlatacağım, henüz biz evlenmemişken nasıl abim, ablam olduklarını söyleyeceğim. Sonra onların hangi duygularına ortak olduğumu düşünüp, nasıl anılar biriktirdiğimi anlatacağım. Tüm bunlara rağmen yine de koşarak Ankara yakınlarına nasıl gittiğimi, bir daha gelmem ki diye düşündüğüm Trabzon'un bana Zeynep'i vereceğini bilmeden nasıl oradan ayrıldığımı, bir kere daha gitmek için en büyük sebeplerimden biri olduğunu düşüneceğim. Peşine Ereğli'ye, yuvama gideceğim, anne-baba evine. Belki yine ağlayacağım, saatlerce orada yaşadıklarımızı tekrar tekrar yeniden anlatacağım Özgür'e. Sahilinde dolaşıp, çok sevdiklerimi göreceğim. Mezarlara çıkacağım, sonra orada öyle bırakıp geri döneceğim defalarca yaptığım gibi. Azıcık kalbim sızlayarak, azıcık gözüm dolarak ama biliyorum tebessüm edecek bir anı bulup, eskisinden azıcık daha huzurlu bir şekilde. Bayram sabahı kahvaltısı için Çaycuma'ya gideceğiz sonra ve yine aklımda evlendikten sonra ilk bayram kahvaltısı için çektiğim karın ağrım gelecek. Nerede olacak, kimde olacak bu kahvaltı, her iki ailede ister bayram sabahının kahvaltısı orada olsun diye dertlenirken, büyüklerin çoktan ortaklaştığını, bizden habersiz bayram kahvaltılarını birleştirdiklerini ve bundan sonraki tüm bayram kahvaltılarının ortak olacağı kararını aldıklarını düşünüp ne şanslıyım diyeceğim bir kere daha. Kardeşlerimin bir kısmı uzaktayken bir kısmı dibimde olacak, annemin kucağına yatamayacakken, yatacak bir başka kucağım daha var ama diyeceğim, biliyorum bunu diyeceğim ve bu hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Babamın "hallederiz" demesini duyamayacağım evet ama bakışlarında, sözlerinde sonsuz destek hissettiğim birinin varlığında güç hissedeceğim biliyorum. Minnoşa da "valla babannen ve dedene söyle" diyeceğim gönül rahatlığıyla. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-NQTuoXD9Ubk/XxA7vTIClGI/AAAAAAAABiU/Kw9mVwK_M1UiFJEa0v_UkVvNFxX5gOGHQCLcBGAsYHQ/s1600/ben.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1593" data-original-width="606" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-NQTuoXD9Ubk/XxA7vTIClGI/AAAAAAAABiU/Kw9mVwK_M1UiFJEa0v_UkVvNFxX5gOGHQCLcBGAsYHQ/s320/ben.jpg" width="120" /></span></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Hepsi bitecek, hatta bazen "of gidelim ya artık evimize" diyeceğim ama sonra dönünce hemen tekrar olsun isteyeceğim. Cebimde biriktirdiklerimle evimize döneceğim, belki yeni başlangıçlara, yeni sürprizlere ama kesin huzura, mutluluğa... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large;">Her ne kadar öngörülerim olsa da yine de sürprizlere açtım kollarımı, bakalım öngörümden fazlası ne gelecek diye :)</span></div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-9242079106089019842020-02-06T16:40:00.001+03:002020-02-11T09:31:12.354+03:00Sana, bana, ona... Feminizm herkese lazım<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Bir süredir feminizm ekseninde okumalar yapıyoruz iki kişilik kitap kulübümüzle :) Kitapla ilişkisi, okuyup en fazla tavsiye etmek kadar olan benim için bir kitabı tartışmak oldukça heyecan verici. Hele ki tartıştığın kişi ile konuştuklarından her zaman cebini doldurarak kalkıyorsan masadan. Oldukça istekle başladığımız ve şu anda beşinci kitabımıza geçtiğimiz bu okuma sürecinde okumak için seçtiğimiz kitapların arasında feminist bakış açısıyla erkeklerin/oğlan çocuklarının üstüne yazılmış kitaplar da var. İnanılmaz çok istekli başladığımızdan mıdır, kendimize sohbet fırsatı yaratmaya olan dayanılmaz isteğimizden midir yoksa bu konu da tam bizlik olduğumdan mıdır bilmemekle birlikte saatleri yetiştirebildiğimiz, son cümlelerimizi koştur koştur kurarak geçmeyen bir buluşmamız olmadı şimdiye kadar. Birinin kendini, tam da senin kendini tanımladığın kelimelerden biriyle kendini tanımlaması ve üstelik o kişinin arkadaşın olması çok şahane bir şey ve dahası birlikte bir zaman dilimini paylaşmak, o zaman dilimine sağlayabileceğin en büyük katkıyı sağlamak için çaba sarf etmek hem sana büyük katkı hem de inanılmaz bir keyif. En ama en önemlisi de ben de o şanslı insanlardan biriyim kesinlikle 👇👇</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-vRxWRKQWvSg/XjvOcYtrzfI/AAAAAAAABck/WT7H8cdl2NMTi86PaKGt2A80VkhmdSF7ACLcBGAsYHQ/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2020-01-21%2Bat%2B16.18.38.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="576" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-vRxWRKQWvSg/XjvOcYtrzfI/AAAAAAAABck/WT7H8cdl2NMTi86PaKGt2A80VkhmdSF7ACLcBGAsYHQ/s320/WhatsApp%2BImage%2B2020-01-21%2Bat%2B16.18.38.jpeg" width="180" /></span></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Terazide eşit olmaya çalışan kadınlarla ilgili yazdım daha önce, görüşlerimin güçlenmesi dışında bir değişiklik olmadı bakış açımda. Hala erkeklerin kadınlardan kendilerini üstün gördüklerine </span><span style="font-size: large;">gerek sözel gerek fiziksel olarak</span><span style="font-size: large;"> </span><span style="font-size: large;">her geçen gün daha fazla şahit oluyorum. Hala oğlan çocuklarının yapabileceklerinin, seçtiği renklerin ya da oynadığı oyun ve oyuncakların kız çocuklarından sadece cinsiyet sebebiyle farklı olduğuna inanan ve var gücüyle bunu savunan insanların varlığından haberdarım. Ancak okudukça artık diyorum ki feminizmin sadece kadınlar için olduğunu düşünmek, sadece onları eşit hale getirmeyi savunduğunu düşünmek çok büyük bir yanılgı. Hele ki erkek düşmanlığı olduğunu savunmak, feminizme nasıl da zarar veriyor. Tüm bunların yanında sadece kız çocuklarını değil oğlan çocuklarını da feminist bakış açısıyla büyütmek onlar adına ne büyük özgürlük. Ama t</span><span style="font-size: large;">üm bunlarla birlikte feminizmi konuştukça, tartıştıkça ve etrafımı gözlemledikçe görüyorum ki eşitlik daha çok kız çocuğu ebeveynlerinin derdi. </span><span style="font-size: large;">Bundan sadece bir kitap önce, bunu daha anlaşılır bulabilirdim, bu kadar derin bakamazdım sanırım. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Fark ediyorum ki nasıl ki kadınlar ve erkekler arasında eşitsizlikte sanki ibre hep erkekleri gösteriyor ve her durumda üstünler gibi düşünülüyorsa, iş çocuklara indirgendiğinde de durum değişmiyor. Oğlan çocuğu ebeveynlerinin sesi görece daha az çıkıyor. Elbette herkes demiyorum ama çoğu oğlan çocuğu ebeveyni, eşitlik terazisinde hafif basan tarafın oğulları olduğunu düşünmediğinden, aslında genel olarak eşitlik taraftarı olsa da, daha az ses çıkarıp, söylemlerine daha az dikkat ediyor. Oysa şimdi görüyorum ki feminizm kız çocuklarının olduğu kadar oğlan çocuklarının da ihtiyacı. Erkeklerin/ oğlan çocuklarının yaptığı bazı şeyler için karı gibi/ kız gibi benzetmesini duyduğumdaki öfkemin yanına artık üzüntü de eklendi. Duygularını ifade edemeyen, bırakın ifade etmeyi hislerinin farkında bile olmayan ve aslında aileleri tarafından, toplum tarafından duyguları yok sayılan oğlan çocuklarına olan üzüntü.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<span style="font-size: large;">Eşitlikten bahsederken genelde kız çocuklarının da oğlan çocuklarının yapabildiği "kızlara göre olmayan" şeklinde tanımlanan şeyleri yapabileceği, kadınların da "bu erkek işi" denilen işlerde yer alabileceği, oğlan çocuklarının da mutfak eşyalarıyla ya da bebeklerle oynayabilecekleri ya da erkeklerin de evde eşit sorumluluk alması gerekliliği üstüne çokça vurgu yapılır. Ancak duyguların eşitliği üstüne konuşma oldukça azdır. Bizler kız çocuklarını oğlan çocuklarıyla eşit kılmak için çabalarken, bu denkleme oğlan çocukları açısından bakmayı unutuyoruz sanırım. Oğlan çocuklarına atfedilen, güçlü olma, risk alma ve öfkelenmeyi kız çocukları da yapabilir, hissedebilir derken ve hatta hissetsin ve dışa vursun diye çabalarken; kız çocuklarına atfedilen duygusal olma, naif olma, ağlayabilme, narin ve kırılgan olma gibi durumları oğlan çocuklarının da yapabilmesi, hissedebilmesi için yeterli çaba harcadığımızı düşünmüyorum. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-py3RN7AUmLk/XjwXMZvQplI/AAAAAAAABcw/uNcSMq1K6GMzoPOchdYVtTdRJOdaXVreQCLcBGAsYHQ/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2020-02-06%2Bat%2B16.39.36.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="576" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-py3RN7AUmLk/XjwXMZvQplI/AAAAAAAABcw/uNcSMq1K6GMzoPOchdYVtTdRJOdaXVreQCLcBGAsYHQ/s320/WhatsApp%2BImage%2B2020-02-06%2Bat%2B16.39.36.jpeg" width="180" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Birini bitirdiğim, diğerini okumaya başladığım iki kitabı tavsiye olarak bırakmak, bu noktada sunabileceğim önemli katkılardan. Değişme İsteği ve Kabil’i Yetiştirmek. Dilerim ki daha çok kişi bu kitaplardan yararlanır ve gün geçtikçe oğlan çocukları için de, kız çocukları için savunulan eşitlik ve özgürlük savunulur hale gelir. Çünkü #feminizimherkesiçin gerekli ve kıymetli.</span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-42183628458282636482019-09-26T13:31:00.000+03:002020-02-11T09:35:30.086+03:00Bırakınız yapsınlar efendim -vol2<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Daha önce aynı başlıklı yazı yazmıştım, o zaman çocuklar ve onların ekseninde ebeveynlerden bahsetmiştim, tam da <a href="http://annebanabirak.blogspot.com/2019/04/braknz-yapsnlar-efendim.html">şurada</a>. Şimdiki yazıda da konum babalar, kocalar ekseninde erkekler ve o çerçevede de anneler ve kadınlar aslında. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Kafayı fazlaca kelimelere ve "ya aslında öyle demek istemedim" şeklinde kurulan cümlelere takmış biri olarak, ben bir ebeveynin sadece yapması gerekenler sebebiyle iyi olarak adlandırılmasını anlayamıyorum ve kabul edemiyorum (çünkü dil kalbin aynasıdır:)). Hele ki bu sıfatlandırmanın anneler üzerine hiç kurulmuyor ama sadece çocuğuyla yeterince ilgilendi diye bir babanın "ne kadar da iyi baba" olmasını kabul etmiyor ve öfkeleniyorum (buradaki öfkemin babaya olmadığı açıktır diye düşünüyorum). Annenin okula çocuk götürmesinde ya da gün sonunda nasıl bir gündü şeklinde sormasında bir farklılık ya da ekstra bir iyilik görmeyen toplumumuz bunu baba yaptığında ne kadar da ilgili olduğu vurgunu sıklıkla yapıyor biliyorum. Anneyle evde tek başına duran çocuk için kimse tek kelime kurma gereği duymazken (ki normal olan bu), baba ile günün tamamını geçirilen durumlarda övgüler düzmekten geri kalmıyor onu da biliyorum. Oysa ki özünde ikisinde aynı şeyi yapıyor "ebeveynlik". Ama o öyle değil diyenlere inat hep sorduğum gibi yine soruyorum "neden aynı değil? neyi aynı değil?" bal gibi de öyle. Çünkü baba da ebeveyn, baba da çocuğunu sever ve onun iyi olmasını ister ve baba da çocuğuna yemek yapıp, yedirip onunla oynayabilir. Bu durum yaygın hale geldikçe kadının da normali haline gelecektir biliyorum. Önceleri beynin mantıklı bulup istediği ama kalbin bir türlü tam olarak kabul etmediği ve fark edilmeden "o babasıyla evdeyken bana da keyif" ya da "ay beni de hiç aramadılar, süper valla" gibi cümlelerle kendini ele veren o aslında tam kabul edememişlik sona erecektir eminim. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu noktada şöyle cevaplar oluyor, yok biri evde daha önceden denemiş ev işini, vay efendim ötekinin evde gördüğü şey buymuş. Yanlış mı değil ama eksik. Önceden olabilir ama ya şimdi hayat değişti, kullandığımız araç gereç değişti, toplum içinde yaptıklarımız, bakış açımız değişti. Anne-babanın evinde gördüğün her şeyi aynen mi devam ettiriyorsun, buna direncin neden yani? Değişim isteyip, bekleyip de direnmek neden? Toplumun <a href="http://annebanabirak.blogspot.com/2019/08/kadna-dair.html">kadına dair</a> düşüncelerini, bakış açısını yazmıştım bir zaman, bu kısmının da zamanla değişeceğine inanıyorum ama değişimin başladığı yer kadının kendini koyduğu yerde saklı. Onun kendine biçtiği, kabul ettiği ya da reddettiği rollerde gizli. O yüzden bugün yazarken toplumun öngördüklerinden ziyade kadının süreçteki rolünü ve bunun hayattaki yansımasını da yazmak istedim. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu noktadaki ilk çıkış noktam, kadın o toplumun biçtiğini varsaydığımız rolleri ne derece kabul ediyor olduğuydu. Burada kabul derken kastım "yapacak bir şeyim yok kabul ediyorum" gibi bir şey değil, yani erkek kaynaklı bir şey değil (ki bunun için de ayrı görüşlerim var lakin paylaşmak çok doğru olmaz). Kadınlar yapılanı bir lütuf olarak görmekten vazgeçmedikçe bu konuda gerçek bir dönüşümden bahsetmemiz zor gibi. Emzirmek ve doğum yapmak dışında, kadın ve erkek arasında kimi zaman olan fiziksel güç farklılığı ve bununla ilgili işler dışında, bir evde ya da çocuğa dair yapılabileceklerde hiç bir fark olduğuna inanmıyorum. Düşüncelerine önem verdiğim ve çok sevdiğim bir arkadaşımın dediği gibi, bence de kadın ve erkek elbette farklılar, ama aynı cinsiyetten iki insan da farklı zaten. Dolayısıyla farklılık belki bu bakış açısı kadar sınırlı kalmalı yani görevleri cinsiyetlere göre paylaşmaktansa, görevleri farklı bakış açılarıyla ya da o anki duruma paylaşmak daha doğru olabilir. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bazı kadınlar için durum azıcık daha farklı, çünkü bazılarının iş yaparken belli ölçütleri var. O makine onun istediği şekilde dolacak, onun istediği hızda boşalacak, çamaşırlar onun öngördüğü düzende asılacak, çocukla oynanan oyun ya da geçirilen gün onun düzeninde ve kontrolünde gerçekleşecek vs. İş böyle olunca elbette evdeki diğer partnere bunalma geliyor, tam aksi olsaydı da kadına gelirdi aynı bunalma eminim. Çünkü kimse yaptığının bir fiil kontrol edilme hissinden hoşlanmaz. Çünkü belki de aslında farkında olmadan kendilerine biçilen bu rollerden vazgeçmek istemiyorlar. "Mutfağa da girmesin ya", "ay şimdi o çocuğun yemeğini iyi hazırlayamaz", "ya babasıyla da tüm gün durmaz ki" gibi cümlelerin altında yatan acaba egemenlik alanı elden gidiyor hissi mi, bunu düşünmek lazım. Eğer buna verdiğiniz yanıt "elbette hayır, ne alakası var" ise o zaman bırakınız yapsınlar ;)</span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-1054109937275390412019-09-23T13:50:00.001+03:002019-09-23T13:50:26.547+03:00Kendime not ;)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">"İnsanın başkasına gösterdiği anlayışın, sevginin, üzüntüde yanında olmanın, mutluluğu paylaşmanın, çözümsüzlükte çözüm yaratma çabasının, gergin anlarda rahatlatmaya çalışmanın çok az kısmını bile kendine yapması ne zormuş. 37 yaşında olup 2-3 gün önce bu farkındalığa sahip olmak da oldukça komik. Çok can dostum dediğim biriyle uzun uzun konuşup, o konuşmanın içinde bile kendimizi yargılayıp, bu yargının aslında bambaşka sebepleri olduğunu söylememiz, üstüne konuşmamız ama gün geçince yine kendime karşı sert halime tekrar geri dönmem ne garip. Kendime hata yapma lüksü vermemem neden acaba? Mükemmelliyetçilik değil bu, cidden değil biliyorum başka bir adı başka bir sebebi olmalı. Hata yapanlara karşı bakış açım mı beni bu kadar sınırlayan, acaba alttan alta hata yapanları yargılamam mı? onlara sert olmam mı? aslında etrafıma da hata yapma lüksü vermemem mi? zorluklarla karşılaştığımda savunduğumun aksine kaçıyor muyum yüzleşmekten? kendimi güçsüz görmekten mi korkuyorum ama öyle olsa nasıl ağlarım ki her yerde diye savunmadım mı ben bunu uzun zaman? Çabuk normale dönüyorum ya da tamam oldu ama şimdi yola devam derken aslında hızla uzaklaşmak mı derdim var olan sıkıntılardan? Ama eğer öyleyse " </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">işte tam da burada kaldı yazım üstünden de günler geçti, öyle olsaydı ya da öyleyse diye devam edecektim ama tamamlayamadım cümlemi. Çünkü aslında sanırım bu cümlenin devamı yok ve aslında tam da bu noktada başa sarıyor düşünceler, duygular. Günlerdir karşıma hep aynı eksende yazılar çıkıyor, kişinin kendisine karşı nasıl davrandığı, olayları kabul etme, acı vs. Sanki tüm evren aynı mesajı vermeye çalışıyor da ben sağırım bu ara :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Geçenlerde nefes alamıyorum diye ağlamaya başladığımda anladım aslında bu durumu. O günün sebebi oldukça komik geliyor bana şu anda ama yine şu anda biliyorum ki aslında sebep hep başka bir şeymiş gibi görünse de sebep çok kendimim. Bugün fark ettim ki ben mutlu olmaktan, çok mutlu olmaktan azıcık korkuyorum sanki. Herkesin mutsuzluğunu, memnuniyetsizliğini paylaştığı bir ortamda mutlu kalmak çok zor gerçekten, mutluluğu yaşamak da. Zaten ben kendi mutluluğunu çok zor paylaşan bir insandım, iyice zorlanıyorum bu aralar. Elbette bunun detaylarını yazmak istemiyorum buraya ama ilgilisine uzun uzun anlattım :) </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Buraya da bak, arada bak, unuttuğunda bak, ihtiyaç hissettiğinde bak, kendin hatırlayamazsan o zaman oku diye bırakıyor ve şöyle diyorum kendime. "Mutlulukta daha önce kaldığın gibi uzun kal, dışarıda olumsuzluklar olacaktır elbette, ne kadar dahil olacağın da ne derece hayatında tutacağını da ayarlayabilirsin. Bu demek değil ki başkalarının mutsuzluklarına, çözümsüzlüklerine ortak olma, ama bu demek ki kişinin kendi taşımaya gönlü olmadığı ya da zaten kendine düşündüğün kadar dert etmediği yükü üstlenme, gerek yok. </span><span style="font-size: large;">Çabalamaya gücü olmaya güç vermeye çalış elbette ama onun yerine çabalama çünkü k</span><span style="font-size: large;">endi için çabalamayana yapacak bir şey yok, kalkmaya gönlü olmayanı ayağa kaldıramazsın. Mutlu ol, mutlu ol çünkü hayat kısa diye değil çünkü uzun mu kısa mı bilemezsin, ama içindeki bulunduğun anı, anı haline getirebilirsin. O anın hafızana nasıl kazınacak, bunu da büyük ölçüde sen belirleyeceksin. Çok seviyorum seni" </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-45650399153426904822019-08-28T15:37:00.000+03:002019-08-28T15:45:36.653+03:00Kadına dair...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<span style="font-size: large;">Kadına şiddet neden önemsenmiyor, neden bir haberden, sosyal medyadan yazılan yazılardan, sohbetlerde konuşulanlardan öteye gidilemiyor gerçekten aklım almıyor. Kadının öldürülmesi özelinde değil bu yazdığım aslında, genel olarak birinin öldürülmesi ne zaman bu kadar ucuzlaştırıldı, ne zaman magazin haberi gibi bir hal aldı anlayamıyorum. "İyi hal" indirimi denen şeyin içi hep mi bu kadar boştu? Kadına şiddeti tartışırken , çoğu hukukçunun hem fikir olduğu zaten çok sağlam bir ceza kanunumuz olduğunu göz ardı edip, neden nasıl cezalar verilmeliyi tartışıyoruz da bu cezalar uygulanmıyor kısmını konuşmuyoruz? Önleyici önlemler neler olmalıyı tartışmıyoruz. Kadının açık açık yaptıklarımız, söylediklerimizin dışında bir de sanki övüyormuşcasına, özellikle ona atfettiklerimizle toplum içinde yerden yere vurup sonra nasıl eşitliği savunabiliyoruz gerçekten aklım almıyor. Bugün bunca yaşanandan sonra bile kadının görevleri, kadının yaptıklarından dolayı kıymetli olduğu vurgusunun yapıldığı paylaşımlara inanamıyorum. Kadının, insanlığından değil de annelik vurgusundan sebep daha kıymetli bulunmasına hala çok şaşırıyorum. </span><br />
<a name='more'></a><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Ebeveyn olarak görevlerimiz var elbette, toplum olarak da var ama tüm bunların yanı sıra bizlerin ebeveyn olarak yapabileceklerinden fazlası adaletle sağlanmadıkça, ardı arkası kesilmeyen kadın cinayetlerine, çocuk taciz ve tecavüzlerine kökten bir dur denilmedikçe, her yapanın yaptığı yanına kar kalıp topluma geri salındıkça, adalette söz hakkı olanlar, bu iğrençlikler karşısında kişilerin “iyi hal” denilen haktan yararlanmasına izin verdikçe elimiz kalbimizde haberler izlemeye devam edeceğiz. Sadece bizzat suçu işleyenler için de değil, sosyal medya üstünden suçu övenler, “savunmuyorum ama” ile başlayan aması asla kabul edilemez cümleler kuranlar için de yaptırım uygulanması gerekiyor. Televizyonlarda küfür, alkol ve sigaraya sansür koyan zihniyetin şiddetin kabul edilebilir gösterildiği ve adaletin değil de yine bir erkeğin bir kadını koruduğu dizilerin önüne geçecek net ve değişmez adımlar atması gerekiyor. Adalet önce bugünün pisliklerini temizleyecek ki bizler geleceğe dönük adımlar attığımızda işe yarar olsun. İşte bizim birey ve ebeveyn olarak yapabileceklerimiz bundan sonra başlıyor.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Evlenmemiş olmayı bir eksiklik, başarısızlık olarak görmezseniz, evliliği yüceltmiş, tepelere çıkarmış olmazsınız. Evliliği yüceltmezseniz boşanmak o kadar da garip ve üstüne konuşulması gereken ya da beceremediğiniz bir şey gelmez size. Evliliği bir sahip olma biçimi olarak görmediğiniz zaman, kızların oğlanlara alınıp verilmediğini kabul ettiğiniz zaman, ebeveynler evlendirdikleri kızlarından “artık size emanet” diyip vazgeçmedikleri zaman, evlilik sadece iki kişinin benzer fikirler, benzer duygularla aynı yöne baktıkları bir birliktelik olmaya başlayacak. Bu noktada da boşanmak erkeğin kendine ait sandığı bir şeyi kaybedip kabalaştığı, hayvanlaştığı davranışa evrilmeyebilecek.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Erkeklerin kadınlara yaptığı her kabul edilemez davranışı “sizin ananız, bacınız yok mu?” diye sorup yapılanları sanki anası, bacısı olmayanlar için kabul edilebilirmiş gibi sormaktan vazgeçmeliyiz. Erkek olmayı namusa sahip çıkan, ahlak bekçisi bir şey haline getirmez, o cümlelerinizi eril eril, kadınları aşağılayacak ya da güçsüz ve savunulması gereken bir şeymiş gibi kurmazsanız o gün kadının öldürülmesi değil insanın öldürülmesini tartışabiliriz. Bir kadının öldürülmesini yine kadın üstünden tartışmazsanız, kadının ya da genel olarak insanın korunması, erkeğin ya da birinin öldürmesinin engellenmesi üstüne çalışmazsanız bugün kadını öldüren zihniyet, siz onu koruduğunuzda yarın koruyamadığınız çocuğu, hayvanı öldürecek önce bunu anlamanız gerekiyor.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Ebeveyn olarak “paşam” diye sevdiğiniz oğullarınız, sadece sizin karınıza, kocanıza ya da oğlunuza davranışlarınız yüzünden sevgiyi, evliliği farklı şekilde gören ve öğrenen kızlarınız için şu sevgi anlayışınızı değiştirin. Bütün pedagogların ısrarla üstünde durduğu ve bir kısım insanın “ne kadar da gereksiz ve saçma” bulduğu tüm o dikkat çekilenlere daha çok önem verin lütfen. Bu yapacaklarımız elbette yetişkin olanlarda bir değişiklik yaratmayacak ama gelecek nesil bizim elimizden çıkacak.</span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-24366318805070738992019-08-19T16:21:00.000+03:002019-08-28T11:20:05.701+03:00Söyleyeceklerim var :/<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Evet yemesine izin vermiyoruz ve hatta bu teklif çocuktan
bile gelse reddediyoruz. Sebebini bence herkes biliyor artık. Burada şekerin
zararlarından, paketli gıdanın içindekilerden bahsetmeyeceğim bile. Merak
edenler sadece iki dakikada bu bilgilere ulaşabilir zaten. <o:p></o:p></span><span style="font-size: large;">Ayrıca "çocuğuma bir çikolata da almayacak mıyım" diye de üzülmüyoruz, etrafımızdakilerin de bunun için üzüldüğünü hiç sanmıyoruz. Çünkü oyun, paylaşılan anlar ve bol kahkaha her zaman alınan çikolatadan daha fazla akılda kalır diye düşünüyoruz :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Hayır hiç yemeyecek diye bir iddiam yok, ben de biliyorum
belli bir yaştan sonra bunu kontrol etmemim mümkün olmadığını. O nedenle kuru
kuruya hayır demek yerine her seferinde nedenini anlatıyorum, içinde neler
olduğunu anlayabileceği şekilde okuyorum ki ileride seçecekse de neyi
seçtiğini, seçtiği şeyin içinde ne olduğuna nasıl bakabileceğini bilsin. Yani
bir nevi bilinçlendirme çalışması</span><span style="font-family: "wingdings"; font-size: large;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-KD1B-Evn-PQ/XVqaeQzlrvI/AAAAAAAABYw/Xkb9I0YuRAI-QxhZxechDgvNOpOFPQQ7QCLcBGAs/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-19%2Bat%2B15.42.29.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="576" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-KD1B-Evn-PQ/XVqaeQzlrvI/AAAAAAAABYw/Xkb9I0YuRAI-QxhZxechDgvNOpOFPQQ7QCLcBGAs/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-19%2Bat%2B15.42.29.jpeg" width="180" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"></span><br />
<a name='more'></a><br />
<span style="font-size: large;">Evet esnetiyoruz elbette, yemek istediği şeyi gizli yemeğe
çalışmasın diye. Esnettiğimiz zamanları özellikle bayram ya da gittiğimiz bir
tatile getirmeye çalışıyoruz ki sınırı fark edebilsin, “ama o zaman yemiştim”
dediğinde neden şimdi olmadığını “şu anda canım sana bunu vermek istemiyor”
gibi değil de “o zaman tatildeydik, bayramdı vs” diye anlatabilelim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-ekpm7ZPsG14/XVqaeS6D3fI/AAAAAAAABYs/T_IDBfA6mKIq2kEHB-x-eYZepLCLoR9UgCEwYBhgL/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-19%2Bat%2B15.42.29%2B%25281%2529.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="576" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-ekpm7ZPsG14/XVqaeS6D3fI/AAAAAAAABYs/T_IDBfA6mKIq2kEHB-x-eYZepLCLoR9UgCEwYBhgL/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-19%2Bat%2B15.42.29%2B%25281%2529.jpeg" width="180" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Hayır kriz yaşamadım bununla ilgili ama azıcık tanıyan bilir
ki kriz yaşasam da bir konuda geri adım atmayacaksam o an yaşadığım kriz bir
kriz olarak kalır <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Kesinlikle krizler kötüdür, yorar, üzer ve yıpratır ama krizden daha kötüsü bence o krizi sadece durumu
kurtarmak için çözmektir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Elbette canı inanılmaz çok çekiyor çünkü bir kere kendisi
“tatlıcı bir çocuk” ve hatta bazı minik numaralar bile yapıyor <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span> Bazen kalbimde azıcık
sızı da oluyor itiraf edeyim ama sonra hemen hemen o anlarda, bir yerlerden o
paketli ürünlerin en masum görülenlerin bile içinde neler olduğunu anlatan
bir yazı çıkıyor karşıma. O sızı da öyle gidiyor ve ama evet bu bir döngü,
arada yokluyor, tekrar ediyor <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Hayır başka birinin bana “ne kadar da acımasız” olduğumu
söylemesi beni üzmüyor ama sinirlendiriyor. Çünkü ben karşımda bir çocuk yerken
ve onun için ben Arya’ya izin vermezken sadece ailesi ve kendisi kötü
hissetmesin diye “ne kadar da kötü ve sağlıksız” olduğunu anlatmıyorum, olayı
sadece bizim izin vermediğimizle sınırlayarak anlatmaya çalışıyorum.
Dolayısıyla başka bir büyükten gelen bu ve benzeri cümleler beni
sinirlendiriyor. Bir de insanların ben ikramlarını geri çevirdiğimde bozulmalarını
anlamıyorum, çünkü mesela ben niye düşünmeyip ikram ediyorlar diye
bozulmuyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Evet paketli gıdaların mümkünse hiç tüketilmemesi
gerektiğini düşünüyorum ama ben bazen tüketiyorum. Bunun için uzun bahanelere
ihtiyacım yok, ben anneyim <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Şaka bir yana elimden geldiğince, hiç değil belki ama büyük oranda ben de
tüketmiyorum. Fındık uyurken tükettiklerimi ona haksızlık olarak görmüyorum
çünkü dedim ya ben anneyim <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Biliyorum biz de çocuk olduk, annemiz belki hiç dikkat etmedi vs ama belki de
bugün sahip olduğum ve değiştirmeye çalıştığım bazı kötü yeme alışkanlıklarının
sebebi bunlar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Hayır başkasının çocuğunun ne yediği çok da umurumda değil, ben
nasıl ki kimsenin çocuğunun yediğine fikrim sorulmadan karışmıyorsam, aynı
saygıyı bekliyorum sadece. Evet bazı ebeveynler şekeri ya da paketli her hangi bir
gıdayı, çocuklarını üzmemek için ya da aslında çok zararlı olmadığını
düşündükleri için ya da önemsemedikleri için ya da açıklamak zorunda
olmadıkları bir sebeple veriyor olabilir. Buna karşılık bazı ebeveynler de "hayır herkesin yediği bir şeyi sadece herkes yiyor diye yemesi gerekmiyor", "bunlar çok zararlı ve sağlıklı beslenme alışkanlığı olmasını istiyorum ve buna çabalıyorum" gibi sebeplerle vermiyorlar. Olayı bunun sadece ebeveynler arasındaki farklılık olarak baktığımdan, sadece Arya'ya yedirmiyorum diye başka bir ebeveynin kendi çocuğunu Arya için sınırlaması, yanında normalde yediği bir şeyi vermemesi gerektiğine de inanmıyorum. Herkes rahat olsun çünkü ben zaten halledemeyeceğim topa girmem :)</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Tüm bunlarla birlikte herkes kendi çocuğuna dair kararlar almakta son derece özgürken neden bu özgürlük alanını bir de başka çocuklara doğru genişletmek arzusundalar ben anlamıyorum. Benim "verseniz de yemez "diye bir iddiam yokken, neden gizlice vermek ya da "versem bak nasıl yer" duygusu başkasını bu denli tatmin sağlıyor bilmiyorum. </span><span style="font-size: large;">Dolayısıyla huzur kimsenin çocuğunun yediğine kimsenin karışmadığı yerde başlıyor diye düşünüyorum :)</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br /></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-17092709292708998992019-08-07T15:12:00.000+03:002019-08-28T15:35:02.459+03:00DATÇA'da biz<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Bu yaz Datça’da tatil yapma kararı aldığımızda, ne yeriz,
nereleri gezeriz, nerede denize gireriz diye hem giden arkadaşlarımın
anlattıklarından hem de yazılanlardan çok yararlanmıştım. O nedenle ben de
buralara bir not bırakmak istedim, birileri belki yararlanır, diğer bilgilerle
harmanlar diye. İlk yazmak istediğim elbette Datça’nın ne kadar rüya gibi bir
yer olduğu. Aklımı, kalbimi oralarda bırakıp döndüm diyebilirim. Bir avuca sığacak kadar fotoğraf, hafızamızdan silinmeyecek kadar güzel anılarla döndük :)<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-_MqItCph3M4/XUrC1zwsxqI/AAAAAAAABYU/XYCft3PKcL0XuR_pbHSkRhHO4OrsVRcCgCLcBGAs/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.20.30.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-_MqItCph3M4/XUrC1zwsxqI/AAAAAAAABYU/XYCft3PKcL0XuR_pbHSkRhHO4OrsVRcCgCLcBGAs/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.20.30.jpeg" width="240" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"></span><br />
<a name='more'></a><span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Tatili nerede yapacağımıza karar verdikten sonra ilk iş
çadırı nereye kuracağımızı belirlemek oldu. Datça ve çadır yazıldığında ilk
çıkan yer <a href="http://www.ak-tur.com.tr/kamping-alani-20.html">Aktur </a>çadır kampı ancak bize biraz uzak geldi. Market, restoran gibi
pek çok imkanı içinde barındıran oldukça iyi bir kamp alanıymış. Ancak Datça
merkeze 25km, büklere de 40-45 km civarı olduğundan ve bizim asıl istediğimiz
büklere gitmek olduğundan tercih etmedik. Burası dışında sanırım bir büyük kamp
alanı daha var, <a href="https://www.akcabukkamping.com/">Akçabük Kamp</a> alanı. Burada hem çadırınız/karavanınız ile
gelerek ya da oradan çadır temin ederek tatil yapabiliyorsunuz hem de içindeki
pansiyonda oda kiralayabiliyorsunuz. Burayı tercih etmemek için geçerli bir
sebebim yoktu ama sanırım kalabalık kamp alanlarını çok sevmiyorum <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span> Bizim kaldığımız yer
ise Ovabükü’nde, yaklaşık 20 çadırın sığabildiği, aslında pansiyon olarak
işletilen ama bahçesine de çadır kurulan bir pansiyon. Banyo/tuvalet ve
mutfağın/buzdolabının yakın oluşu ve az çadır olması ile gönlümüze taht kurdu <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span> Ayrıca diğer çadır
deneyimlerimizin aksine belli saatten sonra sessizliğin hakim olması da oldukça
dinlendiriciydi bizim için. Etrafa baktığımda her bükte çadır tesis olsun,
olmasın çadır olduğunu da söyleyebilirim. Biz şimdilik tesis dışı yerlerde
çadır kurmaya cesaret edemiyoruz ama kuranların sayısı da hiç az değil,
kimbilir belki seneye <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Ovabükü gidip görebileceğiniz bükler arasında en sakin, sessiz olanı, denizi
çok güzel ama biraz dalgalanıyor öğleden sonra. Yani eğer orada kalmıyorsanız
gitmeniz gerekmiyor bana kalırsa, ama eğer kalıyorsanız ve erken uyanıyorsanız
sabah deniz keyfi yapmak için oldukça huzurlu <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-NF9kvJri-TM/XUq_6DWkVcI/AAAAAAAABYA/zhN0rqhIIlIilD3PuMC3a9m7ysIAC7y7wCLcBGAs/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.10.52.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://1.bp.blogspot.com/-NF9kvJri-TM/XUq_6DWkVcI/AAAAAAAABYA/zhN0rqhIIlIilD3PuMC3a9m7ysIAC7y7wCLcBGAs/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.10.52.jpeg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ovabükü sabahı</td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-size: large;">Kalma yerini hallettikten sonra sıra gezilecek, denize
girilecek yerlerde. Datça sanırım yollarından sebep öyle çok da kalabalık bir
yer değil. Yıllardır gidenlerin söylediği her geçen gün kötüye gittiği ancak
biz şimdilik sevdik ve umarım sevmeye devam edebilmek için en az birkaç yılımız
daha vardır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gitmeden önce öğrendiğim
şeylerden biri denize gireceğimiz yerlerde şezlong ücreti almak şeklinde de
değil de adisyon usulü ( kişi başı belli bir miktar harcama yapmak şeklinde)
ödeme yapıldığıydı. İlk gün gittiğimiz Palamutbükü’nde tavsiye üzerine
Mavi-Beyaz Otel’in tesisine gitmeyi planladık ancak şezlong ücreti istedikleri
için oturmadan ayrıldık ve hemen yanında taşların üstüne gölgeliğimizi kurduk
orda denize girip serinledik. Biz o an sıcaktan çok bunalmıştık ve o nedenle
tesis bakmaya gücümüz yoktu ancak sonrasında ileride bu şekilde tesislerin
olduğunu gördük. Palamutbükü’nde özellikle iki yeri çok sevdim. Biri inanılmaz
güzel<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kurabiyeleri (özellikle
portakallı) olan Payam. Eğer bir gün önceden rezervasyon yaptırırsanız günü
burada geçirebilirsiniz, adisyon usulü çalışıyorlar ama öğle yemeğini vs burada
yemiş olmanızı bekliyorlar, öyle çay, kahve, gazoza oturmak maalesef yok <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span> Yine günü
geçirebileceğiniz başka bir yer de Tuna restoran, biz sadece akşam yemeği için
oturduk ancak fark ettik ki yukarıda bahsettiğim şekilde burada da gün
geçirilebilir. Burada çalışanlar inanılmaz güler yüzlüler, buna bayıldık.
Ayrıca Datça genelinde de böyle güler yüz hakim olduğunu da söyleyebiliriz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"></span><br />
<span style="font-size: large;"></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dyMysCrW5YC1ypXSJVecshOKAw097GNFsLN10MAWjLPAUOXD7z-PfPXbdqs3vROnneNnTZT8dsXTAene41_kw' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Gidilebilecek koylar arasında Kargı ve Gabakları zaten
herkes söylüyor, her yerde yazılıyor. İkisinde de günü geçirecek şekilde bir
tesiste vakit geçirdik. Kargı’da Yeşim Beach Barda hamaklı masalarda tam gün
geçirdik. Patates kızartması dışındaki her şey güzeldi ancak özellikle
limonatası efsaneydi <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Gabaklar’da da Gabaklar restoranın tesisinde günü geçirdik, burada da her şey
şahaneydi ama özellikle patates kızartması mükemmeldi çünkü dondurulmuş
kullanmıyorlarmış <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Sonradan edindiğim bilgiye göre buranın Yunan karidesi de dillere destanmış
ancak biz bilmediğimiz için yemeden döndük <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Bu büklerin dışında Hayıtbükü ve Kızılbük de var tesisi olan yerler arasında.
Bir kısmı birbirine 5 dk yürüme mesafesinde, bir kısmı ise arabayla geçilesi
uzaklıkta. Hepsinin denizi oldukça temiz ve güzel ancak bir sorun var o da
tekneler. Bizim gittiklerimize günün belli saatlerinde tekneler demirliyor ve
bu da beraberinde denizde kirlenmeye yol açıyor. Fakat iki koy daha var ki
gittiğimiz onlar inanılmaz. Kurubük ve Akvaryum koyu, tesis yok, tekne
yanaşmıyor ve inanılmaz huzurlu <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
İkisine de günü belli saatlerinde gittik, Kurubük’e öğleden sonra yanımıza
meyve ve içecek alıp gitti, Akvaryum koyuna da sabah uyanır uyanmaz ki bu bizim
için 07:00 civarı oluyor <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
yulaf, meyve, süt ve kaselerimizi alarak kahvaltıya gittik ve bayıldık.
Datça’ya dair en büyük tavsiyem gitmişken bu iki koya gitmeniz olur sanırım. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"> <a href="https://1.bp.blogspot.com/--ldDwLAYie0/XUq9kErd1EI/AAAAAAAABXo/-ikDvQW-q041cZ2WdiInF3_IMrH5mQL1gCEwYBhgL/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.00.27%2B%25281%2529.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="594" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/--ldDwLAYie0/XUq9kErd1EI/AAAAAAAABXo/-ikDvQW-q041cZ2WdiInF3_IMrH5mQL1gCEwYBhgL/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.00.27%2B%25281%2529.jpeg" width="185" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kurubük</td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-4XR-yRuHJ_s/XUrA3cbJP9I/AAAAAAAABYI/bvm4Ein0jxE-pijAEmXH8t8ikZ-YgwsFACEwYBhgL/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.14.44.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-4XR-yRuHJ_s/XUrA3cbJP9I/AAAAAAAABYI/bvm4Ein0jxE-pijAEmXH8t8ikZ-YgwsFACEwYBhgL/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.14.44.jpeg" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Akvaryum</td></tr>
</tbody></table>
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/--nmWjxY5nnY/XUqIpi0j8yI/AAAAAAAABW4/n2QedWhQGeY6CmWVMEXlwsedn8H3dk31QCLcBGAs/s1600/ICJK5186.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="750" data-original-width="1334" height="222" src="https://1.bp.blogspot.com/--nmWjxY5nnY/XUqIpi0j8yI/AAAAAAAABW4/n2QedWhQGeY6CmWVMEXlwsedn8H3dk31QCLcBGAs/s400/ICJK5186.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Knidos</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-38HeoiQCuqY/XUq_FLQPEGI/AAAAAAAABXw/_AARpr5T1dcQB1RviXcNGI7FPhmVM9b0QCLcBGAs/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.04.02.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://1.bp.blogspot.com/-38HeoiQCuqY/XUq_FLQPEGI/AAAAAAAABXw/_AARpr5T1dcQB1RviXcNGI7FPhmVM9b0QCLcBGAs/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.04.02.jpeg" width="320" /></a><span style="font-size: large;">Datça denildiğinde denizi dışında akla gelen iki yer Eski
Datça ve Knidos elbette. Biz büyük bir hatayla Eski Datça’ya saat 4 civarı
gittik ve sıcaktan gezemeyip döndük, Ancak Knidos’a giderken Payam’a uğrayıp
kurabiyelerimizi aldık ve güneşi Knidos’da batırdık. Aslında en tepeye çıkmak
lazımmış Knidos’da ama hem Eski Datça hem de Knidos’un tepesi bizim için bir
sonraki gidişimize kaldı<span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span> </span><span style="font-size: large;">Datça merkez bazı kişiler için denize girilesi olsa da biz denize girmedik ama
sahilde yürüdük ve Zekeriya Sofrası’nda enfes bir akşam yemeği yedik. Burada borani
yiyormuş pek çok insan ancak biz bilmiyorduk, yine de yediğimiz her şey
damağımıza kazındı </span><span style="font-family: "wingdings"; font-size: large;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span><span style="font-size: large;"> </span><span style="font-size: large;">Herkesin çok ünlü olduğunu söylediği dondurması var ancak inanılmaz şekerli geldi bana ve ikincisini yiyemedim. Meğer meyvelilerden özellikle de ekşi meyvelilerden yemeliymişim :) </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-nBdqWBgdQ6Q/XUq_FFbEjMI/AAAAAAAABX0/GIpcOdr-g2UqukzsvePquaCx7qM0cAreQCLcBGAs/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.03.49.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="240" src="https://1.bp.blogspot.com/-nBdqWBgdQ6Q/XUq_FFbEjMI/AAAAAAAABX0/GIpcOdr-g2UqukzsvePquaCx7qM0cAreQCLcBGAs/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-08-07%2Bat%2B15.03.49.jpeg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">İşte bu yazdığım nedenlerle, kamp anılarıyla, bol sohbetlerle ama en çok da huzuru, denizi, havası sebebiyle “daha iyisini bulana kadar her sene DATÇA” </span><span style="font-family: "wingdings"; font-size: large;">J</span></div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-13235112851871008422019-07-06T22:58:00.002+03:002019-08-09T11:55:07.614+03:00Tatili güzelleştirmenin tek yolu ;)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Tatilde olduğumdan mıdır, internete giriş zamanımın kısıtlı olmasından mıdır bilmem ama sürekli karşıma "çocukla/bebekle tatiilde/evde/yurt içinde/yurt dışında..... " şeklinde devam eden blok yazıları ya da instagram iletileri çıkıyor. Şu anda yurt dışında olduğumdan doğrudan oradan gireyim konuya. Çocukla yurt dışında işleri kolaylaştırmanın 124587 yolu yok çünkü zaten yurt dışı, yurt içi ya da uçak, tren vs gibi yerlerin her biri için ayrı bir organizasyona da gerek yok. Dahası nasıl ki parmak izlerimiz bambaşka, ebeveynliklerimiz, çocuklarımız da öyle. Dolayısıyla hiç bir reçete bir diğerine uymayacaktır. Ancak çocukla bir şeyler yapılabilmesi için daha doğrusu yapılırken </span><span style="font-size: large;">biraz rahat olabilmek için bilinmesi gerekenler var bana kalırsa.</span><br />
<span style="font-size: large;"></span><br />
<a name='more'></a><br /><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-xno8UEyqIHI/XSD8QFG1poI/AAAAAAAABWM/09ZrA7LrjtU7gTzqbDDZuJhtd3ZzmL6hACLcBGAs/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-07-06%2Bat%2B21.49.35.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1512" data-original-width="1512" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-xno8UEyqIHI/XSD8QFG1poI/AAAAAAAABWM/09ZrA7LrjtU7gTzqbDDZuJhtd3ZzmL6hACLcBGAs/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-07-06%2Bat%2B21.49.35.jpeg" width="320" /></span></a></div>
<span style="font-size: large;">İşe öyle çok uzağa gitmeden evde diye baksak da olur aslında. Çocuk genel olarak neyle eğleniyor, neye nasıl tepki veriyor, uyku zamanı nasıl, uykusu geldiğinde uyuyamazsa bunu ne kadar tolere ediyor gibi detayları bilmek aslında evle ilgili. Böyle baktığında da çocuğun ritmini, tepkilerinin sebebini, sınırlarını, neyi ne kadar tolere edebildiğini bilmekte bütün iş. Bunun için de özel bir ayarlamaya gerek yok. Özel bir ayarlamaya gerek yok ama uykudan, sıkılmaktan, yorgunluktan, açlıktan çıkan o kriz anlarının ana sebebini görecek kadar sakin durabilmek var ve hatta bazen krizi hakkıyla yaşayabilmek var :) Sonuçta insan olduğumuz gerçeğiyle de yüzleşmek lazım bazen, bizim de bir sınırımız, tolere edemediğimiz anlarımız, açlığımız ve de yorgunuğumu var :) Aslına bakarsanız işin bir tek sırrı var o da bolca pratik yapmak. Yolda, sokakta, yemekte, kafede, toplu taşımada, denizde, karda, yağmurda, uçakta, otelde, kampta, yurt içinde ya da yurt dışında, önüne gelen her yerde pratik yapmak. Ne kadar çok "her yere" giderseniz çocukla o kadar pratik oluyor. Böylelikle sadece çocuğun uyum becerisini değil kendi pratikliğinizi , sorun anlarında çözüm üretme beceerinizi de artırmış oluyorsunuz. Çocuğu doğru düzgün dışarı çıkarmayıp, yola çıkarmayıp ondan ilk kez ev dışında kaldığında inanılmaz uyumlu olmasını beklemek çok gerçekçi değil. Yani kısası bilinmesi gereken tek şey ne kadar çok pratik o kadar kolay adaptasyon.Dolayısıyla tatilinizi ya da her ne yapıyorsanız onu güzellştirmenin tek bir yolu var o da pratik :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-eEnH5IRTNw0/XSD8QIqq1aI/AAAAAAAABWI/5kgSaAdVswY-HbvOVn8sSpAiKL0xpTzfgCLcBGAs/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2019-07-06%2Bat%2B21.34.45.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-eEnH5IRTNw0/XSD8QIqq1aI/AAAAAAAABWI/5kgSaAdVswY-HbvOVn8sSpAiKL0xpTzfgCLcBGAs/s320/WhatsApp%2BImage%2B2019-07-06%2Bat%2B21.34.45.jpeg" width="240" /></span></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Çocukla yapılacak her şeyde en çok üstünde durulan konu nasıl oyalanacağı.</span><br />
<span style="font-size: large;">Elbette küçük olduklarından yol gösterilmesine ihtiyaç olabilir ama nasıl oyalanacağını önceden düşünüp hazırlık yapmak da "sen bunlarla oyna bir tek" demek gibi geliyor bana.Aynı valize belki giyerim diye konulan ve sadece şehir değiştirip geri gelen kıyafetler gibi oluyor o götürülen oyuncaklar da :) Ayrıca zaten yukarıda bahsettiğim o her yere gitme kısmı tamamlandıkça oralarda yapılacak, oyalanılacak şeyler de kendiliğinden oturuyor. Bir de belki de biraz sıkılmak daha iyi bir oyalanma yöntemini beraberinde getirir demekte fayda var. Elbette başlarda böyle düşünmüyordum, daha planlı, daha hazırlanarak gittim tatile, <a href="http://annebanabirak.blogspot.com/2016/04/bebekle-ilk-tatil.html">bebekle ilk tatilde</a> :) ama benim 4,5 yıllık deneyimim bana öğretti ki çocukla bir şey yapmak öyle çok da plan programa uygun bir şey değil :) Tüm bunların dışında "sıkıldım" cümlesinin hemen peşi sıra aile tarafından üretilen çözümlerin çocuğa bir şey kazandırdığını da düşünmüyorum. İşte o nedenle tüm oyunların yolculuk versiyonnuna evrilecek şekilde yeniden kurgulanabileceğine inanarak yıllardır yanımda oyuncak taşımıyorum :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dx-s0B098o_2SCFxEuURlrt8TKD2M0OZ_CjMf02Z3O9SkrwVDWDUjSxrKRFjKh_YNprEM8rRmwJdFIhhegQNw' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></span></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Tüm koşulları sağladığınızda yani çocuğun temel ihtiyacını anlayıp, hepimizin insan olduğunu gerçeğini kabul ettikten sonra sürecin aslında öyle üstüne hesaplar ya da planlar yapılması gerekmeyen bir süreç olduğunu görmemek çok mümkün değil. Yalnız tüm bunlar size, kriz yaşamamanın, gereksiz mıyırdanmamanın, anlamsız tepki vermemenin ve sinirlenmemenin altın anahtarını sunup garantisini vermez. Sonuçta dersimiz programa, karşımızdaki de robot değil. </span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-67990619143056215672019-04-29T15:16:00.000+03:002019-04-29T15:17:49.503+03:00Bırakınız yapsınlar efendim<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Bu haftasonu daha önce olmadığı kadar çok çocukla vakit geçirdim, etkileşim kurdum. Yaklaşık 6 saat boyunca onlarca çocukla diyalog kurdum, onların yeni bir şey denemesine vesile oldum. Benim de bu halime kızımın yuvası Kiraz Ağacı vesile oldu :) </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Dün Eskişehir'de günlerden "Çocuk Şenliği" idi. Bu yıl altıncısı düzenlenen şenlik bize bir kere daha bu şehirde çocuk olmanın da ebeveyn olmanın da ne kadar güzel olduğunu hatırlattı. Şehrin güzel parklarından Sazova'da kurulan standlar sadece çocuklar içindi, yapılan tüm etkinlikler, çalan müzikler, konserler çocuklar içindi. Yağan yağmur bile çocuklar içindi bence :) En azından en çok eğlenen onlardı. </span><br />
<a name='more'></a><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-EXXVPDFN-HE/XMayFUwLXlI/AAAAAAAABUc/XvTH6h6VnUwnKcH6o3Yokd0Ajh3LEDiygCLcBGAs/s1600/7c977c71-6890-4972-bd88-59744b67d855.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1328" data-original-width="747" height="400" src="https://3.bp.blogspot.com/-EXXVPDFN-HE/XMayFUwLXlI/AAAAAAAABUc/XvTH6h6VnUwnKcH6o3Yokd0Ajh3LEDiygCLcBGAs/s400/7c977c71-6890-4972-bd88-59744b67d855.jpg" width="221" /></span></a><span style="font-size: large;">Kiraz Ağacı ailesi, parkta bahçede buldukları dallar ve evlerindeki yünlerle yapabilecekleri ip mandalayı çocuklara denettirmek için oradaydı. Bakıldığında anlamlandıramayanların "bu nedir?, ne işe yarar?" sorusuna söylenerek çok şey var. Temel olarak bu etkinlik çocukların el-göz koordinasyonlarına destek olurken aynı zamanda sabırlı olmalarına da inanılmaz katkı sağlıyor. Ayrıca içinde barındırdığı matematik ile matematiksel düşünme becerilerini de destekleyen bu etkinlik çocuklar kadar büyüklere de sakinleşmenin, odaklanmanın, bir durup yavaşlamanın, stres atmanın anahtarını sunuyor aslında. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Çocukların renkleri görüp geldikleri ip mandala standında gün boyu çocuklarla birlikteydim ben de. Onlara nasıl yapacaklarını anlatırken aile ve çocukları gözlemleme fırsatı buldum. Sevgili Nilüfer Devecigil'in ilişkilerde yaralanırız, ilişkilerde iyileşiriz dediği defalarca kulağımda çınladı. Dışarıdan bir göz olarak baktığımda, cümlelerin çocuklar üzerindeki etkisini görmemek neredeyse imkansızdı. Çocukların verdiği tepkilerin, ailelerin kurduğu cümlelere ve tavırlara ne kadar da bağlı olduğuna, çocuklar için kurulan "o sabırsızdır, o çekingendir" ve nicesini sayabileceğimiz cümlelerin nasıl da etiket gibi üstlerine yapıştığına çok yakından şahit oldum. Çok iyi bilmekle birlikte her çocuğun gelişim sürecinin ne kadar da birbirinden farklı olduğunu yüzlerce çocuk gözlemleyerek gördüm. Çocuklarını, kendi diğer çocuğu ya da yanında hiç tanımadığı ama "daha iyi yapan" o çocukla kıyaslayan ebeveynlerin açtığı yaralara defalarca çare olamadım. Heyecanla merak edip yanımıza gelen, denemek isteyen çocukların ailelerinin "ay bu çok sabır gerektiriyor, sen yapamazsın" diyerek nasıl ket vurduklarını ya da aslında hiç merak etmeyen, "ama yap bak, bunu da yap" diye standa sürüklenen çocukların ailelerini memnun etmek ya da karşı çıkamadıkları için orada olduklarını üzülerek izledim. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Ben bu şenlikte çok sayıda ebeveyn ve çok sayıda çocuk gördüm. Aslında gerçekten bu gözlemi yapacak fırsatımız yoktu ama gözümüze battı hepsi. Fark ettik ki çocukların bir çoğunun sabırla ilgili dertleri yok ama ailelerin var. Sürekli "hadi, bitir de gidelim, başka renge geçmesek, alsak sonra yapsak, bak diğer standlar da var, ver hemen ben bunu yapayım sonra diğer renge geçersin" ve aklıma şu an gelmeyen pek çok cümle kurdu gelen ebeveynler. Halbuki yapılan şeyi merak eden ve orada olmayı kendi tercih eden çocukların hiç hızlı yapmak gibi bir dertleri yoktu, bir diğerinden iyi yapmak gibi bir dertleri de yoktu. İp mandalanın yapımı gösterirken çocuklara yapılan müdahele inanılır gibi değildi. "şimdi üstten geçireceksin, yok bak yanlış geçirdin, bir üstten bir alttan, hayır bak yine alttan geçirdin, az evvel alttan geçirmiştin zaten şimdi üstten" gibi kurulan cümlelerde çocukların rahatsızlıklarını görmemek neredeyse imkansızdı. Halbuki daha güzel olması gibi bir dertleri yoktu gerçekten ama ebeveynlerin vardı, orada harcanan vakit karşılığında elle tutulur, bunu yaptı denecek kadar güzel bir şey olmalıydı. Çocuklar ise sadece tadını çıkarıyorlardı. Yaşadığımız, karşılaştığımız en üzücü şeylerden bir diğeri de yuvamızın kurucularından Ayşe'nin "hizmet istiyorum, hemen, şimdi istiyorum ve önce ben istiyorum" diye tanımladığı kural, sıra tanımamazlık. Çok üzülerek söylüyorum ki bu konunun da muhatabı ebeveynler. Çocuklar tek bir ip almak için bile sıra beklerken ve söylenmezken, ebeveynlerin hemen hepsinin "ben bir şey istemiyorum sadece ip istiyorum, ama benim bebeğim var" gibi cümlelerle öne geçme çabasına gerçekten inanamadım. Herkesin gerekçesini haklı görebilmekle birlikte orada diğer bekleyenlerin de çocuk olduğunu, onların gününde, onların şenliğinde onların önüne geçme çabasını anlamıyorum. İnsanların bir yandan bencillikten şikayet ederken bir yandan da sıra beklerken ve etkinlik esnasında kendi çocuğunu diğerlerinden önce görmelerini asla kabul edemiyorum. Bu bencilliği çocuklarına bulaştıracakları için de oldukça üzgünüm.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Geçirdiğim koca günden çocukların, samimiyetle ama çekingen, denemek isteyen ama yapamamaktan korkan o masum bakışları kaldı aklımda. "Ama ben yapamam ki, yapamayabilirim, benim ki böyle güzel olmaz" diyenlere "bir dene bakalım eminim en az o kadar güzel olacaktır, herkesin yaptığı ayrı ayrı güzel" cümlelerinin gözlerinde yarattığı ışıltıyı o anlık bile olsa görmeye sebep olmanın haklı mutluluğu kaldı cebimde. Ebeveyn olarak ise çocuklar gibi o anın tadını çıkarmanın, bir durup yavaşlamanın ne kadar önemli olduğunu, koşturmanın zaranının en çok miniklere olduğunu gördüm bir kere daha. </span><span style="font-size: large;">Bundan sonraki her adımda aklımda kalacak soruyu sizlere de soruyorum şimdi. Çocuğunuz bir şey yapmak istediğinde, müzik, resim, spor vs, o an yaptığınız şey acaba sizin isteğiniz de onun da isteği mi olması mı? yoksa sadece onun isteklerine fırsat mı sunuyorsunuz? </span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-81265819829019855532019-03-01T15:20:00.002+03:002019-08-09T11:54:35.703+03:00Şövalye prensesler ile yemek yapan süper kahramanlar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Bu dönem şimdiye kadar verdiğim derslerin en eğlencelisini ve bence en faydalısını, en ufuk açanını veriyorum. Derse gelmeyenler dışında benim de bu dersten aklımda bir şey kalmadı diyebilecek bir öğrenci olduğunu da düşünmüyorum, o kadar iddialıyım bu konuda :) Dersimiz Medya Okuryazarlığı :) Dersin ana konusu medya olunca, reklamlar ya da filmler ve bunlardaki cinsiyetçi yaklaşımlar da sıklıkla örnek olarak karşımıza çıkıyor.</span><br />
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-nBxU_i7x2EM/XHPqC4GsHXI/AAAAAAAABQ4/gPjv8nPeTKMBiSYYWmClD1rLsJoD7M9EgCLcBGAs/s1600/52935794_381888655722790_5795541251889561600_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="768" data-original-width="1024" height="238" src="https://2.bp.blogspot.com/-nBxU_i7x2EM/XHPqC4GsHXI/AAAAAAAABQ4/gPjv8nPeTKMBiSYYWmClD1rLsJoD7M9EgCLcBGAs/s320/52935794_381888655722790_5795541251889561600_n.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Cuma günü yuva çıkışında bizim minnoşun "anne ben evimize süs yaptım" demesiyle haftasonu fazlaca aklımı kurcaladı kadınlar/erkekler ve biçilen, dayatılan roller, renkler,yakıştırmalar... En çok da biz bunun neresinde duruyoruz, nasıl etki ediyoruz kısmını sorguladım elbette. Kız çocuk sahibi olanların büyük çoğunluğunun geçti bir prenseslik evresi var sanırım ya da bazı çocukların renkleri ısrarla seçiyor olmaları sadece bireysel olarak bunu tercih ediyor olmalarından kaynaklı olamaz. Bu noktada acaba onlara masum olduğu varsayılarak kurulan cümlelerin, izlediği reklamların, oyunlarda arayı bulmak için ya da kriz çıkmasın diye büyüklerin öylesine kurduğu "ama o kız oyuncağı ne yapacaksın"ların veya sadece kendi istediği kıyafeti aldırmak için arada söyledikleri " ay o erkek rengi bak bu daha güzel"lerin hiç mi suçu yok.</span><br />
<a name='more'></a></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Reklamlarda yapılan vurgulardan mı ya da tüketim toplumu olmanın bir getirisi olarak mı renkler cinsiyete atfetdilmeye başlandı bunu bilmiyorum. Bildiğim ve deneyimlediğim şey "renklerin cinsiyeti yok" diye düşünerek davranıyorsanız bunun bir karşılığının olduğu. Doğaları gereği elbette kız ve erkek çocukları birbirlerinden farklılar, elbette kimi şeylere sadece cinsiyetlerinden dolayı daha meyilli olabilirler ama bu noktada işin inanılmaz boyutlara ulaşmasında başta ailenin sonrasında da çevrenin rolü hiçe sayılamayacak kadar fazla. Her çocukta farklı dozlarda ortaya çıkan bu ısrarın ya seçimlerin daha da artmaması, keskinleşmemesi için konuyla ilgili durduğumuz yere bir bakmamız lazım.</span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-AICd0Njoh80/XHPqDLOEflI/AAAAAAAABRA/MZjkINuv2UsM0_UXdeLzUHi8TP-o7oSmQCLcBGAs/s1600/53032353_617807268669934_9024490934808608768_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"> <img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://4.bp.blogspot.com/-AICd0Njoh80/XHPqDLOEflI/AAAAAAAABRA/MZjkINuv2UsM0_UXdeLzUHi8TP-o7oSmQCLcBGAs/s320/53032353_617807268669934_9024490934808608768_n.jpg" width="238" /></span></a><a href="https://3.bp.blogspot.com/-w4--bef3kZc/XHPqCvV6_JI/AAAAAAAABQ0/GqLE3DnJd78rmgwc0abg2K-aSF3Ay42LACLcBGAs/s1600/52828060_353273265515591_714077148054290432_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="575" height="320" src="https://3.bp.blogspot.com/-w4--bef3kZc/XHPqCvV6_JI/AAAAAAAABQ0/GqLE3DnJd78rmgwc0abg2K-aSF3Ay42LACLcBGAs/s320/52828060_353273265515591_714077148054290432_n.jpg" width="178" /></span></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://2.bp.blogspot.com/-MzM9lUbdHao/XHPva_kyiYI/AAAAAAAABSQ/k-XDi8p71lAF27P2tWeGDbMdqVO-mHAqwCLcBGAs/s1600/ads%25C4%25B1z3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="457" height="400" src="https://2.bp.blogspot.com/-MzM9lUbdHao/XHPva_kyiYI/AAAAAAAABSQ/k-XDi8p71lAF27P2tWeGDbMdqVO-mHAqwCLcBGAs/s400/ads%25C4%25B1z3.jpg" width="303" /></span></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: large;">iletinin aslına ulaşmak için <a href="https://www.instagram.com/p/BuLoF3aFn-2/">tıklayınız</a></span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu konuda yaşanan sıkıntılardan en büyüğü elbette reklamlar. Pek çok kişi bu konuda yazdı ancak insanları tüketime çekmek için kullanılan teknikler elbette en çok da çocuklara ilişkin şeyler satılırken kullanılıyor. "oyuncağın cinsiyeti yoktur" vurgusunu yapan kişiler olmasına rağmen (bkz. <a href="https://www.instagram.com/lettoysbetoys/">lettoysbetoys</a>) yaygın kanı hala bazı çocukların bazı oyuncaklarla oynayamayacağı ya da daha az oynaması gerektiği yönünde. Tüm mutfak eşyaları, bebekler ya da arabalar veya alet edevat elbette bütün çocuklar için varlar. Çocuklar bunların hepsiyle büyüdüğünde bugün o çok şikayet edilen ebeveynlerin evdeki rollerine ilişkin değişimi yaşamak daha kolay olacaktır. Bir çocuk çivide çakabilir, bebekle saatlerce oynayadabilir. Benzer şekilde arabalarla oynayan bir çocuk mutfak eşyalarıyla yemek de yapabilir. Bu noktada ebeveyn olarak daha girdiğiniz anda sizi kız çocukları sol taraftaki oyuncaklara, erkek çocukları sağ taraftaki oyuncaklara şeklinde ayıran oyuncakçılara karşı durmak azıcık zor olsa da deneyebiliriz. Belki de diğer taraftaki oyuncaklarda da çok eğlencelil olanlar vardır, yine de bir göz atabiliriz :) Çünkü aslında tüm bunların hepsi bir pazarlama taktiği ve reklamlar aslında insanlardaki "acaba öyle mi"nin yerine "evet kesinlikle öyle" yi koyduruyor. Peter McLaren'in medya okuryazarlığıyla ilgili söylemleri göz önüne alındığında satın alınacak ürünlerde işlevsellik, simgeselliğin gerisinde kaldığında ve kişiler bunu kabul ettiğinde gerçek ihtiyaçların yerini sahte ihtiyaçların aldığından bahsedilmiştir. Bu duruma tüketim toplumu olma açısından bakarsanız zaten tereddüt yaşamazsınız ancak konuyu oyuncaklara ya da reklamlara özelinde düşünürseniz çocuklara reklamlarla sunulan o süslü dünya sizi oyundan daha çok oyuncağa, daha çok oyuncak almaya, seçtiğiniz oyuncaklarda da reklamların kız/erkek çocuk için uygun gördüğü oyuncaklara yönlendirmektedir.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dyJhmu0V_QcRsddlUnCwugl2-jExPq9b-hiYUtXaU8K_nkcpnEHhwFrV_YDjxk9j7S1d1heepJSry47EzjmZQ' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></span></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-ncnzk2ViDtU/XHPqBzFqsKI/AAAAAAAABQw/cLy3hOD2pdcgh9VTNUSZWwZhxXltz9UkwCLcBGAs/s1600/52698878_411998689377235_1661775614790598656_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-ncnzk2ViDtU/XHPqBzFqsKI/AAAAAAAABQw/cLy3hOD2pdcgh9VTNUSZWwZhxXltz9UkwCLcBGAs/s320/52698878_411998689377235_1661775614790598656_n.jpg" width="238" /></span></a><span style="font-size: large;">Aileleri tarafından kırılgan ya da güçsüz veya kibar ya da naif olduğu vurgusu yapılan kız çocukları bir yanda dursun başka tarafta kız olduğu için karşısındakine vurmaması ya da kibar davranması gerektiğini söyleyen erkek çocuk ebeveynleri de işi bambaşka bir duruma dönüştürüyor. Bazı şeylerin değişiminin dilde başlamasının gerekliliği de bana kalırsa tam da bu noktada daha net görülebiliyor. Çocuklara karşısındakine kim ve ne olursa olsun vurmamaları ya da kibar olmalarının gerekliliği vurgulandığında ya da "o kız yardım et"lerimiz bittiğinde veya yolda yürürken elleri dolu olan birine kadın olduğu için değil de elindeki yük ona fazla olduğu için yardım edebildiğimizde ve elbette çoğunluk bunu yapmaya başladığında dönüşmeye başlayacağız. Kadınların/erkeklerin hem süslü/bakımlı, seksi, güzel/yakışıklı olup hem de oldukça akıllı olabileceğini, güçlü olan birinin aynı zamanda ağlayabileceğini, çok güzel/yakışıklı birinin hakkıyla o yüksek pozisyona gelebileceğini kabul edebiliriz mesela. O zaman kadına erkeğe değil de insana saygıyı, sevgiyi öğrenmiş ve uygulamış olacağız ve o zaman sanırım.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Çocuğumuzun rahatsız olduğu etiketlenmek aslında çok küçükken tam da onların yaşındayken başlıyor anlayacağınız. Pembe ve etrafındaki renklerle, mavi ve etrafındakileri bölüştürülüp veriliyor önlerine, erkek çocuklarının çok da naif olmamaları gerektiğinden bahsedip kaba ya da duygusuz diye kocalar şikayet ediliyor mesela. Bu durumda bir şeyin her hangi cinsiyete ait olmadığını kabul etmekle başlayabiliriz belki de.</span><br />
<span style="font-size: large;">Çünkü bir kız çocuğu hem prenses olabilir hem de şövalye :)</span><br />
<span style="font-size: large;">Sevgiler...</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-o_eNoQe-aHc/XHPqB-t9G3I/AAAAAAAABR8/0pz8Z3yUnnYa5HfhxhrmzEAA2wisn4tWwCEwYBhgL/s1600/52740084_666170130452769_2426916037048926208_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://2.bp.blogspot.com/-cu2OvyjxzLg/XHPqDwPOYLI/AAAAAAAABR8/sKeauTp6GdkkMeK_04GndTjrG5Rsn0LTwCEwYBhgL/s1600/53395027_410721373091199_1001139323166261248_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"> <img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-cu2OvyjxzLg/XHPqDwPOYLI/AAAAAAAABR8/sKeauTp6GdkkMeK_04GndTjrG5Rsn0LTwCEwYBhgL/s320/53395027_410721373091199_1001139323166261248_n.jpg" width="238" /></span></a><span style="font-size: large;"> <img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="575" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-o_eNoQe-aHc/XHPqB-t9G3I/AAAAAAAABR8/0pz8Z3yUnnYa5HfhxhrmzEAA2wisn4tWwCEwYBhgL/s320/52740084_666170130452769_2426916037048926208_n.jpg" width="178" /></span></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dwZ0r8-9S-rZmqGuMBptkw96uWlEWZywsMflhMP4AoiHxN_8fehLkaVKUZ2cuSOKFfL9aBURdG1Lfd_TcphdA' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></span></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<div>
<br /></div>
</div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-60665940337987837542019-02-14T15:34:00.001+03:002019-02-14T16:02:42.602+03:00Herkesin paylaşımına kimse karışamaz<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-Aix-Iq677XY/XGVct6kIcXI/AAAAAAAABPw/Zfji4W8ZzKwkpS_vAM7fzX7anMQqPKJywCLcBGAs/s1600/52033875_308670626666647_5352342442743955456_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://2.bp.blogspot.com/-Aix-Iq677XY/XGVct6kIcXI/AAAAAAAABPw/Zfji4W8ZzKwkpS_vAM7fzX7anMQqPKJywCLcBGAs/s400/52033875_308670626666647_5352342442743955456_n.jpg" width="300" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Fotoğraf bizim yuvadan, tam tabloluk, bana keşke azıcık
yeteneğim olsaydı da bunu yağlı boya tablosuna dönüştürebilseydim dedirten
cinsten. Bu sabah bir uyandık her yer kar, öyle az buz da değil bir karış</span><span style="font-family: "wingdings"; font-size: large;">J</span><span style="font-size: large;"> Çocukluğumda ne çok
severdim gece bir şey yokken sabah kara uyandığım günleri, şimdi bir dert
oluyor. Bunun erimesi var diye geçiyor aklımdan. Ben kar, kış sevmem derken
yaptığımız “kızak partisinde” ben aslında şehirdeki kar kışı sevmiyormuşum,
çocukluğumdaki kar kışı seviyormuşum demiştim mesela. Neyse mevzu bu değil
zaten , kar yağdı her yer kar fotoğrafı doldu diye şikayet edenler bir yana bir
de “ay ben eksik kalmayayım madem” temalı alttan alta tiye alan paylaşımlar
var. Paylaşmak isteyen paylaşsın, bakmak isteyen baksın, üstüne destan yazmak
isteyen de yazsın şu kar fotoğraflarının. Kim sürecin nasıl tadını çıkarmak
istiyorsa öyle yapsın di mi?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
</div>
<a name='more'></a><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Yetmiyor gibi bir de bugün gibi kutlamak isteyenler için
özel olan günlerde “bize zaten hep aşk” ya da “tamam evet sevgiliniz var, aman
da ne güzel kutluyorsunuz” temalı paylaşımlar da benim için rahatsız edici.
Paylaşımlardan bazısı ben kutlamıyorum böyle saçma şeyleri temalı ki insana
kutlamazsan kutlama bunu insanlara beyan etmeye ne gerek var dedirtiyor. Bir
kısmı da bize hep 14 şubat minvalinde, aslında gizliden sinir oluyor
sevgilililer günü paylaşımlarına da ama sanki paylaşmasa da olmaz gibi. Şu konuda bir netleşelim günleri kutlamak ya
da sevmemek, kutlamamak kişilerin, çiftlerin özelinde ve kararındadır
dolayısıyla bırakalım kutlamak, karşısındakini aşka boğmak, hediyeler çiçekler
göndermek isteyen varsa yapsın, bu yapılanları paylaşmak isteyenler ya da
sevdiğine sevdi sözcükleri yazmak isteyenler yazsın, kutlamak istemeyenler de
kutlamasın. Nedir aslında ben de kutlamak istiyorum da zamanında çok laf
etmiştim şimdi de onları yutamıyorum, o nedenle bari doğrudan yapmayayım da
dolaylı olarak ya başkasına laf geçireyim ya da biz zaten hep mırç mırç diyeyim
hali.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-olw0CT0I29s/XGVfVxiFiZI/AAAAAAAABQI/25H-vCZj_oomlkXhCbR5wtWspJ9uwG1ZQCLcBGAs/s1600/Ads%25C4%25B1z.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="597" data-original-width="599" height="317" src="https://1.bp.blogspot.com/-olw0CT0I29s/XGVfVxiFiZI/AAAAAAAABQI/25H-vCZj_oomlkXhCbR5wtWspJ9uwG1ZQCLcBGAs/s320/Ads%25C4%25B1z.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Aslında olay ne sevgilililer günü ne de kar fotoğrafları,
genel olarak yapılan paylaşımlara verilen tepkiler. Herkeste bir başkasının paylaşımına burun
kıvırma, tenkit etme hali. Neden rahatsız oluyoruz ki başkasının paylaşımından. Siz o şekilde yazmak istemiyor olabilirsiniz ama ben istiyorum mesela, ya da sizin için başkasının paylaşımı tüm hayatını gözler önüne seriyor ve sizce yapmamalı ama karşı taraf belki de zaten gözler önüne sermek istiyor. Beğenilmek için paylaşım yapıyor gibi gelebilir size birileri evet sosyal medyada varoluş sebeplerinden biridir bu ama bütün paylaşımlar da sadece bunun için yapılmıyor ki. Kullananlara bir yerlerinden iyi geliyor demek ki, neden başkasının neyi nasıl paylaştığını bu kadar iş ediniyoruz, bırakalım herkes istediğini paylaşsın, belirli sınırlar içinde elbette, buna neden illa felsefik olarak anlam yüklemek zorundayız ki. Yani işin özü rahatsız olmak normal de özgür iradenle bırakabilirsin takibi mesela, ama
sadece onu yapıp duramıyoruz da üstüne dalgasını geçiyoruz. Sosyal medya etiği
denilen şeyin altını üstüne getiriyoruz. Kişilerin hesaplarını herkese açık
hale getirmeleri olanları dilediğiniz gibi takip etmenize olanak verir, hatta
açık hesaplar olduğundan onların paylaşımlarını bir de siz paylaşabilirsiniz ki
bu durumu eğer yapılması gereken yollardan yaparsanız karşı tarafın bilgisi
oluyor. Ancak birinin hesabının herkese açık olması beğenmediğiniz ya da saçma
bulduğunuz paylaşımı ekran görüntüsü alarak hiçbir etiketleme yapmadan kendi
profilinizde dilediğiniz gibi dalga geçme ve hakaret etme, başkalarına servis
etme hakkını size vermez. Çünkü bu karşı tarafa söz hakkı vermeyen bir durumdur
ve aslında birinin arkasından konuşmaktan, iş çevirmekten çok da farkı yoktur. </span><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Sosyal medyada var olmak ya da hiç hesap açmamak bireylerin kendi isteği değil mi, içindeki paylaşımlar da aynı o şekilde bir tek onları bağlıyor. Benzer şekilde de sevgili onun gün onun, seni zorla dahil ediyor mu hayır, sana ne o zaman kim neyi nasıl kutluyor, ne anlam yüklüyor. Bazı şeylerde bir adım geride durmayı bilmezsek kendimiz için beklediğimiz o özgürlüğü ya da saygıyı talep etme hakkımız da olmuyor maalesef. </span><span style="font-size: large;">Kıssadan hisse, herkesin paylaşımına kimse karışamaz.</span><span style="font-size: large;"> </span></div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-89200120930398122942019-02-13T10:43:00.004+03:002019-02-13T10:43:43.192+03:00Bir durup dinlesek <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">"Bir zamandır çokça yazmak istiyorum ama en temel sorunum yazamamak, neden çünkü kendimi yeterince besleyecek bir şey yapmıyorum bu aralar. Önceden bildiklerim, okuduklarım da bir yere kadar yetiyor. Yazmanın bana iyi geldiğini bile bile, onca şey yaşamama rağmen hep aynı eksende yazmamak adına mutlaka beslemesi gerekiyor insanın kendini. Bunu annelerin en ihtiyacı olan şekilde yani başkalarıyla sosyalleşerek yapmak mümkün elbette ama yeterli değil onun yerine bazen film, tiyatro gibi etkinliklerle bazen de kitaplarla yapmak gerekiyor daha fazla konuşmaktansa daha fazla düşünmeye yer açmak lazım zihinlerde. İşte o zaman yeni yazılar da geliyor kendiliğinden." diye yazmıştım bir zaman önce sonra çok düşünmeye vaktim olan bir zamanda bir anda aklıma rahatsızlıklarım geldi.👇👇</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu aralar sıklıkla rahatsız olduğum bir konu var anlatamamak ya da anlaşılmadığımı düşünmek. Hangi konularda kısmına girmeyeceğim ama geçen gün evde yaptığımız konuşmada elbette beni en en eeeen iyi anlayan kişi (burada o kişi Özgür oluyor) ne demek istediğimi de şıp diye anlayıverdi. En iyi anlayan derken her zaman hak veren anlamında söylemüyorum ne demek istediğimi anlayan anlamında demek istedim. Belki de ben bu az anlatarak anlaşılmaya o kadar alıştım ki anlaşılma yani anlaşılmama hali uzadığında pes ediyorum :) çok sinir bozucu gerçekten yani bana yapılsaydı acaip sinir olurdum ama bu aralar gerçekten anlaşılmaya ve çabuk anlaşılmaya ihtiyacım var sanırım. Aslında bu bizde genetik bence ama bu gen benden önce aktif miydi bilmiyorum. Misal annemde babamda yoktu derkeeeen aklıma halam geldi (ve arada arayıp tüm bunları anlattım, hatta yalan değil azıcık övdük bazı yönlerimizi 😁) çünkü onda var, yani genetik :) Şaka bir yana elbette bu çok hoş ve doğru bir şey değil ama sanırım benim tanımlayan özelliklerimden birisi. Etrafımı rahatsız etmeyecek ölçüde olduğunda çok sorun da değil. Benim beklentim anlamsız ya da fazla olabilir elbet, çabuk anlaşılmak vs ama aslında sinirlendiğim ya da dayanamadığım kısmı insanların dinlemedikleri zaman anlamadıklarını fark ettiğim kısım. Fark ettim ki çoğu insan kendi aklındaki yargısını, inandığını, düşüncesini ya da kabulünü kenara koyarak dinlemiyor o noktada da anlamak çok mümkün olmuyor. Kendi doğrularımızı bir kenara bırakarak dinlemek gerçekten çok ama çok zor bunu biliyorum ama çok da önemli bunu da yaşıyorum. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;"><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://4.bp.blogspot.com/-MbpmYPABPeY/XGPKbLcwKmI/AAAAAAAABPk/fC-baHGawNoPREEhtC_ErCNYXgKq-dDwwCLcBGAs/s1600/52283865_2166755393386040_8460266866454036480_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1334" data-original-width="750" height="320" src="https://4.bp.blogspot.com/-MbpmYPABPeY/XGPKbLcwKmI/AAAAAAAABPk/fC-baHGawNoPREEhtC_ErCNYXgKq-dDwwCLcBGAs/s320/52283865_2166755393386040_8460266866454036480_n.jpg" width="178" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">anlatıyorum ama nasıl olacağını bir türlü bilmiyorum</td></tr>
</tbody></table>
</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bizim sevdiğimizi karşı tarafın da sevmesi gerekmediğini, bizim "ben olsaydım yapardım" dediğimize karşı tarafın "ama ben yapmam" demesini sinirlenmediğimiz ve garipsemediğimizde, karşı tarafın istediğini ya da beğendiğini almadığımız ya da yapmadığımız zaman bunun kötü olanı yapmak olmadığını, yani kısacası davranışlarımızı ya da düşüncelerimizi başkasına endekslemediğimiz sürece oldukça sıkıntısız bir iletişime merhaba demiş oluyoruz. İşte ben tam da bunu arıyorum bu aralar, hem kendim bunu yapmak kendimi törpülüyor ve çabalıyorum hem de karşı taraftaki herkesten bunu bekliyorum. </span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-24044071141448811682019-01-22T13:58:00.001+03:002019-01-22T14:01:15.723+03:00Bir nesil yetişirken sen neredesin?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Herkes bambaşka şeyler atfediyor yeni nesile. Bir grup insan çok sorumsuz olduklarını, bazıları apolitik olduklarını, bazıları hazırcı olduklarını söylüyor. Bir kısmı çok zeki olduklarını söylerken ancak geneli "bu yeni nesilden bir şey olmaz"a varıyor bu konuşmaların. Bir grubu ya da birini yermek elbette en kolay şey, söyler söyler bırakırız ama iş biraz daha derine indiğimizde oldukça vahim bir hal alıyor.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Özel olarak gelmek istediğim yer aslında öğrencilerin özellikleri olduğundan bir nesil yok oluyor temalı bir yazıdan ziyade öğrencilik, öğrenciler nereye gidiyor ve neden kısmına odaklanmayı tercih ediyorum şu anda. 21. yüzyıl öğrenen özelliklerini kaynaklarda özgür ve özgün <b>düşünen</b>, <b>çözüm odaklı</b>
hareket eden, <b>çoklu görevler</b> gerçekleştiren, <b>hedef</b>lerini kendi istek ve becerilerine göre belirleyen ve model olan, bilgiyi <b>sorgulayıcı,
araştırmacı, problem çözme</b> becerisi sahip, <b>öğrenme</b>yi seven, öğrenmeye meraklı,
öğrenmede etkin ve yaşam boyu öğrenen, <b>üreten</b>, yaratıcı
ve <b>hayal gücü </b>olan, gelecek nesillere aktaran/ışık tutan, çağın gereksinimlerine
uyum sağlayan, <b>teknoloji</b>yi etkili kullanan
ve teknolojiyi öğrenmek için kullanan şeklinde belirtilmiş. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-vDdXu7oXV5w/XDiUk1lID2I/AAAAAAAABOw/3dudeyBkLxswiEWeV0dmoOcLYBhzB1OUgCLcBGAs/s1600/49946762_356126518273153_582489615076687872_n.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="575" height="400" src="https://4.bp.blogspot.com/-vDdXu7oXV5w/XDiUk1lID2I/AAAAAAAABOw/3dudeyBkLxswiEWeV0dmoOcLYBhzB1OUgCLcBGAs/s400/49946762_356126518273153_582489615076687872_n.jpg" width="221" /></a></div>
<span style="clear: left; display: inline; float: left; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="575" height="400" src="https://2.bp.blogspot.com/-qOlAPiSTHjQ/XDiUkFn2rnI/AAAAAAAABOs/M8fDLS9N6LgMWIvWPfsbfH9HoQCB9mmYACLcBGAs/s400/50325118_1031193963726788_6618318623431720960_n.jpg" width="221" /></span><a href="https://3.bp.blogspot.com/-zB8FQDySCKs/XDiUjGGumXI/AAAAAAAABOo/XbGR5AdQRtEwmYmO2QngmjS_XfY061-RACLcBGAs/s1600/49948415_815695982097636_7607273175918837760_n.jpg" style="clear: right; display: inline !important; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="575" height="400" src="https://3.bp.blogspot.com/-zB8FQDySCKs/XDiUjGGumXI/AAAAAAAABOo/XbGR5AdQRtEwmYmO2QngmjS_XfY061-RACLcBGAs/s400/49948415_815695982097636_7607273175918837760_n.jpg" width="221" /></a><span style="clear: right; display: inline; float: right; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">Arkadaşlarım bu haftamın hem çok eğlenceli hem de çok sinir bozucu geçtiğini çok iyi biliyorlar da ufak bir özet geçeyim. Bu hafta üniversitemizde sınav haftasıydı dolayısıyla benim de derslerimin sınavları vardı. Ben de uygulama sınavı olan beş farklı grupta öğrenci gözlemleme şansım oldu ki zaten dönem başından beri aynı dertlerden muzdariptim, durum sadece en üst seviyeye çıktı o kadar. Yaklaşık 5 yıldır derse giriyorum ve biliyorum çok klasiktir ama her geçen yıl daha da kötü bir grupla karşılaşıyorum derslerimde. Kötüden kastın ne derseniz birkaç hafta önce, genel anlamında düşünmeyen ve hiç bir zaman çözüm üretmeyen öğrenciler olduğunu söyleyebilirdim . Ancak sınav haftasıyla birlikte başka özellikler de gözüme çarptı. Yukarıda 21.yüzyıl öğrenen özelliklerini yazdığım paragrafta özellikle bazı kelimeleri kalın hale getirdim. Asıl olarak bu noktalarda vereceğim örnekler ve söyleyeceklerim var. Deniyor ki 21. yy öğreneni düşünen ve çözüm odaklı ki zaten birinin bir çözüm üretebiliyor olması için o konu üstüne düşünmesi gerekir. Ancak maalesef yeni nesilin büyük çoğunlu çözüm üretmedikleri gibi sorunun da kendilerinden kaynaklandığına ihtimal bile vermiyorlar. Uygulama sınavlarından bu "excel çalışmıyor", "ben yapıyorum doğru eminim ama kabul etmiyor" gibi cümleler havada uçuştu ki yazılan tüm fonksiyonlar yanlıştı. Bir başka söylenen şey ise çoklu göreve uygun oldukları ancak bunun en ufak bir emaresini bile görmek mümkün değil. Çünkü zaten dinlemiyorlar, o an kendi uğraştıkları ya da odaklandıkları dışında hiç bir şeyi asla ve asla dinlemiyorlar ki bunun da epey örneğini yaşadım sınavlarda. Her soruya yüksek sesle ve belki size de yarar diye üstüne basarak cevap vermeme rağmen aynı sorunun en az 15 farklı öğrenci tarafından sorulması elbette tek örneğim değil:( 21.yy öğrenenlerinin hedeflerini kendi becerilerine göre belirlediklerinden bahsediliyor ancak çok üzülerek söylemek durumundayım ki öğrencilerimizin çoğunun hedefi bile yok. Kendi yaptıklarının, yapamadıklarının hatta anlatılanda anlamadıkları yerin bile farkında değiller. Abartmıyorum gerçekten, yaşayan bir sürü arkadaşım bu durumun en büyük şahitleri. İş böyle olunca üretici, sorgulayı gibi özellikleri tartışacak bir platform olmadığını anlamışsınızdır sanırım. Gerçekten bazı öğrencilerimizin yeni bir şey öğreneceğiz diye tabiri caizse aklı çıkıyor, kaldı ki bir şeyi hayal etmeleri söz konusu bile değil bana kalırsa. </span><span style="clear: right; display: inline; float: right; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">Böyle yazdığımda yeni nesile <i>amma da laf söylemiş </i>oluyorum biliyorum, ama yapmak istediğim bir nesilin ne kadar kötü olduğunu söylemek değil aslında. Geldiğimiz bu noktanın sebebini de neler yapabileceğimizi de çok düşündüm. Bu nesil çöp, çöpe atalım gitsin değil asla. Öncelikle ana sebebin ülkemizde sorgulamanın getirdiği olumsuz sonuçların olması olduğunu düşünüyorum ancak elbette bu tek başına geçerli bir sebep olamaz bu yaş grubu için. Beraberinde en büyük sebep elbette ailelerin yaklaşımı. Evet çok üzgünüm ama her kapı ailelere çıkıyor. Bunun çok yorucu olduğunu biliyorum ancak aile tutumunun ne kadar önemli olduğunu Prof Dr. Bengi Semerci çok acı bir olay sonrasında anlattı, okumak için <a href="https://www.instagram.com/p/BsLnwl9gSVr/">tıklayabilirsiniz</a>. Bu yazının üstüne bir şey yazacak kadar alandan değilim ama dört yıllık anne olarak da 7 yılllık akademisyen olarak da ailenin önemini defalarca deneyimledim. Çevresel faktörler de başka bir sebep olarak karşımıza çıkıyor, çocukların sahip oldukları, etrafında gördükleri gibi ama bu noktada da ebeveyn tutumu oldukça önemli.Çocuğumuz üzülmesin diye ona kıyamadığımız bazı anlar aslında ona kıydığımız anlar olarak karşımıza çıkıyor daha sonra. </span><span style="clear: right; display: inline; float: right; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">Eğitimin hangi kademesinde görev yapıyor olursanız olun mutlaka yapabilecek, katkı sağlayabilecek bir şey vardır. Eğer anaokulu öğretmeniyseniz zaten meraklı, sorgulayan, yaratıcı olan çocuklardaki bu özellikleri daha da pekiştirebilir, en azından yok etmemek için çaba gösterebilirsiniz ya da davranışlarının sorumluluklarını almaları konusunda destekleyici davranabilirsiniz. Eğer bir kurumda yöneticiyseniz belki öğrencilerin davranışlarında doğrudan bir değişiklik meydana getirmemeyebilirsiniz ama öncelikle öğretmenlerinizin arkasında durarak, velilerin okul ortamını kendi bildikleri gibi değiştirmelerine izin vermeyebilirsiniz ya da eğitimlerle değişime katkı sağlayabilirsiniz. Çocuklar büyüdükçe etki alanınızın azalacağını söyleyebilirim ama öğretmenlik yapıyorsanız, karşınızdakine patron gibi değil de öğretmen gibi davranarak en azından gelişimlerine katkı sağlamaya devam edebilirsiniz. En önemlisi de işinizi ciddiye alabilirsiniz. Mesela "amaan ben mi düzelteceğim" demeyebilirsiniz ya da " bir ben uğraşınca olmayacak napayım" diye düşünmeyebilirsiniz, işten, iş yükünden kaçmayabilirsiniz, rahatım bozulmasın demeyebilirsiniz yani en azından işinizi öğrencinin hem akademik hem de kişisel gelişimine katkı sağlayacak şekilde <b>hakkıyla </b>yapabilirsiniz. </span><span style="clear: right; display: inline; float: right; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">Öğretmenlerin çabasının tek başına yetersiz kalacağı çok bilinen bir gerçek. Dolayısıyla bu durumun süreçteki en büyük destekçisi elbette aileler olacaktır. Anne olduğum yerden baktığımda çocuk yetiştirmenin tüm keyifli yanlarına rağmen çok hassas bir süreç olduğunu defalarca tecrübe ettim. Dört yıllık anneliğimde, gözlemlediğim çocuklarda ve öğrencilerde en önemli noktanın, çocuklarımızı yetiştirirken sorumluluk almalarını sağlamak olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu noktada da ceza/ödül ve yaptığının sorumluluğunu alma arasındaki ince çizgiyi iyi fark etmek gerekiyor bence. Hepimizin en büyük isteği sanırım çocuklarımızın mutlu olması ancak bireyselciliğin hızla yaygınlaştığı günümüzde kişilerin kendi mutluluklarını istemesi ve bencil olmak biraz karıştırılıyor. Toplumun bir parçası olarak çocuklarımızın mutluluğunu isterken, her ne olursa olsun yeterli mutlu olsun, kırsız döksün ama yeter ki o mutlu olsun, başkasını üzsün, başkasının duygusuna önem vermesin ama mutlu olsun deme hakkımız olmamalı çünkü bu şekilde çoğumuzun şikayetçi olduğu bu girdaptan çıkma şansımız yok. Aile olarak, özgürlük dediğimiz şeyin de bir sınırının olduğunu, eleştirmekle saygısız davranmanın arasındaki farkı, istemediğini söylemenin de doğru bir yolu olduğunu, istediklerimizi elde edemediğimiz anlardaki hayal kırıklığıyla baş ederken başkasını suçlamamamız gerektiğini, bazı şeyleri yapamamanın sebebinin bazen sadece yapamamış, becerememiş ya da yeterli olmamamış olduğunu bilerek bu noktada sorumluluğu/suçu başkasına atmamanın önemini bilmekle ve öğretmekle yükümlü olduğumuzu düşünüyorum. </span><span style="clear: right; display: inline; float: right; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;">Şimdi durup düşünme zamanı neler yapabiliriz. Ya kötüleyerek kendini gerçekleştiren kehanet misali gerçekten hiç bir işe yaramaz hale getireceğiz bir nesili ya da ufak ufak elimiz dokunacağız her birine yakaladığımız anlarda. Ya ebeveyn olarak, yetiştireceğimiz nesile daha çok dikkat edeceğiz ya da sınıftaki diğer çocuklara ve onları yetiştiren ebeveynlere suç atarak bir grup daha ekleyeceğiz şimdikilere. Ya öğretmen olarak suçu aileye atıp kenara çekileceğiz ya da bu noktada ben ne yapabilirim diye biz de kafa yoracağız. Hem eğitimci hem de aile olarak maalesef hem taşın altına elime koymayayım hem de iyi bir gençlik yetişsin deme hakkımız yok. </span><span style="clear: right; display: inline; float: right; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></span><span style="clear: right; display: inline; float: right; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-11044012267348190232019-01-11T15:51:00.000+03:002019-01-15T15:22:14.954+03:00Değişim mi?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Mutluluk parayla alınır mı abidin? Etrafımdan anladığım alınmadığı :) Peki mutluluk başkasından alınır mı? işte o alınıyor, insanların mutluluğu bir şekilde bulaşıyor size, ama elbette eğer bulaşmasına izin verirseniz. Mutluluk bulaşıyor da mutsuzluk ayrı durur mu durmaz elbette, o da bulaşıyor. Misal ben gidiyorum emek emek uğraşıp mutlu ediyorum kendimi, biri geliyor, şikayetiyle, işden kaçmasıyla, saçmalamasıyla ve her şeye söylenmesiyle emiyor enerjimi. Aynı mutluluk gibi bu da izin verirsen oluyor ve fark ettim ki ben buna inanılmaz izin veriyorum, veriyordum yani. Az evvel bir dostuma şunları yazarken buldum kendimi </span><i style="font-size: x-large;">"çarpacam valla birinin ağzına en sonunda, öyle sinirleniyorum ne yapacaz kuzum ya bu şikayetçi, bir türlü memnun olmayan, hep her şeyin kendine kasıtla verildiğini, yapıldığını düşünen, işten kaçan, sürekli talep eden, ota boka mutsuz olan ve enerji emen insanları" </i><span style="font-size: large;">ve bunu yazarken ki halimi düşündüğümde şu anda daha da üzülüyorum. Halbuki olay bana bunu hissettiren olay tamamen benden bağımsızdı, olayın öznesi, nesnesi vs değildim ama dayanamadım. O yükü sırtladım ve öyle odama girdim, şu anda da omuzlarımda bu yükle yazıyorum hala. </span><br />
<br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Etrafımdaki herkes bulutlara ve bana hissettirdiklerine ne derece hayran olduğumu biliyor artık. Ben o bulutlara yeni hayran değilim ama ilk hayran olduğum anı ve bana hissettikleri mıh gibi çakılı aklımda. </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-DDQWBMjA6nk/XDiKrobWtxI/AAAAAAAABOQ/jEYuZhFFDFAbD3wuLcEXoC9VeD1WGLJmQCLcBGAs/s1600/tweet.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="92" data-original-width="578" src="https://1.bp.blogspot.com/-DDQWBMjA6nk/XDiKrobWtxI/AAAAAAAABOQ/jEYuZhFFDFAbD3wuLcEXoC9VeD1WGLJmQCLcBGAs/s1600/tweet.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<span style="font-size: large;">Tam da 👆👆 böyle yazmıştım iyi bir haber sonrasında. Bu yazıdan yaklaşık 4 yıl sonra da benzer görüntü bir anda aklıma başka bir şey düşürmüştü. Her zaman o partıltı kalmıyor ve bazen o görüntünün sonu zifiri karanlık oluyordu. 👇👇</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-NXxuK4-2DFo/XDiNJZsiYFI/AAAAAAAABOc/V7elxEg9NSod2r624LJt67Tf8Nb-DHanACLcBGAs/s1600/49213076_384737035406578_3451815402764500992_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="575" height="640" src="https://2.bp.blogspot.com/-NXxuK4-2DFo/XDiNJZsiYFI/AAAAAAAABOc/V7elxEg9NSod2r624LJt67Tf8Nb-DHanACLcBGAs/s640/49213076_384737035406578_3451815402764500992_n.jpg" width="353" /></a></div>
<span style="font-size: large;">Şimdi bunları neden söyledim çünkü cidden o arkadaki parlaklığı görmek, buna çabalamak cidden çok önemli en azından benim için. Ve her seferinde aynı noktaya geliyorum bu öndeki kara bulutları yok saymak asla değil, aptal bir pozitifliğe bürünmek hiç değil. Ben öyle olmayı seviyorum o kara kuyuya düşmeden hayatımın daha güzel olduğunu düşünüyorum, girsem de düşsem de çok hızlı çıkıyorum. </span><span style="font-size: large;">Bu noktada en büyük rahatsızlığım kendimi bazı rollere çok kaptırmış olduğumun farkına varmak. O nedenle t</span><span style="font-size: large;">üm rollerimden sıyrıldığım bir an istiyorum. Kendi başıma açtığım, başkasının bana yüklediği rollerden bahsediyorum elbette. Anne, abla, kardeş ya da eş olmaktan değil. Yaklaşık üç aydır beynimi kemiren bir düşünce bu ve gerginliğimi oldukça artırıyor, duygularımı kontrol etmekte zorlanıyorum. Sonra bir gün ansızın daha katı kararlar alıyorum ki bu da bana çok zarar veriyor biliyorum :) Öyle çakılıp kalakalıyorum bir anda. İşte bu yüzden b</span><span style="font-size: large;">en bundan sonra bağlarımdan dolayı edindiğim roller dışındaki rolleri kabul etmiyorum. Evet biliyorum buna ben sebep oldum, madem o zaman sebep olmaya karar vermişim bundan sonra da sebep olmamaya karar veriyorum. Arkadaşsam bir de abla,kardeş olmamak bunlardan en en önemlisi benim için. Bunların yanında herkesin enerjisini ayna gibi kendine yansıtmak istiyorum hiç üstüme almadan dahası </span><span style="font-size: large;">kabul etmeyeceklere </span><span style="font-size: large;">mutluluğumu da vereyim diye uğraşmak istemiyorum. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Artık daha iyi hissedeceğim diye bir beklentim de yok bu değişimden sonra. Değişimin kime ne getireceği büyük bir bilinmezlik bana kalırsa ama bir de böyle deneyeyim kendimi. Acaba mutluluğuma mutluluk katacak mı bu yoksa acaba kendimde böyle bir değişikliğe gitmeye çalışmak daha mı çok yoracak beni:)</span><br />
<br /></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-16293283351085476502018-09-21T16:01:00.000+03:002018-09-21T16:01:51.129+03:00Güçlü yeşil <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Hiç denemediğin bir şeyi denemek nasıl güzel bir şey. Deneyimlenenler senin yaşantınla birleştiğinde, yoğrulduğunda nasıl da anlam kazanıyor ve nasıl da daha etkileyici oluyor. </span><span style="font-size: large;">Dün Arya'nın okulunun veli buluşması vardı, sadece velilerin olduğu, okulda bir gün içinde çocuklar neler yapıyor onun anlatıldığı ve elbette bir kısmının bizzat uyguladığımız bir buluşma :) Okula dair yazacak oldukça şey var ama beni dün kalbimden vuran, içimi sızlatan ve aydınlatan bir şey yaptık dün hep beraber. İsmi ıslak üstüne ıslak :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Daha önce bir video paylaşmıştım, sağlıklı hücrelerin kanser hücreleri ile savaşını gösteren, hatta kendimi tutamayıp ağlamıştım. İzlemek isteyenler için 👇👇</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/UdLR4c2P4Nk/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/UdLR4c2P4Nk?feature=player_embedded" width="320"></iframe></span></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Videoda kırmızı görünenler sağlıklı ve katil T hücreleriymiş ve mavi görünenler de kanserli ya da sağlıksız hücre. Kanser hücreleri dışarıdan vücudumuza giren hücreler olmadığından bazen T hücreleri tarafından görünemiyormuş. O zaman aklımdan geçenler çok türlü türlüydü. Sadece videoyu izleyip yazıyı okumadan önce inanılmaz bir öfke hissettim. İnsan hücrelere öfkelenir mi ben öfkelendim. Neden annemin ve babamın hücreleri savaşamamıştı diye kızdım onlara. Sonrasında böyle bir gülümseme geldi yüzüme, annemin "şimdi içeride savaşıyorlar gibi hissediyorum" dediğini hatırladım, gerçekten göz görülemeyen ama görüntülenebilen bir savaş varmış dedim. Sonra onların sağlıklı hücrelerinin de ya da T hücrelerinin de yorgun olabileceğini düşündüm, "her zaman iyilik galip gelecek değildi ya" dedim ve affettim o hücreleri :) </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Günler sonra beni tekrar bu konuya döndüren şey işte yukarıda, başta bahsettiğim ıslak üstüne ıslak diye adlandırılan bir etkinlik.Waldorf pedagojisinde bir anlamı var elbette ama benim yaşadıklarım, düşündüklerim, yüklediğim anlam o anlamdan daha kıymetliydi gözümde. Üç renk vermişlerdi, serbest bir şeyler yapmak için. Mantığı şu, ıslak 200 gramlık kağıdın üzerine sulandırılmış boya ile resim yapıyorsun. Benim yaptığım şu şekildeydi 👇👇</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-PXeWhePkBIM/W6SXVOxNPyI/AAAAAAAABLs/gfiwiYl_5P8EMczEBtbLz12uyCnYPsAowCLcBGAs/s1600/%25C4%25B1slak%2B%25C3%25BCst%25C3%25BCne%2B%25C4%25B1slak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="881" data-original-width="674" height="320" src="https://4.bp.blogspot.com/-PXeWhePkBIM/W6SXVOxNPyI/AAAAAAAABLs/gfiwiYl_5P8EMczEBtbLz12uyCnYPsAowCLcBGAs/s320/%25C4%25B1slak%2B%25C3%25BCst%25C3%25BCne%2B%25C4%25B1slak.jpg" width="244" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-size: large;">İlk başladığımda öylesine sadece sarı bir eğri çizdim, sonra baktım üstüne mavi boyayla noktalar kondurmuşum, o ana kadar hiç bir şey düşünmemiştim. Sonra o mavinin sarı üstünde dağılımının inanılmaz büyüleyici olduğunu fark ettim. Yere düşen bir camın bir anda nasıl tuzla buz olduğunu göremezsiniz ya tam da o anı gösteriyordu. Kağıda dokunduğu anda sanki patlama yaşanıyor gibiydi. Önce hızla ilerliyor kağıdın damarlarında sonra hız kesiyordu bir noktada fark edilemeyecek hıza düşüyordu ilerleyişi, kuruyana kadar. Maviler bende üstte videodaki kötü hücreleri çağrıştırdı o an, ve yanına bir de kırmızı koyma gereği duydum ben de. İçten içe istiyordum ki kırmızılar mavileri yensin, dağıtsın, yok etsin. Sonra kırmızıları izledim,sarının üzerinde nasıl dağıldığını, maviye denk geldiğinde bir anlık hız kestiğini, sonra ona karışmaya başladığını. Hayır biri galip gelmiyordu, bir noktada karışıyorlar, bazı yerleri ise kendi renginde kalmaya devam ediyorlardı. Tam o anda hayat aklıma geldi, işte bu tam da hayat gibiydi. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Ölümler, evlenmeler, çocuk sahibi olmalar, boşanmalar, şehir değiştirmeler ya da o an iyi/kötü diye tabir ettiğimiz durum her ne ise ondan sonraki hayatımız gibi. Bizde bıraktığı iz açısından geri döndürülemez ama bize yeni bir yol sunan hayat gibi. Mavi değil, kırmızı değil ama yeşil. Hem de güçlü bir yeşil, hem maviden hem kırmızıdan beslenen bir yeşil. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/7iRNkNUQbhQ/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/7iRNkNUQbhQ?feature=player_embedded" width="320"></iframe></span></div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-68389778845982502262018-09-19T22:19:00.002+03:002018-09-19T22:20:29.196+03:00Çayınızı ne zaman alırsınız?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="m2823639849867907459s2" style="background: white; line-height: 16.2pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span class="m2823639849867907459bumpedfont15"><span style="color: #222222;"><span style="font-size: large;">Ailemizden öğrendiklerimiz, onlar
gittiklerinde bize miras kalıyor. En çok kızdığımız özelliklerini bir
bakışımızda, minik bir düşüncemizde ya da duruşumuzda yakalıyoruz. Pes
edişleri, ha gayret diyerek tekrar yola koyuluşları ya da sessizlikle kabul
edişleri ama aslında içten çığlıkları. Benim de bolca mirasım var bana kalan.
En fark edileni çözüme kendi kendime gitme çabam ve he deyip kendi
bildiğimi yapmak için uğraşmam. Sorunlarla nasıl başa çıkarsınız? Kaçarak,
üstüne giderek, görmezden gelerek ya da başka birine yükleyerek? Ben önceden azıcık
kendimi dinleyerek, bolca çözüme odaklanarak, yeniden planlayarak
halletmeye çalışıyordum. Bu da benim miraslarımdan biriydi çünkü. Ancak bir
noktada artık bunun oldukça yorucu olduğunu fark etmeye başladım. Yardım almak
ya da pes etmek de bir seçenek olabilir en azından, bunu kabul ediyorum.
Genelde yardım istediğim anları gözümde canlandırdığımda bu anların hep
fiziksel bir işte, duygusal desteğe ihtiyacım olduğu anlar olduğunu
görüyorum. Dolayısıyla bu noktada yardım alarak işi çözmek beni epey rahatlatıyor. Diğer seçenek ise vazgeçmek, ben pes etmek diyordum önceden
sonradan bir hocamın söylemesiyle vazgeçmek demeye başladım. Aynı
şeymiş gibi düşünüyordum başta ama anlıyorum ki değil yani en azından
hissettirdiği duygu aynı değil. Bunlar özel bir çaba sarf etmeden bana
kalan miraslarım, hepsinin yeri, hatırlattıkları bambaşka ama bunlardan başka
bir de onların sevdiğim yönlerini kendime miras edindiklerim var.</span></span></span></div>
<div class="m2823639849867907459s2" style="background: white; line-height: 16.2pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<span class="m2823639849867907459bumpedfont15"><span style="color: #222222;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-fxLArZmv6Tc/W6KgN2-D_BI/AAAAAAAABLY/VTJdXchPkpwxn7P-rxJlW69iSbE-aVtawCLcBGAs/s1600/ben.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="539" height="400" src="https://3.bp.blogspot.com/-fxLArZmv6Tc/W6KgN2-D_BI/AAAAAAAABLY/VTJdXchPkpwxn7P-rxJlW69iSbE-aVtawCLcBGAs/s400/ben.jpg" width="224" /></span></a></div>
<div class="m2823639849867907459s2" style="background: white; line-height: 16.2pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm;">
<br /></div>
<div class="m2823639849867907459s2" style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; line-height: 16.2pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="font-size: large;"><span class="m2823639849867907459bumpedfont15"><span style="color: #222222;">Hatırlıyorum bir dönem annem sabah hepimizden erken kalkıp
kendine bir demlik çay demleyip sessizlikte içerdi o çayı.Sonradan çok
sevdiğim biri bana "böylelikle kendine zaman ayırıyor" diyene kadar
anlam verememiştim. Yani uyumak varken neden kalksın ki insan, zaten önünde
kocaman bir gün var diye düşünürdüm. Şimdi anne olduğum yerden baktığımda
insanın kendine ayırdığı o zamanın ne kadar kıymetli olduğunu defalarca
deneyimliyorum ve artık daha iyi anlıyorum. Ancak hala anlam veremediğim ve
hatta üzüldüğüm şeyler var bu durumla ilgili. Bugün ben kızım oyun oynarken de
-ki bu ancak 3,75 yaşına geldiğinde kurabildiğim bir cümle oldu- bir yolunu
bulup, ev işi yapmadan sadece kendime vakit ayırabiliyorken gerçekten anneme bu
şansı hiç vermemiş miyiz? Sanırım bu üç kardeş olarak pek mümkün değil. Yani üç
kardeşseniz tek çocuğa göre oynayabilecek çok oyununuz vardır. O zaman sebebi
üç kardeş olmak olamaz. Bu durumda belki de üç çocuk annesiyseniz tek çocuk
annesine göre kendinize ayıracak daha az zamanınız kalıyor da olabilir
:) Biraz daha büyüdüğümde annemle herkesten ayrı, yalnız vakit geçirmek
için ben de saati kurup kalkardım. Hatta bazen ondan erken kalkıp çayını bile
hazırlardım. Sabah hazır çaya uyanmanın mutluluk verici bir şey olduğunu o
zamanlar anladım ve belki de o nedenle çok keyif alırım uyandığımda hazır çay
kahve bulmaktan. Sonrasında da çayına, sohbetine ortak olur, kimsenin
duymadıklarını, görmediklerini anlatırdım. Belki bencillikte belki onun kendine
ayırdığı o zamandan çalıyordum ama kendisinin öyle düşündüğünü hiç
sanmıyorum. Düşünmüyordur da ama istemiş ve o da öyle bir yol bulmuş kendine, yalnız kalabilmek için.</span></span><span style="color: #222222; font-family: , serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="m2823639849867907459s2" style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; line-height: 16.2pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<br /></div>
<div class="m2823639849867907459s2" style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background: white; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; line-height: 16.2pt; margin-bottom: .0001pt; margin: 0cm; orphans: 2; text-align: start; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; widows: 2; word-spacing: 0px;">
<span style="font-size: large;"><span class="m2823639849867907459bumpedfont15"><span style="color: #222222;">Çocuk olarak durduğum yerde annenin özel zamana ihtiyacı
olduğunu anlamam neredeyse lise yıllarıma denk geliyor, anne olarak durduğum
yerde ise insanın aslında hayatı boyunca o özel alana ihtiyacı olduğunu
görebiliyorum. Bunu anne olduğumda görebilmemin elbette tek nedeni var,
çünkü başka birinin sorumluluğunu bu denli aldığım başka bir an yok.
Kendinize bekarken ya da çocuk sahibi değilken daha
kolay alan yaratabiliyoruz ancak çocuktan sonra biraz daha çaba sarf
etmek gerekiyor. Şansım erken uyuyan bir çocuk, annem gibi kalkıp çay keyfi
yapamama nedenim de o erken uyuyan çocuğun bir o kadar erken uyanması <span style="font-family: "symbol";">:)</span></span></span><span class="m2823639849867907459bumpedfont15"><span style="color: #222222;"> ve ondan daha erken uyanamayan bir
anne olmam. İşte o nedenle ben, o daha bebekken bile öğle uykusu,
babasıyla dışarı çıkması ya da oyun oynamaları gibi zamanlarda “o
uyurken ya da fırsatın varken sen de uyu, o zaman dinlenirsin”
cümlesini “o uyurken yap kendine bir çay/kahve, kitap oku/dizi izle ya da
öylece otur” diye uyarladım, herkese de hep aynı tavsiyede
bulundum. Bu benim annemden miras kendime alan yaratma şeklim <span style="font-family: "symbol";">:)</span></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br /></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-64730994553050070712018-09-10T13:03:00.000+03:002018-09-11T14:53:38.582+03:00Ben-cilsiniz<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Bencillik öğrenilen bir şey mi, yoksa bazı insanlar bencil mi doğuyor? Bu, haftasonu sıklıkla aklıma geldi hatta gerçekten anlam veremediğim anlar oldu. 2-5 yaş aralığında bir çocuğa sahip olan herkes bilir ki ergenlikte olduğu gibi o dönemde de tüm dünya onlar için vardır, sizin bir şey istediğiniz anlarda onların hep daha öncelikli söyleyecekleri, yapacakları vardır. Siz bir şey söylersiniz ama o an çok önemli işleri vardır ve siz her koşulda önce onun istediğini yerine getirmeli ve o dinlenmelidir. Uzman değilim ama 3,5 yaşında bir kızım var :) oradan az çok çıkarabiliyorum. </span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://3.bp.blogspot.com/-NSMiI8jMtew/W5ZAx-aKejI/AAAAAAAABLA/uXHsA-O9CmIR7Ude29d63FC_CNd32QHLQCLcBGAs/s1600/ben.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="senin dediğim gibi deeel benim dedim gibi :)" border="0" data-original-height="960" data-original-width="599" height="320" src="https://3.bp.blogspot.com/-NSMiI8jMtew/W5ZAx-aKejI/AAAAAAAABLA/uXHsA-O9CmIR7Ude29d63FC_CNd32QHLQCLcBGAs/s320/ben.jpg" title="senin dediğim gibi deeel benim dedim gibi :)" width="199" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td class="tr-caption" style="font-size: 12.8px;">O da benim dediğim gibi olacak <br />
benim beni ben be b :)</td></tr>
</tbody></table>
</td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-size: large;">Bu yaz fena (burada mütevazı davranıyorum) tatil yapmadık, çünkü leyleği hava gördük gerçekten. Biz de hakkını verelim dedik. Gittiğimiz her yerde benzer şeylerle karşılaştık, defalarca nasıl olur dedik, oturduk üstüne konuştuk zaman zaman ama yine de elbette hiç bir şey yapamadık. Ama tüm bu gözlemler ve konuşmalar bana şunu dedirtti, bencillik ya da ismi her neyse, kesinlikle öğrenilen bir şey. İnsanın, özgürlüklerin sadece kendisi için var olduğunu sanması, iş başkasının özgürlüğü olduğunda gözlerinin kör, kulaklarının sağır olması ve hatta agresifleşmesi... Bunlar doğuştan gelemez, bunu bebekliğe indirgemek küçüçük bebeklere yapılabilecek büyük haksızlıklardan olsa gerek. Pek çok filozof ve bilim adamı, insanın doğuştan bencil olduğunu belirtmiş hatta bunu hayvanların doğada kalma iç güdüsüne ya da üremeye dayandırmışlardır. Ayrıca Tıp dünyasında da insan beyninde "bencil" ya da "fedakar" olup olmamayı gösteren bölümler olduğu belirlenmiş. Dolayısıyla ortada bu kadar bilimsel bilgi varken belki şöyle denilebilir, bencillik genetiktir ya da insan doğası gereğidir ama bencil olmamak öğrenilebilir, öğretilebilir. Bazı yerlerde bencil olmanın sadece kendini düşünmek değil önce kendini düşünmek olduğu yazıyor ama bence ikisi aynı şey hemen hemen. Benzer şekilde bencil olmamanın karşılığı benim için fedakar ya da önce başkalarını düşünmek demek değil. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Ben hatırlıyorum, küçükken hep istediklerim hemen olsun isteyen bir çocuktum. Mesela paten istedim bir gün annemden, annem o an almadığı için çarşı ortasında onun yanından gitmiştim. Nereye gidecektiysem:), gidip otobüs durağında öyle oturmuştum gelsin diye. İnsan yaşattığını yaşamadan ölmezmiş diye bir şey var mı bilmiyorum ama eğer varsa benim çekeceğim çok. Tüm bunlara rağmen annem hep ne kadar uyumlu olduğumuzu anlatırdı. Bugün Arya büyürken anlıyorum ki o zamanlar uyum dediği şey aslında anne/baba ve çocuk arasında olanlar değil de çocuğun toplum içindeki davranışlarıymış. İşte bencil olmamayı öğrenmek de tam bu noktada devreye giriyor. Toplum içinde hepimizin edindiği yer bir diğerinden farklı değil ya da birimiz diğerinden daha az değerli değiliz. Aslında çocuğa başlı başına bunun öğretilmesi ya da hadi öğretmek demeyelim de fark ettirilmesi ona bencil olmamanın öğretilmesi demek. Elbette böyle büyük cümlelerle bir şey anlatmanıza gerek yok. Yaptıklarınızla, arada uyardıklarınızla çok rahat veriyorsunuz bu mesajı. Her çocuk aynı da değil kimi bu mesajı 2 yaşında kimi 5 yaşında alıyor. İşin kesin olan tek kısmı siz o mesajı vermeye istekliyseniz ve bunun için uğraşırsanız çocuğunuz mutlaka alıyor. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span><span style="font-size: large;">Gece yarısı 1.30 da eğer biri çadırının kazıklarını çakıyorsa ya da saat 03.00 olağan sesiyle konuşup hemen dibindeki çadırda uyuyan onlarca insanı yok sayıyorsa bu işte gerçek anlamda bir gariplik var demektir ve bu noktada "aman bencillik insanoğlunun doğası gereği" demek ve tüm ihaleyi genlere yüklemek çok da anlamlı değil. Eğer ben 3,5 yaşındaki kızıma sabah 7.30 da sessiz konuşması gerektiğini anlatıyor ve ondan saygı, empati bekliyorsam 25 yaşındakilerden de aynı şeyi bekleyebilirim bence. Bizde durum şuna döndü; akşam otururken milletin konuşmalarını duy, gece birilerinin işgüzarlığından uyuyama ama sabah o birileri uyanmasın diye sessiz ol. Sessiz olmak durumundayız çünkü diğeri saygısızlık ve senin yaptığın saygısızlık sadece geceki insanları da etkilemiyor ki zaten saygının koşullu olduğunu da kabul etmiyorum. Belki konfor istiyorsan otele gitmek lazım diye düşünenler çıkacaktır ama burada beklenenin konfor olmadığını anlamamak biraz art niyet olur sanırım. Üstelik bu benim tek örneğim değil, toplu taşıma araçlarında başkasının özel hayatını duymak, girdiğin tuvaleti pis bırakmak ya da toplu halde bir şeyler izlerken birinin önünde ayakta durmak ve yoksaymak gibi daha öncede saydığım (bknz <a href="http://annebanabirak.blogspot.com/2017/10/bir-siz-yoksunuz.html">tık tık</a>) başka şeyler de var elbette. İşte bunların hepsi o bencil olmamayı öğrenmemekten, aynı 2-5 yaş aralığındaki çocuklar gibi önce benim dediğim, hep benim dediğim demekten. Eldeki çöpü dışarı atmanın altındaki en temel düşüncenin "nasılsa biz temizlemeyeceğiz" olduğuna eminim artık. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Yukarıda da yazdım ya küçüklüğümle ilgili, b</span><span style="font-size: large;">iz hep tüm insanların çok değerli, her mesleğin önemli olduğunu duya duya büyüdük. Dolayısıyla da</span><span style="font-size: large;"> ben göreyim başka birinin görüp görememesi önemli değil ya da nasılsa şehirde çöpleri toplayan biri var diye de düşünmedik, yeri geldi </span><span style="font-size: large;">en çok da </span><span style="font-size: large;">birbirimizi eleştirdik düzeltmek için. Çocuk bağırır ya da çok yüksek sesle konuşur, çocuk çöpünü yere de atar, çocuk başkasının oyuncağını elinden de çeker, iş bu noktada kimin nasıl davrandığında. Üstelik her zaman söylemenize de gerek olmayabilir. Siz sessiz konuşursanız, siz çöpü cebinize koyup çöpe atarsanız, siz özür dileyip izin isterseniz er ya da geç bu davranış öğrenilecektir. Evet çocuk bu düzeni şaşar, huyu da değişir, bir günü bir gününü hiç tutmaz hatta sizin ona örnek oluşunuza karşı sanki hiç öyle bir davranış görmemiş gibi de davranır. İşte bu noktada çocukluğundan bahsedebiliriz ama kocaman insanların bunları yapması ya da yapmaması durumunda ancak bir türlü bencil olmamayı öğrenememiş diyebiliriz. </span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-21711127930581910912018-07-31T15:57:00.000+03:002018-07-31T16:15:32.062+03:00Yine yeniden çadır, bu sefer deniz tatilinde :)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Bir kardeşler tatilini daha bitirdik, yine çok güzeldi yine sık görüşmemize rağmen konuşacak onca şey vardı ve yine hem yetti hem tadı damağımızda kaldı, en azından benim:) Geçen senekinden farklı olarak çadırdaydık bu sene ki kardeşler tatilini olmasa da sanırım çekirdek ailem ile bundan sonraki tüm tatillerimizi bu şekilde planlayacağız. Bizim kardeşler tatili dediğimiz aslında Özgür ve benim kardeşlerimiz ve kardeşlerden sebep edindiğimiz diğer kardeşler, toplam 8 yetişkin ve şimdilik 2 çocuk, ilişkimiz nasıl bu şekilde ve başlangıç noktası ne tam olarak bilmiyoruz ama dilimi ısırarak anlatabileceğim kadar güzel vakit geçiriyoruz, illa tatil olmasına da gerek yok yani:) Aramızda iki senedir benim kardeşlerimden biri yok, önümüzdeki yıl için en büyük dileğimiz onun da dahil olması :) Bu tatilden de yine önümüzdeki seneyi konuşarak, nerede yapabileceğimiz hakkında fikirleri havada uçuşturarak ayrıldık ne mutlu ki :) Daha önce de yazmıştım kamp hayatı hakkında ahkam kesecek kadar deneyimim olmadı, dolayısıyla benim buraya yazdıklarım da azıcık anı tadında, bir de belki ilk kez gideceklere fikir olabilir.</span></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-5UjgCZN7ABQ/W18V0PwYTTI/AAAAAAAABHk/P0CtBUtfK1wAuAfum_KDau_cd5UPseykwCEwYBhgL/s1600/IMG_4055.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: left;"><span style="font-size: large;"></span></a></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://2.bp.blogspot.com/-5UjgCZN7ABQ/W18V0PwYTTI/AAAAAAAABHk/P0CtBUtfK1wAuAfum_KDau_cd5UPseykwCEwYBhgL/s320/IMG_4055.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="320" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Son öğle yemeği :)</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Bu seneki kararımız Katrancı koyunda kamp yapmak oldu uzuuuuun konuşmalardan sonra. Gittiğimizde benim beklentimi karşıladığını pek söyleyemem çünkü bir önceki sene Sinop'ta çok biz bizeydik, etraf çok sakindi ama tabi yer Fethiye olunca azıcık işler değişti :) İnanılmaz kalabalıktı, 80-90 çadır vardı ve dahası düzen yoktu, ya da ben daha organize olabileceğini düşünmüştüm diyeyim. Katrancı koyu iki ayrı koydan oluşuyor ve koylardan biri günübirlikçilere biri kampçılara ama arada bağlantı yolu var. Biz kampçıların koydaydık, deniz pek çok insana göre bence güzeldir çünkü ılık, ama ben o kadar sıcak denizi sevmiyorum, en azından bir serinleyeyim istiyorum denize girdiğimde:) Deniz dediğime bakmayın, havuz gibi dört tarafı çevrili. </span><span style="font-size: large;">Çocukların oynaması için de denize</span><span style="font-size: large;"> </span><span style="font-size: large;">girmesi için de çok güzel. Minik bir kumsalı var ancak </span></div>
</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://2.bp.blogspot.com/-yEkighDH8sw/W18VzmUyK2I/AAAAAAAABJA/Xdrdo-3vOcc_qs8TeWa3gQi1M3ue5HU7gCEwYBhgL/s1600/IMG_4062.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: justify;"><img alt="" border="0" data-original-height="1334" data-original-width="750" height="400" src="https://2.bp.blogspot.com/-yEkighDH8sw/W18VzmUyK2I/AAAAAAAABJA/Xdrdo-3vOcc_qs8TeWa3gQi1M3ue5HU7gCEwYBhgL/s400/IMG_4062.JPG" title="orada en sağda minnacık görünen bir can Ezlem var, aslında o an yemiş olduğumuz pastanın yaratıcısı :)" width="222" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Orada en sağda minnacık görünen <br />
bir can Ezlem var, aslında o an yemiş <br />
olduğumuz pastanın yaratıcısı :)</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: large; text-align: left;">etraf izmarit dolu kumsalda, çünkü etrafın güzel, iyi olması insanların da iyi olacağı anlamına gelmiyor maalesef. Sesten şikayet eden büyükler var etrafta ama çöplük içinde yaşamaları onları pek de rahatsız etmiyor. Zaten bu sıkıntıların hepsi büyükler kaynaklı değil mi? Küçük bir kamp alanı olduğu için biraz sıkışık duruyor bence ama bu aynı zamanda bulaşık yıkama yeri, tuvalet ve duşlara kolay erişim demek ki bu da bence çok güzel bir şey kamp hayatı için :) Katrancı kamp alanın tuvaletlerin kullanım için uygun ve temiz olduğunu söyleyebilirim. Elbette doğada dolaştığınız için biraz toz, çamur ama düzenli temizleniyor ve insanların da kirli bıraktığına denk gelmedim dahası tuvalet sırası da olmuyor ki </span><span style="font-size: large; text-align: left;">bu da iyi bir şey sanırım :) </span><span style="font-size: large; text-align: left;">Katrancıyla ilgili </span><span style="font-size: large; text-align: left;">söyleyebileceğim önemli şeylerden biri de </span><span style="font-size: large; text-align: left;">sinek, böcek yoktu ya da bize denk gelmedi. </span><span style="font-size: large;"></span></div>
<span style="font-size: large;">
</span></div>
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://3.bp.blogspot.com/-yUXcC5gj-94/W18V3NvnkxI/AAAAAAAABH0/TCtd1lINWJIjoDJ7Hd4ZP6aClrSkJVkggCEwYBhgL/s1600/IMG_4080.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: justify;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="200" src="https://3.bp.blogspot.com/-yUXcC5gj-94/W18V3NvnkxI/AAAAAAAABH0/TCtd1lINWJIjoDJ7Hd4ZP6aClrSkJVkggCEwYBhgL/s200/IMG_4080.JPG" width="112" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Elbette kahve de demledik</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Çadır kurmaya karar verdiğimizde en büyük endişemiz yemekti ve bunu aslında küçük bir provayla gördük ki korkmamıza gerek yokmuş (</span><a href="http://annebanabirak.blogspot.com/2018/07/cadrc-olduk-biz.html">tık tık</a><span style="font-size: large;">) . Hele ki grup halinde olunca paylaşımla çok daha kolay oluyor. Bizim yanımızda bu konuda oldukça usta biri olduğundan pek bir tam teçhizatlıydık yemek konusunda :) Mercimek unu, h.cevizi unu ve yağı ve de keçiboynuzu unu her an elimizin altındaydı :) önemli çünkü :) şaka bir yana bir kullandık pasta bile yaptık, eğer hemen erimeyecek olsaydı çikolata da yapacaktık ama güneşe güvenemedik :) </span><span style="font-size: large;">Et de yedik sebze ve bakliyat da, kahvaltılar da ev kahvaltısından farklı değildi, işin özü çok da kafada büyütmeye gerek yok. Sanki bizim beş günümüzün en güzel özetini can Ezlem yapmış işte o da burada 👇👇</span></div>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-afWjfLvqruM/W2Bcej7EnHI/AAAAAAAABJ4/mXj0hn96OfMTRtERXYG9TLx_hX_ucTfOgCLcBGAs/s1600/Ads%25C4%25B1z.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1395" data-original-width="900" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-afWjfLvqruM/W2Bcej7EnHI/AAAAAAAABJ4/mXj0hn96OfMTRtERXYG9TLx_hX_ucTfOgCLcBGAs/s400/Ads%25C4%25B1z.jpg" width="256" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Beş günlük tatilimizden sonra herkes tekrar yollara düştü, kimimiz doğrudan evine gitti, kimimiz de tatile devam etti, mesela biz :) ikinci durağımız Akyaka Orman Kampıydı. Burası bana epey büyük geldi ama çok organize bir yer. Girişte henüz çadır kurmadan nereye kuracağına karar veriyorsun, bildiriyorsun ve ondan sonra kuruyorsun mesela. Akyaka'nın denizi çok güzel ancak kampın hemen önünde ya da çok yakınında diyebileceğimiz bir yerde değil. 10 dk kadar yürüme mesafesi var kampa ait bir alan değil. Denizi oldukça temiz ama suyun sıcaklığı bir garip, bir anca sıcacık bir anda buz gibi oluyor, dipleri bir anda kaynar su gelmiş gibi ısınıyor en yüzeyi buzlu gibi soğuk oluyor, denizinin kumu biraz çamur gibi hatta bazı yerlerinin dibe doğru battığını bile söyleyebilirim. Kampa uzun yıllardır gelenler (bence kamp yazlıkçılığı diye bir şey var) burayı en çok da denizi için sevdiklerini söylüyorlar ki buna pek anlam veremedim. Genel olarak sevmiş olmama rağmen bir sefer daha gider miyim bilmiyorum :) Burada da tuvaletler oldukça temiz ve kullanışlı bir yerde ancak Katrancı kadar yakın değil ve daha büyük ve kalabalık olduğundan bazen sıra olabiliyor. Burada kalırken günübirlik Akbük'e gittik ve ben kalbimi orada bıraktım. Şimdiye kadar öyle bir deniz görmedim, hem temizlik hem de suyun ısısının güzelliği açısından. Aklımdan keşke Akyaka yerine burada kursaydık çadırı diye bile geçirdim. </span></div>
</div>
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/--8PW5mQqCvQ/W18V3wDiB2I/AAAAAAAABJA/E8gWSYtJNe8YR_A71nGr2deC4RFi8V5PwCEwYBhgL/s320/IMG_4127.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="240" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">biz üçümüz :)</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/--8PW5mQqCvQ/W18V3wDiB2I/AAAAAAAABJA/E8gWSYtJNe8YR_A71nGr2deC4RFi8V5PwCEwYBhgL/s1600/IMG_4127.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://2.bp.blogspot.com/-_adR_xKaY9U/W18V3yVobZI/AAAAAAAABJA/gyRQZOrQiBkZPRUv_ZndQpgmDfzzIcvswCEwYBhgL/s1600/IMG_4106.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-_adR_xKaY9U/W18V3yVobZI/AAAAAAAABJA/gyRQZOrQiBkZPRUv_ZndQpgmDfzzIcvswCEwYBhgL/s320/IMG_4106.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Akbük işte bu kadar berraktı</td></tr>
</tbody></table>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-Lf1t-51FLy4/W18V4-LyB0I/AAAAAAAABJE/8bF5DHDgHlgzaJwg9LKA61a4VLzraqmKwCEwYBhgL/s320/IMG_4194.JPG" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="240" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dans etmeliydi çünkü büyük halası <br />
ona perde tülünden etek yapmıştı :)</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"></span><br />
<span style="font-size: large;"></span></div>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-Lf1t-51FLy4/W18V4-LyB0I/AAAAAAAABJE/8bF5DHDgHlgzaJwg9LKA61a4VLzraqmKwCEwYBhgL/s1600/IMG_4194.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: left;"><span style="font-size: large;"></span></a><a href="https://2.bp.blogspot.com/-_adR_xKaY9U/W18V3yVobZI/AAAAAAAABJA/gyRQZOrQiBkZPRUv_ZndQpgmDfzzIcvswCEwYBhgL/s1600/IMG_4106.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: left;"><span style="clear: left; float: left; font-size: large; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></span></a></div>
<div style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-8zNXAnQKZU4/W18V4KbZsSI/AAAAAAAABJE/fd8KBIGiorcZ0GYibjb9HnD6MGrMeCCkQCEwYBhgL/s1600/IMG_4145.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"></a><a href="https://1.bp.blogspot.com/-8zNXAnQKZU4/W18V4KbZsSI/AAAAAAAABJE/fd8KBIGiorcZ0GYibjb9HnD6MGrMeCCkQCEwYBhgL/s1600/IMG_4145.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"></span></a></div>
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-8zNXAnQKZU4/W18V4KbZsSI/AAAAAAAABJE/fd8KBIGiorcZ0GYibjb9HnD6MGrMeCCkQCEwYBhgL/s1600/IMG_4145.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="900" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-8zNXAnQKZU4/W18V4KbZsSI/AAAAAAAABJE/fd8KBIGiorcZ0GYibjb9HnD6MGrMeCCkQCEwYBhgL/s320/IMG_4145.JPG" width="180" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kutudan masa üzerinde meyveli yulaflı kahvaltı :) <br />
en sevdiği, en sevdiğimiz</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br />Akyaka'da kaldığımız iki gecenin ardından bir gece de Çubucak'a geçtik, daha öncede birkaç gece kalmıştık ama bu sefer kendi çadırımızla gittik. Özgür'ün halası (karışıklık olmaması adına halam yazmadım :)) orada çok uzun yıllardır yazlıkçı kampçı olduğundan mıdır bilmem benim yazın çadır deyince aklıma bir tek orası geliyor, çadır gibi de değil işte dedim ya ev gibi, bezden ev, kalanları aynı konfor, bizim minnak çadır tatilleri gibi değil uzun süre kalanların çadırları da getirdikleri de ortamları da... Oradaki en temel sıkıntı tuvaletler ve bulaşıkhane çok uzak ve bu hep iş benim için. Oranın de denizi çok güzel ancak bir ot var denizde bu da bastığında yakıyor ya da kaşındırıyor tam hatırlayamıyorum. Hatırlamamamın nedeni ise oranın yazlıkçı kampçılarının buna çözüm üreterek beyaz taşlarla deniz giriş için bir yol yapmış olmaları :) ama eğer deniz ayakkabısı kullanıyorsanız zaten sorun değil :)</span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Biz bu dokuz günlük tatilden inanılmaz mutlu ayrıldık, hem sevdiklerimizle hem de kendimiz çok iyi vakit geçirdik ve tadı damağımızda bitirdik tatili. Bu da 👇 son günden aklımızda kalan, hem dayısının aldığı mızıka ile kemana eşlik eden hem de uzaklara bakan...</span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dxh3rrnFm3pbhyQNzM6StKj9iho1yXRZ5Dq9utYId2IaXVXycDKi2FRU_JI1B8_J2CQ-hkBcR8SL1PQ39z9Bg' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
</div>
</div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-74065469222713872442018-07-16T17:17:00.001+03:002018-07-17T16:23:39.004+03:00Söylenmeyenler...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Bugün biraz iç dökme günüydü benim için, aslında inanılmaz uzun zamandır tanımadığın ama sevdiğim iki kişiye hiç de kolay kolay kuramayacağım cümleler kurdum ve sanırım yaşadığım süreçlerde ilk kez kendimi hiç acabasız ve doğru ifade ettiğimi hissettim ve elbette anlaşıldığımı :) Sonrasında da farkında olmasalar da bu yazıya vesile oldular :) </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Buraya yazabilir miyim gerçekten bilmiyorum çünkü bu hem benim kendimle yüzleşmem hem de etrafımdakilere kocaman bir sitemim. Bir kısmını zaten sahipleriyle de paylaştım ama hiç paylaşamadıklarım da var elbette. Hayatta kendimi en güçlü ve en savunmasız hissettiğim zamanlardı anne babamı kaybettiğim zamanlar ve bunu zaman zaman yazdım zaten. Ama aynı zamanda en yalnız hissettiğim zamanlardı bunu da sanırım ilk kez yazıyorum. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bize öğretilen şeylerden biridir baş sağlığı dilemek ve aslında arayan için oldukça zordur bu konuşmayı yapmak ama unutmamak gereken şey şu ki bu durumu yaşamaktan daha zor değildir ki aramak. Bir de herkesin bana kalırsa kaçırdığı bir şey illa basma kalıp bir cümle kurulmasının gerekli olmadığı. Yani aslında sevdiğimiz birini bu sebeple aradığımızda çok üzgünüm demek de, keşke acını hafifletebilsem demek de ya da umarım hayatın olabilecek en kısa sürede rayına girmeye başlar demek de aynı şey bana kalırsa. Hatta sessiz kalıp sarılmak da... Hayat bize türlü türlü oyunlar oynuyor ya da bambaşka sınavlar sunuyor. Kimini kollarımızı açıp karşılıyoruz bazısını da kabul etmek ve göğüslemek zorunda kalıyoruz. İşte ikincisinde aslında bizimle birlikte etrafımızı da sınava sokuyor ve bunu bize ne yazık ki acı acı gösteriyor. Bunu illa bir yakın kaybı diye düşünmemek lazım, kişi için üzücü ve yaşaması zor olan her durumda geçerli bana göre. </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Benim yalnız kalmaktan kastım fiziksel bir şey değil tamamen duygusal. Zaten benim için yeni ve acı olan bir durum yaşamışken ve ayrı bir şehirde yaşarken ve dünya kadar şeyi yeni baştan sorgularken ve kendime kusur bulma ihtimalim bu kadar yüksekken o duygularımı benimle yakın şeyleri o an yaşamamış biriyle paylaşabilmek isterdim. Kardeşlerim ya da eşim dışında biriyle sabaha kadar konuşmak, sessiz kalmak, sadece bakmak, bakışarak anlaşmak ve sarılmak. Konuştuğumuz konunun yaşadıklarım ekseni etrafında olmasına bile gerek yok ama o an orada benim için var olduğunu bildiğim birileriyle o anları paylaşmak. İşte tam bu noktada yalnız kaldığımı düşünüyorum ve bunu henüz yeni düşünmüyorum ve hatta pek çok davranışımı da buna bağlıyorum çok üzülerek :( Yakınınızda biri bir sevdiğini kaybettiğinde size ihtiyacı vardır, yalnız kalmaya değil, ki kendi adıma hiç böyle bir beyanımı da hatırlamıyorum. Zaten fiziksel olarak o an yanında olanlara değil size ihtiyacı vardır çünkü anlatacak, unutmamak için anlatmak istediği, yanında daha dik durmak durumunda hissetmediği, boş boş baktığında senin modunu değiştirmek zorunda hissetmeyecek birine ihtiyacı vardır çünkü. </span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/--f0rLUDpnnY/W02A6c5dIJI/AAAAAAAABHI/zOw9wD4-Z70wIWfbh54YK8NrNwAzahuxgCLcBGAs/s1600/mutlu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="480" data-original-width="256" height="400" src="https://4.bp.blogspot.com/--f0rLUDpnnY/W02A6c5dIJI/AAAAAAAABHI/zOw9wD4-Z70wIWfbh54YK8NrNwAzahuxgCLcBGAs/s400/mutlu.jpg" width="212" /></a></div>
<br />
<span style="font-size: large;">Benim de vardı ve yalnızdım. Tam iki sene sonra farkına vardığım öfkemim nedeni de tam olarak bu yalnızlıktı. İyiydim hala da iyiyim çünkü aslında iyi olmak üzüntünün bittiği anlamına gelmiyor, ya da artık hatırlamadığımın ya da arada kötü olmadığımın da. Gülmenin artık ağlamanın bittiği anlamına gelmediği gibi. Konuşmak belki acımı taze tutmayacaktı ama konuşmamak daha da canımı acıttı ve sanırım biraz da değersiz hissettirdi. İnsanların hissedebileceği iki kötü duygu varmış, bir arkadaşım demişti. Biri yetersizlik biri de değersizlik. Ben hemen hemen hiçbir zaman sanırım yetersiz hissetmedim kendimi çünkü sanırım hiç yeterli olmak gibi bir çabaya girmedim. Ama insanlardan uzaklaşmamın, zaman zaman öfkemin ve bazen duygularımı farklı şekilde yansıtmamın altında değersizlik hissiyatı yatıyor, bunu fark ettim. Bir şekilde uzaklaştığım ya da problem yaşadığım insanlarla aramda olanları düşünüp kurcaladığımda hep bu noktaya vardığımı gördüm. Bugün de bu konuda ilk kez yazmak istedim.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Bu kaçak dövüşmek mi bilmiyorum ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum</span><span style="font-size: large;">. Yazıp, sonrasında kaçıp kimseyle iletişim kopartmadığıma göre bence öyle değil, ben buradayım ki zaten buradaydım da...</span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-33020383112209031582018-07-09T14:47:00.001+03:002018-07-09T15:00:43.177+03:00Çadırcı olduk biz :)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Bu yaz için otel tatili değil de çadır tatili planlamıştık geçen seneden. Bizim ekiple ki bunlar kardeşler oluyor :) II. Geleneksel Kardeşler Tatilinin (<a href="http://annebanabirak.blogspot.com/2017/10/tatil-2017.html">birincisi tam da şurada</a>) çadırda olmasına karar vermiştik. Henüz daha gerçekleşmedi iki haftası var ama biz önceden minik bir çadır deneyimi yaşamak istedik ailecek. Nerede yapalım, hali hazırda bir düzenli kamp yapan bir ekibe mi dahil olalım diye düşünürken Eskişehir civarında Bozcaarmut göletinin kenarında tek gecelik kalabileceğimize ve kendi deneyimimizi yaşayabileceğimize karar verdik. İnternette kamp deneyimlerinin yazıldığı bir sürü sosyal medya hesabı ve blog yazısı var ve zaten bizimki deneyim denemeyecek kadar kısa süre ama madem ilk kez çadır kurduk hem anı olsun hem de belki bizim tecrübelerimiz ya da yaptıklarımız birine yarar diye yazmak istedim ben de.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Eğer kamp konusunda deneyimli değilseniz yani ilk kez çadır kuracaksınız ki kampçılık jargonunda "çadır atmak" deniyormuş buna, seçeneklerden biri bu işi profesyonel olarak yapan ekiplere dahil olmak. Bana kalırsa bu kamplardan en uygun fiyatlı olanı <a href="https://www.kampagidelimmibaba.com/">Kampa Gidelimmi Baba</a>. Burası size iki seçenek sunuyor. Birincisi çok uygun fiyatlı ve bunun sebebi hem bir gece konaklama yapılıyor olması (sanki tam da ilk deneyim için düşünülmüş) ve size aslında kendinizi güvende hissetmeniz dışında yemek ya da etkinlik gibi seçenekleri sunmuyor olması. Ancak bunun dışında daha uzun süre ve etkinliklerin yemeklerin dahil olduğu seçenekleri de var ve fiyatlandırılması buna göre yapılmış. Çocukla gidilecek ve çocuğun odak noktası olduğu diğer bir kamp seçeneği <a href="http://oyunkampta.com/">Oyun Kampta</a>. Burada ücretler biraz pahalı bana kalırsa ama elbette sundukları var size. Belirli bir düzen var, hazırlanmış, planlanmış etkinlikler var, ben doğada olayım ama çadırda kalmayayım derseniz genellikle bungalow gibi seçenekleri var ve elbette yemek var. Eğer çocuğunuz biraz büyükse <a href="http://genctur.org/kampcilik/aile-kamplari/">Gençtur</a> başka bir seçenek olarak karşınıza çıkıyor ki bence fiyat olarak da fena değil. Bunlar ilk araştırmada karşıma çıkanlar, elbette dahası da vardır. Genel olarak hepsinin ayrı güzellikleri var ve zaman zaman yapılabilir denenebilir olduğunu düşünsek de yemeği başka biri hazırlayacaksa, etkinlikleri de bizim için planlayacaksa bunun bizim aklımızdakine ters olduğunu düşünüyorum. Buralar çok güzel kamplar ve farklı farklı fırsatları var, orada öğrenilenler de, deneyimlenenler de bambaşka ama biz şimdilik bu sene için her şeyi kendi kendimize hallettiğimiz, çadırda kaldığımız ve kendi günümüzü kendimiz planladığımız bir deneyim yaşamak istedik.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-Sw0ntmxPZwk/W0NAskw48nI/AAAAAAAABGU/jYnCmTTeKboYMaKmIH5PgJvl9oQeehJ1QCLcBGAs/s1600/WhatsApp%2BImage%2B2018-07-09%2Bat%2B13.36.17.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-Sw0ntmxPZwk/W0NAskw48nI/AAAAAAAABGU/jYnCmTTeKboYMaKmIH5PgJvl9oQeehJ1QCLcBGAs/s400/WhatsApp%2BImage%2B2018-07-09%2Bat%2B13.36.17.jpeg" width="300" /></span></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Çadır kurmaya karar verdiğiniz zaman elbette bu size alışveriş listesini de beraberinde getiriyor. Öncelik nasıl bir çadır alacağınız. Biz hafta sonu gittiğimiz yerde gördük ki, çadırcıların sponsoru adeta Decathlon'da satılan Qeuchua markası :) Her bütçeye uygun ve her büyüklükte çadır mevcut Decathlon'da. Eğer biraz deneyimi olan yakınlarınız varsa internetten sipariş verebilirsiniz, bizim akıl danışacağımız kimse olmadığından, gidip görerek ve elbette sorarak beğendik <a href="https://www.decathlon.com.tr/2-seconds-fresh-black-cadir-id_8357353.html">çadırımızı</a> (yukarıdaki fotoda hemen arkamızda olan çadır). Bu çadırı seçerken iki ölçütümüz vardı, kolay kurulup toplanması ve geniş olması. Tek dezavantajı tavanı alçak ama yatmaya gireceğimiz için sıkıntı olmaz diye düşündük ki olmadı :) içinde kazık da çıkıyor yani ayrıca almanıza gerek yok. İçine bir şişme yatak (eğer alışkınsanız mat da olabilir) bir de <a href="https://www.decathlon.com.tr/bl40-kamp-lambasi-id_8330594.html">lamba</a> aldık ve bitti gitti :) Kalanlarını evden halledecektik. Ama elbette isteğe göre masa, sandalye vs alınabilir. Alışverişten sonra evden götürülecekleri ayarlamak gerekiyor. Biz büyük tatil için kendi aramızda bölüştük ama en azından fikir vermesi adına bizim tek gecelik çadır deneyimimizde neler götürdüğümüzü yazabilirim :) </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b><i>Yatma için: </i></b>Bizim kalacağımız yer gece 11 derece olacaktı yani bize göre soğuk. Bu nedenle şişme yatağın üstüne yerden soğuk yemeyelim diye bir battaniye bir de battaniye bizi terletmesin diye de bir çarşaf götürdük. Ben yastıksız yatamadım için yastık ve üzerimize de bir yorgan. Siz mevsime göre ya da üşüme durumunuza göre bunları azaltıp artırabilirsiniz.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><b><i>Yemek için:</i></b> Aslında kamp tüpleri de var ama biz çok gerekli olduğuna inanmadık ve evde olan küçük tüpü doldurduk. Tüpün üstünde ne pişirilecekse ona uygun bir tencere (tek bir taneyle hallettik), plastik tabak, çatal/kaşık ve bardak. Ben uzun tatillerde sürekli yıkama derdine girmek istemem ve aslında çok doğaya uygun olmamasına rağmen tek kullanımlık malzeme götürmeyi tercih ederim ama tek gecelik de çok sorun etmedim. Yine de yıkarım diye düşünürseniz o da olur elbette.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-FUA_xNqMFAc/W0NDK8nC6wI/AAAAAAAABGw/HQFkA98I-ZYelWFLlD60-gl7tVNdxebnACLcBGAs/s1600/IMG_3694.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://4.bp.blogspot.com/-FUA_xNqMFAc/W0NDK8nC6wI/AAAAAAAABGw/HQFkA98I-ZYelWFLlD60-gl7tVNdxebnACLcBGAs/s400/IMG_3694.JPG" width="300" /></span></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Kahvaltı için evde ne yiyorsak onu getirdik, öğle yemeği için konserve barbunya aldık (evde de yapılabilir ki biz kahvaltıyı geç yaptığımız için barbunyayı akşam yemeğinde açtık), akşam yemeği için de zaten bir gece kalacağız diye buzluktaki köfteleri buz akülerinin arasına koyup öyle getirdik ve ocakta pişirdik, yanına da makarna yaptık :) Mangal yapılabilir mesela yine akşam yemeği için. Yanımıza bolca meyve aldık bence kuruyemiş de almalıydık. Salçayı, tahta kaşık ve spatulayı, yağ ve tuz/karabiberi de getirmeyi unutmadık. Ertesi gün kahvaltısı için yulaf, meyve ve süt planlamıştık ancak sütü unutmuşuz:) Soğuk tutulması gereken her şeyi buz akülerinin de olduğu termos çantaya doldukduk. Hazırlık yaparken ilk koyduklarımızdan biri öğüttüğümüz kahve ve ocak üstü kahve makinemizdi ve sallama çay için minik demlik altı :) Tek unuttuğumuz şey tüpü yakmak için gerekli olan kibrik/çakmaktı 😆 Neyse ki komşuculuk çok iyi işliyor çadır kuranlar arasında. Demem o ki yemek işinde, ne yerim derseniz malzemesini yanınıza alın, o olur, mesela yan çadırda hamur kızartma yapıldı öyle düşünün :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-h-9ncdGhELI/W0NAstPSj8I/AAAAAAAABGo/8qRyY0Kf6y883WLzrdh25Qv5mxmOgXnIwCEwYBhgL/s1600/IMG_3713.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://3.bp.blogspot.com/-h-9ncdGhELI/W0NAstPSj8I/AAAAAAAABGo/8qRyY0Kf6y883WLzrdh25Qv5mxmOgXnIwCEwYBhgL/s400/IMG_3713.JPG" width="300" /></span></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Çadır kurmaktaki en güzel şey elbette etrafı dolaşmak ama bence eğer çocukla çadır kuruyorsanız keyifli başka güzel şeyler de oluyor. Çocukların çadır hayatına dahil olma istekleri inanılmaz güzel. Hemen suyu ben doldurayım, meyveleri yıkayayım gibi talepleri oluyor ki bu bence biraz işleri kolaylaştırıyor, zaman geçiyor, iş bölümü oluyor falan. Ayrıca çocukla kamp yaptığınızda eğlenceği daha ön planda tutmak durumundasınız ki bu da çok keyifli oluyor. Biz oldukça uzun bir yürüyüş yaptık (6 km kadar) bunun 4,5 kmsini bizzat kendi yürüyen Arya'da zaman zaman yoruldu elbette. İşte bu zamanlarda göl kenarında oturup hayali yunus, balina hatta deniz kızlarını izledik, uzun bir sopa bulup yosunu balık olarak düşünüp onları tuttuk, kıyıya gelen kurbağaları hoplatmaya çalıştık (zarar vermedik elbette ama biraz korkutmuş olabiliriz), yolumuza çıkan ağaçların üstünden yürüdük, karıncaların dev yuvalarını gördük, balık tutanlara laf atıp onları izledik. Kamp yerinde kova, tırmık ve kürekle ve elbette suyla çamur oynadık, etraftan bulduğumuz sopalar ve iple köprü, Arya'nın demesiyle olmamış ama ağaçtan düşmüş minik yeşil kozalakları boylarına göre anne baba çocuk ve elbette cadı yaparak oyunlar kurduk :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Gece yatma saati geldiğinde Arya inanılmaz yorgundu ve zaten öğle uykusu uyumadığı için o uyudu, biz de dışarıda oturduk, biraz sohbet biraz da sayı oyunları oynadık. Tüm çadırlar ateş yakmıştı biz de yan komşunun ateşine dahil olduk ama bana kalırsa kamp ortamının vazgeçilmezi olmasına rağmen riskli bir hareket :) Ayrıca doğaya daha fazla oksijen almak için çıkıp duman solumak da hiç keyifli değil :( </span><span style="font-size: large;">Gece Arya kolay uyudu ama biz yattıktan sonra bir grup (dibimizde değildi ama inanılmaz fazla gürültülüydü) yaklaşık 4:00a kadar sanki düğün gibi kutlama yaptı, bence biz yine uyudurduk da olmadı. Çünkü 11 derece havaya hazırlıklıydık amaaa habire gece üstünü açıp, terledim diyen, çoraplarını çıkarıp ayaklarım dışarıda kalsın sinirlenen Arya'ya hazırlıklı değildik :) O açtıkça bizim de üstünüz açıldığından üşüdük üşüdükçe uyuyamadık, tam onu ikna ediyoruz soğuk olduğuna üstünü örtmeye sonra biz bir daha dalana kadar tekrar hooooop başa, terledim ben ayaklarım dışarıda kalsın, göbeğimi aç vs vs. </span><span style="font-size: large;">Sabah asla enerjim kalmayacak, hatta uyanır uyanmaz kahvaltı etmeden çıkıp gidelim diye düşündüm tüm gece :( Uyuyamadığımız uykumuzdan uyandığımızda her şey değişti, güneş çam ağaçlarının arasında yüzüme vurup içim ısındığında ve daha kimse uyanmamışken o sessizlikte enerjim tekrar yerine geldi neyse ki :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-rg7xij8BfVE/W0NIwt7DxoI/AAAAAAAABG8/VJq-ElMiwik_YHU8LmOMBt9StvE0iEYMwCLcBGAs/s1600/IMG_3704.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="400" src="https://3.bp.blogspot.com/-rg7xij8BfVE/W0NIwt7DxoI/AAAAAAAABG8/VJq-ElMiwik_YHU8LmOMBt9StvE0iEYMwCLcBGAs/s400/IMG_3704.JPG" width="300" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-size: large;">Biz cebimizi yeni deneyimlerle doldurduk ve çok sevdik elbette ama en çok da yanımızda başka neler götürmeliyiz onu öğrendik. Mesela kibrik/çakmak unutmamalıyız :), odun toplarken ve taşırken küçük bir balta ve ip almak yine iyi olacaktır ve de en önemlisi herkese bireysel birer uyku tulumu yaşadığımız sorunu kökten çözecektir :) Kalabalık olduğunda daha da keyifli olacağından emin olmakla birlikte minnak ailemizle de yaşadığımız bu bir günlük deneyimden bolca fiziksel yorgunluk ve inanılmaz bir dinlenmeyle döndük. Aklımızda en çok kalan cümleler ise "anne meyve yiyeyim mi", "anne dut yiyeyim mi" , "anne yulaf yiyeyim mi", "peki ya tahin pekmez ve ceviz?" oldu :) İşte bu da o anlardan küçük bir kesit 👇</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
</div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.blogger.com/video.g?token=AD6v5dzI4S-wAQlTFQZJf2TjuMhV56KMEgxjf8ijvc2KmWElRb3VrxdDJYBCeCR2QDJF-v6KcoWU9LSUesxpPGTuoA' class='b-hbp-video b-uploaded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-35234443772850565202018-06-18T14:21:00.001+03:002018-06-18T14:21:24.627+03:00Özel gün mevzusu...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; white-space: pre-wrap;"><span style="font-size: large;">Dün babalar günüydü, bir kaç gönderide bu tarz paylaşımların yapılmamasını talep eden sevdiğim insanlar oldu, bunların babasını kaybetmiş insanların canını yaktığından bahsetmişlerdi. Mutlaka yakıyordur o konuda bir şey diyemem ama o iletileri </span></span><span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;">gördükten sonra babasını yaklaşık 3,5 yıl önce hem de annesini de ondan 6 ay sonra kaybetmiş biri olarak belki azıcık söz hakkım vardır diye düşündüm:)</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;">Elbette herkes duygularını farklı farklı yaşıyor ve bambaşka mücadele ediyor o duygularla ve elbette hepimizin duygularla baş etme şekillerimiz bambaşka. İş paylaşıma geldiğinde babamla fotoğrafımı koymak hatta babalar gününde anmak için yaşamasını gerektiğini de düşünmüyorum. Kimse babasıyla fotoğrafını koydu diye acım artmıyor aksi durumda da azalmıyor zaten. Hayatınızda hiç kayıp yaşadınız mı bilmiyorum ama bu öyle bir şey ki kimsenin yaptığıyla artıp azalabilecek bir şey değil. Umarım yaşamamışsınızdır ve umarım çok uzun yıllar sonra yaşarsınız. </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;">Nasıl ki bir tabağı/kahveyi paylaşırken ama bulamayanlar var demiyorsak ya da çocuk paylaşırken ama isteyip de sahip olamayanlar var demiyorsak aslında bu paylaşımlar da onlardan çok farklı değil. Instagram, Facebook ya da diğerleri birer platform ve aslında tam da bu işler için varlar:) İnsanlar sevdiklerini arayıp söyledikten sonra bazen buralara da koyuyor ama bu kimsenin yarasını dağlamak için daha fazla üzmek için değil, sadece çok sevdiklerini bir de buradan paylaşmak için belki yazdıkları beğenilsin diye belki babası annesi görüp, duyup mutlu olsun diye. Mesela yaklaşık 1 ay önce de anneler günüydü ya da herkes anne babasıyla ya da başka birinin kaybettiği bir yakınıyla doğum günü kutlaması koyuyor işte bu günler de diğerlerinden farklı değil. Aslında o an temel tek bir duygu var paylaşmak belki de onun getirdiği beğenilme :) Kimsenin amacı bak benim var ama senin yok demek değil yani. </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-pTdhfCBZjlo/VyxxiAKayzI/AAAAAAAAAe8/AQFRavJL1IkMLvOiKxK8Qgm6OVsSLiizgCPcBGAYYCw/s1600/2014-04-26%2B22.21.55.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="240" src="https://3.bp.blogspot.com/-pTdhfCBZjlo/VyxxiAKayzI/AAAAAAAAAe8/AQFRavJL1IkMLvOiKxK8Qgm6OVsSLiizgCPcBGAYYCw/s320/2014-04-26%2B22.21.55.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;">Kesinlikle şöyle bir şey var, özel günlerde insanın canı daha fazla yanıyor, o anı paylaşamadığına üzülüyor ama bu başka biri paylaşabildiği için yaşadığı bir kıskançlık ya da üzüntü değil. Sadece kendisi o an bunu yaşayamadığı için üzülüyor insan. Çocuğunu göremediği, akla ihtiyacın olduğunda danışamadığın, güzel anlarını paylaşamadığın, aynı şeyi defalarca anlatacak birini bulamadığın için üzülüyorsun. O kadar üzüntünün içinde de kendi adıma yapılan fotoğraf paylaşımlarına üzülmeye fırsat kalmadığı söyleyebilirim :)</span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-hITaIBkKok8/Wyd2xiCpWMI/AAAAAAAABF0/qCtfUu6mxC0jRKkrYfQByJYzagWzl1xNACLcBGAs/s1600/da2f0624-4d80-4497-8773-b2dc040b6480.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1280" data-original-width="960" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-hITaIBkKok8/Wyd2xiCpWMI/AAAAAAAABF0/qCtfUu6mxC0jRKkrYfQByJYzagWzl1xNACLcBGAs/s320/da2f0624-4d80-4497-8773-b2dc040b6480.jpg" width="240" /></a></div>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;">Bugün eğer anne babam hala hayatta olsaydı en çok yapacağım şeylerden biri olurdu bolca fotoğraf ve video çekmek ve belki de paylaşmak, paylaştıklarıma dair onları ne kadar çok sevdiğimi bir de sosyal medyada dile getirmek:) Ben bunu diğer sevdiklerimle yapıyorum şu anda dolayısıyla başkasının anne babasıyla paylaştıkları da bana benim yaptıklarımdan farklı gelmiyor :) </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: large; white-space: pre-wrap;">Bol bol anılarınız, paylaşıyorsanız paylaştıklarınız, yazdığınız güzel cümleleriniz eğer paylaşmıyorsanız da çektiğiniz bol bol fotoğraflarınızın olması dileğiyle...</span></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-15058091026741176022018-06-06T12:19:00.001+03:002018-06-06T12:24:29.140+03:00Başa çocuk geldiyse...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Geçen hafta Eskişehir'de çocuk tiyatrosu festivali vardı. Farklı ülkelerden gelen gruplar misafir olup oyunlarını sergilediler. Biletler o kadar çabuk tükendi ki biz hep tek bilet alabildik mesela :) çünkü bu şehirde tiyatro önemlidir ve her zaman tam kapasite oynar tüm oyunlar. Böyle bir şehirde olmak çok büyük şans elbette biz de bunu sonuna kadar kullandık ve alabildiğimiz tüm oyunlara bilet aldık. Biraz oyun seçimi konusunda şanslıydık sanırım yani öyle denk geldi. Sihirbazlık gösterisi, müzikal ağırlıklı, kukla gösterisi ve normal bir oyuna denk geldik bu sayede de hepsine gitmiş olduk:) </span><br />
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<div>
<span style="font-size: large;">Şimdiye kadar tiyatro oyunu nasıl yazılır, provaları nasıldır, işin içine çocuk girdiğinde nelere dikkat edilir ile ilgili bir tecrübem olmadı, ülkemizde bu nasıl yapılıyor bilmiyorum dolayısıyla bu konularda ahkam kesemem ama çocukların ne kadar çabuk taklit ettiklerini, nasıl sünger gibi çektiklerini gözlemleyecek kadar uzun süredir anneyim bence:) Dolayısıyla da çocuk tiyatrosunda bence bu olmamalı diyebilme hakkına sahibim anne olarak :) Mesela çocukların denemesi olası şiddet gösteren kısımları olmamalı, siz istediğiniz kadar çocuğa onun gerçek olmadığını da anlatın yine de o ilk gördüğünü baz alacaktır, en azından belli yaşa kadar olan çocuklar için bu böyledir. Gittiğimiz tiyatrolardan birinde sihirbazlık gösterisi vardı ve içinde testere ile insanı ikiye ayırma vardı mesela, ya da bıçağı parmak arasında vurarak gezdirme vardı. Her ikisinde de gösterdiler nasıl olduğunu ama bu bir çocuğun özellikle bıçak gösterisini denemesine engel olur mu bu emin değilim. Benzer şekilde başka bir oyunda fermuarını çocukların önünde indirmeye başlayan bir oyuncu vardı, evet sonradan arkasına dönüyordu ve sözümona kilodunu içinden çekerek çıkarıyordu. Bu noktada çocuk bunu yapar mı demekten ziyade şunu sorguladım ben, gerçekten oyun için bu kısmı gerekli miydi? O oyun için değildi :)</span></div>
<div>
<br />
<span style="font-size: large;">Çocuk kitaplarını baz aldığımızda da pek bir şey değişmiyor maalesef. Çocuk güzel çocuk kitapları var elbette ve evet onları tercih ediyoruz ama yine de bu arada daha dikkatsizce aldığımız kitaplar da bu işin ne kadar ciddiyetsiz ve işin ehli olmayan kişiler tarafından yapıldığının kanıtı oluyor. Öpüşmek doğal olabilir elbette ama çocuk kitabında yeri olduğunu düşünmüyorum ben ya da ölüm doğanın bir getirisi olabilir elbette ama öldürmenin de yine bu kitapların için yer almaması gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki de bütün kitaplar bizim öğretmek istediklerimizi içermeli diye düşünmüyorum, sırf eğlencesi için bile bir kitap sevilir ama en azından yaşına uygun olmayan şeyleri de çocukların gözüne sokmamalı bana kalırsa.</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-UM3T8YrECtQ/WxelhQPVNJI/AAAAAAAABFg/Cc8S_QitU_gR2V8HpRvHM9zG0877JvXHQCLcBGAs/s1600/kitap.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="709" height="320" src="https://2.bp.blogspot.com/-UM3T8YrECtQ/WxelhQPVNJI/AAAAAAAABFg/Cc8S_QitU_gR2V8HpRvHM9zG0877JvXHQCLcBGAs/s320/kitap.jpg" width="236" /></a></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Tüm bunlardan sonra asıl sorunun bir oyundan ya da kitaptan ibaret olmadığını anladım bir kere daha ve bunu yapanın sadece bizim ülkemizdeki insanlar olmadığını da. En büyük cevapsız kalan sorum şu. Ne zaman küfür, vurma, itme ve müstehcen kabul edilebilecek şeylerle eğlenmeyi ve gülmeyi bırakacağız. Ya da belki de bunlara gülmeye ne zaman başlıyoruz. Kendi cevabım bunlara gülmeye biraz da ailelerin yaptıklarıyla başladığımız ve toplumla olanlarla devam ettiğimiz yönünde. </span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">İşin özü eğer bir şeyin başına çocuk koyuyorsan, bu ister tiyatro olsun ister kitap ya da film çocuğu gerçekten ön planda tutarak yapmak gerekiyor. Oradan çıktıktan sonra ya da o kitabı okuduktan sonra çocuğun aklında kalabilecekleri azıcık tahmin edebilmek gerekiyor bana kalırsa :) Bunun bir eğitiminin ya da belli ölçütlerinin olması şart. Yoksa bizim burada herkes eğitimci herkes çocuk hakkında çok şey biliyor...</span></div>
</div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-50345950207083457102018-05-14T10:50:00.000+03:002018-05-14T10:50:10.589+03:00İkilenmek<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Aman da aman büyümüş de konuk yazar mı alıyormuş :) Bilmem ki konuk yazar almak için büyümeye gerek var mı ama bizimki çok spontane gelişti, bence çok da tatlı oldu. Aslında amaç inanılmaz farklıydı ama amacını tamamlayınca bu şekilde blog yazısı olarak yayınlayalım mı ki acaba dedik. Taze annenin kaleminden, anne olacaklara gelsin madem siye düşündük ve işte karşınızda Özge'nin doğum hikayesi ve minik Selin'e kavuştuğunda hissettikleri :) Hep hayal ürünü gelirdi bu duygular bana ama demek ki değilmiş :) Ben okumalara doyamadım, sıra sizde.<br />
<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "arial" , sans-serif;"><span style="font-size: large;">Yaklaşık 40 hafta olarak bilinen bir-likteliğin,
iki-lik halini alması yaklaşıyordu. Son zamanlarda kafamda doğumla ilgili
okuduğum kitapların sayfalarını çeviriyordum sıklıkla. Duyduklarımdan oluşan
bant kayıtlarımı sürekli bozuk kaset gibi sarıp duruyordum. En çok duymak istediğim
ve beni en çok rahatlatansa normal doğumla dört çocuk dünyaya getiren, küçüklüğümden
beri her soruşumda o zamanlar anlamlandıramadığım bir duygu ifadesi ile
anneminkiydi: “Anne normal doğum nasıl?”, “Kucağına çocuğunu aldığında unuttuğun
bir şey. Nokta.” Bu cümle her seferinde annemin yüzündeki gevşek bir gülümseme
ile sonlanırdı. Ben de hep öyle hayal ederdim. Doktorumla doğum sancıları
hakkında konuşmuştuk. Su serpen bir yorumla “diğer sancılardan farklı, üretken
bir sancı” demişti. İster istemez kafamda doğum koltuğuna oturup oturup kalkıyordum.
Ve artık büyük güzel buluşma ve kavuşma için sabırsızlanıyordum. Belki oruç tuttuysanız
bilirsiniz ya da uzun sure aç kaldıysanız. Yemeği yeme zamanı yaklaştıkça
akreple yelkovan düşman kesilir birbirine. O artistik ilerleyiş sanki birbirini
pek de umursamayış halini almıştı. 38. haftanın 5. gününde doktor göbeğimden
eliyle yaptığı muayene sonucunda ultrasona yönlendirmişti. Hastanede ultrason sonrası
bebeği aramıza alma vaktinin geldiğini söylediler ve evden eşyalarımızı almamiz
için bir saat verdiler. Duyduklarım doğru muydu? Kızıma mi kavuşacaktım? İçimde
bir festival havasıdır koptu gitti. Çekilin yoldan haydi haydi acilin, kızım
geliyor... İşte hastaneye yatışım yapıldı bile. Suni sancı vermeye başladılar.
Kızım kapıyı doğum sancıları denilen kasılmalarla çalmaya başlıyordu. Ve ben
her çalışında kapıya koşuyordum. Amacım ona yolculuğunda yardımcı olmaya çalışmaktı.
Sakin kalmalı onun gelişine odaklanmalıydım. Kapı tıkırdatmaları artık yerini yavaş
yavaş gümletmelere bırakıyordu. Evet evet o da bana kavuşmak için sabırsızlanıyordu.
Bildiğin zorluyordu. Baya yüklenmişti. Anne açsana kapıyı diyordu adeta. En
sonunda birlikte e haydi yeter artık dedik ve buluşma... <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 0cm;">
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "arial" , sans-serif;"><span style="font-size: large;">İşte ancak
kendi doğumunuzdan sonra yerini doldurabileceğiniz bir hisle kavuşma. Daha önce
hiç ama hiç bir misafirin tattırmadığı olağanüstü bir tatla “Merhaba” deyip ağlayarak
selamlamıştı. HOS mu GELMİŞTİ? Yo yo ...Hophosgelmisti, cangelmisti,
balgelmisti... sanırım annemin yüzündeki o tuhaf gülümseme ile eşdeğer bir gülümseme
yayılmıştı yüzüme. Yoktu böyle bir şey. Ya da vardı. Ya da gerçek değildi. Ya da
öyleydi. Kızımmm... bir dakika bir dakika... o benim kızımsa ben de onun annesi
olmalıydım. Anne? O sıcacık vücudu hissedip sarılınca mı? Sanırım o an yeryüzü
ile tek bağlantım dışarıdan baktığında orada görülen bedenimdi. Nerede miydim? Bulutların
ustu? Iii-iii. Gökyüzü? Değil. Düşler ülkesi? Yok yok. O kadar da gerçek.<o:p></o:p></span></span><br />
<span style="background: white; color: #222222; font-family: "arial" , sans-serif;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 0cm;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-tnLGK_U9Ddc/Wvk-2jYi02I/AAAAAAAABEU/c9uQWcXWBS8nUJCw-duxkI5ofLWSVYT4gCLcBGAs/s1600/%25C3%25B6zge.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="215" data-original-width="320" height="268" src="https://3.bp.blogspot.com/-tnLGK_U9Ddc/Wvk-2jYi02I/AAAAAAAABEU/c9uQWcXWBS8nUJCw-duxkI5ofLWSVYT4gCLcBGAs/s400/%25C3%25B6zge.jpg" width="400" /></a></div>
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 0cm;">
<span style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: large; text-indent: 0cm;">Adlandırmakta
ve benzetmede güçlük yaşıyordum. O kapı çalışlarına, zorlamalarına, en sonunda
e kime diyorum aç artık su kapıyı dedirten sancıların hepsine değermiş. Sancı
mi? Sancı neydi? Sancı onun kapı ziliydi o kadar. Sonrasında zorlayışları sırasındaki
hasarlar da zamanda tamir edilecek, iyileşecekti. Kızım gelirken azıcık ortalığı
dağıtmıştı ama olsun toparlanacaktı -ki toparlandı. Neyse misafirim ayakta kaldı.
O kadar yoldan gelmişti. Ben gibi yorulmuştu haliyle. Bu güzel kavuşmanın şerefine
ikimiz de dinlemeyi hakketmiştik. Dinlenmeliydik, sızmışız. Sabah gözümü açtığımda
kızımla ilk güneşe uyandığımızda bir an inanmakta güçlük çektim. O minnacik şey
karşımda duruyordu. Gerçekliğinden emin olmak için gözümü tekrar kapatıp açtım.
Gitmemişti. Yerinde ışıl ışıl duruyordu. Yanına yaklaşınca o buram buram
annelik kokusu burnuma gelmeye başlamıştı. Her yanımı sarmıştı. Yüreğime müreğime
her bir yanıma bulaşmıştı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 0cm;">
<span style="font-size: large;"><span style="background: white; color: #222222; font-family: "arial" , sans-serif;">İlginç bir şekilde
içime sığdıramıyordum. Durup durup gözlerimden sızıyor, dışarı taşıyordu,
tutmaya da çalışmadım zaten. Bıraktım aktı. Anneselleşmeye başlamıştım. Aradan
5 ay geçti. Hani limonun bırakın adını söylemeyi adını bile aklınızdan geçirdiğiniz
de ağzınız sulanır ya işte aynen öyle. Kucaklaştığımız o essiz anları hatırlayınca
benim de yüreğim sulanıyor. Büyük bir aşkla tatlı tatlı o zamanları dün gibi anımsıyorum.</span><o:p></o:p></span></div>
<br style="background-color: white; color: #222222; font-family: arial, sans-serif; font-size: 12.8px;" /></div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-58982962633259858542018-05-08T09:52:00.000+03:002018-05-09T10:37:50.233+03:00Bir garip ilişkiler...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">İnsanlar ne zaman bir ilişkiye son verir? İlla sevgili ya da
evli olma halinin sona ermesinden bahsetmiyorum. Her hangi bir ilişki için.
Cevap veriyorum, aslında sıklıkla çatışmaya başlayıp birbirini hoş görememeye başladığın zaman. Ama asla böyle olmaz o
ilişki lastik gibi süner de süner. Karşılıklı herkes birbirinden şikayet eder,
kendi içinde birbirini suçlar, suçladıkça daha da çıkmaza girer ve bir tak
noktası olur. İşte o zaman zaten duygusal olarak kopmaya başlayan ilişki
fiziksel olarak da sonlanmaya başlar. Herkes kendindekini görür ama karşı
taraftakini daha iyi görür, zaten kişi kendi olduğundan ve kendi doğruları
karşı tarafınkiyle artık ortak nokta bulamamayacasına çatıştığından ipler
gerilir. Zaten o noktadan sonra da kimse kimsenin özel durumu var mıymış,
aslında zor bir zamandamıymış diye maalesef ki önemsemez. Kırgınlıklar, anlayamamaklar,
anlaşılmadığını düşünmeler başlar ki bu
da ne yazık ki tam olarak sona yaklaşıldığının belgesidir. En güçlü arkadaşlıklar, hiç bitmeyecek
dedikleriniz, hiç gitmeyecek sandıklarınız hayatınızdan yavaş yavaş çekilir,
üstelik bunu sadece onlar yapmazlar siz de dur demek istemezsiniz ve
bırakırsınız. </span><o:p></o:p><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><span style="font-size: large;">Hayatınızda olanların, hayatınızda kalıp kalmayacaklarının en üzücü göstergelerinden biri de sadece en zor günlerinizde değil aynı zamanda en mutlu anlarınızda da ne kadar yanınızda olduğu oluyor maalesef. Mutlu anlarınızı ne kadar paylaşabildiğiniz, sevincinize ne kadar ortak olabildikleri gibi şeyler. Sizin ne kadar sinir bozucu olduğunuzu yüzünüze söyleyebilenler, hata yaptığınızda amasız özür dileyebildikleriniz, bazen neden yaptığınızı anlatma gereği duymadıklarınız, bağır çağır kavga edebildikleriniz, ağladığınızda sebep sormadan bilebilenler muhtemelen hep hayatınızda olacaklar. </span><span style="font-size: large;">Karşılıklı olarak birbirinizin güvenli sularında yüzdüğünüz ilişkiler arkadaşlıkların süresi bana kalırsa hep limitli. Dur onu demeyeyim alınır, böyle söylemeyeyim kırılır, bozulmasın arayayım dediğimiz ilişkilerin çok da gerçek olduğunu düşünmüyorum. Burada söylemek istediğim bilerek kırıp edelip, hassas noklarını bildiğimiz halde gidip oralarına dokunabiliriz değil elbette, sadece böyle bu tarz tedirginlik yaşayan ilişkilerin uzun soluklu olamayacağı kanısındayım. </span></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-LKSbtNfO1EQ/WvFK5K_rsKI/AAAAAAAABEA/uzdkfNBzw9oZZHuXFkAK4h_It0JtJi4WwCLcBGAs/s1600/IMG-2070.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="320" src="https://3.bp.blogspot.com/-LKSbtNfO1EQ/WvFK5K_rsKI/AAAAAAAABEA/uzdkfNBzw9oZZHuXFkAK4h_It0JtJi4WwCLcBGAs/s320/IMG-2070.JPG" width="240" /></a></div>
<br />
<span style="font-size: large;">Aldığım en büyük eleştirilerden biri olan keskin çizgilerimi kabul ediyorum artık hatta onları sevdiğimi bile söyleyebilirim, insanın bazı keskin çizgilerinin olması gerektiğini de savunuyorum ayrıca. Hatta daha ileri giderek birkaç tane bile olsa keskin çizgisi yoksa insanın, ben bunu çok anlaşılır bulmuyorum. Sevmediği hiçbir şey yokmuş gibi davranan insanların sevgilerini de ilgilerini de gerçek gelmiyor bana ne yazık ki. Mühim olan hep sevmek ya da her anlatılana onay vermek değil ki bazen de sevmediğini, istemediğini söyleyebilmek, bence yanlış bu, hatalısın diyebilmek, bu yakınlığı hissedebilmek. O zaman kızgınlığının altındaki gülümseme ortaya çıkabiliyor ancak :) </span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;">Yoksa zaten bin bir çeşit insanla ↓↓ kimsenin uğraşacak hali yok ki, açıyor gülleri birinin, çalıyor zili birinin, kimi hep muzır işlere bayılır, kimi her gün bunalım takılır, kimi kimi densiz kimi denli :) Yaaaa :)</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/eXQnzfI_PTk/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/eXQnzfI_PTk?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8347932053862538173.post-88685621841410348852018-04-04T16:37:00.000+03:002018-04-04T17:02:30.268+03:00Arkadaşlık lohusalığı yener :)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<span style="font-size: large;">Genelde böyle yazılar doğumun hemen sonrasında falan yazılır ya da onu izleyen annenin artık toparlandığı duruma dışarıdan bakabildiği bir zamanda. Bu açıdan bakıldığında benim yazımın benle ilgili olmadığı aşikar. Yazının çıkış noktası iki can arkadaşımın hamile olması ve süreçte yaptığımız öylesine konuşmalardı. Araya ameliyatım girdi falan derken de yayınlanması bu zamana kaldı.</span><br />
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">İşte söz konusu yazı ↓↓</span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Bir süredir kafamda bir şeyi söylerken, bir cümle kurarken o
cümlenin aslında zıddıyla birlikte kurulduğunu kimsenin düşünmediği. Sözüm ona
iyi diye kurulan o cümlenin başka birini yıkıp geçebileceğini kimse düşünmüyor
mesela. Benden geçeli çok oldu, zaten lohusa depresyonu denebilecek bir şey de
yaşamadım ama o dönemin her anne için hatta baba için ve hatta anne ve bebek
yanında kim kalıyorsa onlar için zor olduğunu söylemek için büyük depresyonlara
girip çıkmaya gerek yok. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Hayat yeni baştan başlıyor, tüm düzen yeni baştan kuruluyor
bebek doğduğunda. Demek istediklerim öyle alışkanlıklarınız değişecek ya da
dışarı istediğiniz gibi çıkamayacaksınız falan değil, kendi düzeninizi
koruyabilirsiniz ya da bunu korumaya çalışmak size gereksiz gelebilir o ayrı mevzu.
Benim söylemeye çalıştığım bebek doğduğunda ilk kez anne baba oluyorsunuz ve
dilini hiç bilmediğiniz ve bir süre de anlamayacağınız, belli bir süreye kadar
tamamen size bağlı bir canlı giriyor hayatınıza. Dolayısıyla aslında o güne
kadar size söylenen ya da okuduğunuz pek çok şeyin yazılan ya da söylenen gibi
olmadığını da görmeye başladığınız yeni bir dönem o.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-size: large; mso-spacerun: yes;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Lohusalık döneminde bir sorular, bir espriler bir de
beklentiler fena halde can sıkıcı. İlk soru daha doğum olmadan geliyor. “Normal
mi olacak?” bu kadarla kaldığında ortadaki tek sıkıntı “sana ne” cevabının
verilmek istenip de verilememesi <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Ama eğer peşi sıra “normal doğum çok önemli, bebeğe çok faydalı” ya da “en
iyisi normal doğum, normal olsun normal” falan gibi bence abuk sabuk olan
cümleler sıralandığında yukarıda bahsettiğim zıtlık mevzusu devreye giriyor.
Çünkü bana kalırsa mesele orada diğer tarafın kötü olduğunun söylenmeden
kötülenmesine varıyor. Yani aslında alt metinde bir yerlerde “sezeryan kötü,
bebek için de sağlıksız” vs vs yatıyor. Eminim ki kimse bunu kurarak söylemiyor
ama normal doğumu onca övüp, “normal olsun normal bebek için çok faydalı”
dediğinizde ortamda sezaryanla doğum yapan hatta bunu gayet bile isteye yapan
insanlara minik bir taş atmış oluyorsunuz <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="font-size: large; mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">İkinci soru doğumun hemen akabinde onu hemen <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“emiyor mu?” sorusudur. Bu sorunun cevabı kimi
nasıl tatmin edecek bilmiyorum ama “anne sütü çok önemli”, “bebeğin iyi
gelişimi için şart”,” anne süsü alan bebekler ….” gibi cümlelerin kimseye
faydası olup süt getirmediği gibi, hastalık, ameliyat vs gibi sebeplerden
emziremeyen, sütü gelmeyen, bebeği memeyi reddeden ya da kendi isteğiyle
emzirmek istemeyen anneler için aslında şu anlama geliyor, “mama çocuğa yapılan
bir kötülüktür ve sen istemeyerek bile olsa kötülük yapıyorsun” <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">L</span></span> İnanın bu duygu yeni
hayatının ilk günlerinde hiçbir anneye iyi gelmeyecektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Espriler çeşitli şekillerde olabilseler de doğumdan önce
ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hemen doğum sonrasına odaklana
espriler gündeme gelir. Doğumdan önce espri olduğu varsayılabilecek “uyu, uyu sonra
uyuyamayacaksın” cümlesi kesindir. Anlamadığım bunu söyleyen insanlar uykunun
depolanan bir şey olmadığını henüz nasıl keşfetmemişler <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span> Doğum sonrası ise pişkin bir
gülümsemeyse sözüm ona espri ama aynı zamanda da bazen hinlik durumu ifadesi
olabilecek karın mevzusu gelir. Doğum yapanlar bilir özellikle sezeryan ile
doğum yaptıysanız karnınız bir süre durur, hatta doğum sonrası sanki hala
hamileymişçesine şişkindir. Hani o espri diye yaptıklarınız var ya “aaa içinde
mi kaldı bebek” ya da “ay yoksa bir tane daha mı var” gibi, heh işte onları
yapmayın inanın hiç komik değil. Hatta bu durumu doğumdan birkaç ay sonra bile
sürdürenler var ki o zaman şakayı geçip biraz tatsız bir durum oluyor.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Ve elbette beklentiler. Anne olduğunuz anda toplum sizden
vatana millete hayırlı evlat yetiştirmenizi bekler, üstelik kendi de bu süreçte
aktif rol almaya oldukça isteklidir. Bebeğinizin uyku düzeni merak ederler
“uyuyor mu” diye sorarlar mesela, çünkü bebek uyumazsa kendileri uykusuz
kalacaktır <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Şaka bir yana elbette iyi niyetli bir soru ama o uyuyor mu sorusunun cevabı
evetse “ayy valla kaynımın oğlu da çok güzel uyuyordu”ya hayırsa da”bak şöyle
yapsan bence uyur hem sende uyursun”a , en olmadı “o uyurken sen de uyu”ya
bağlanır ama mutlaka sorulur bu soru, çünkü beklentisi aslında kendi söylemek
isteyeceklerini söyleyecek bir platform bulmaktır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;">Biter mi bitmez, emzik verirsin biri çıkar sonra
bıraktırması zordan girer, damak yapısını bozardan çıkar ve yanlış olduğunu söyler,
vermezsin emzik olsa rahat ederdin der bir başkası. Haklılar ikisi de ama hem
de çok haksızlar. Kundaklarsın ne kadar yanlış olduğunu anlatırlar,
kundaklamazsın duyusal olarak buna ihtiyacı olabileceğini anlatırlar ki burada
da ikisi de haklıdır ama hem de çok haksızdır <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span>
Herkes bir şeyleri denemiş, kendi çocuğunda işlemiş, bir şeyleri denemişler
olmuş ya da ufak tefek hasarla atlatmışlar. Zamanında sinir olmuşlar
müdahalelere ama yine de dahil olmadan da edemiyorlar işte. Çünkü söylemek
istediklerimiz çok, böylelikle belki hayat kurtarırız derdimiz bu <span style="font-family: "wingdings";">J</span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "wingdings"; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-PK6wSC9qcfU/WsTTibfuVcI/AAAAAAAABDQ/T31QqoL0gYAwaUYHglk8v0R0mJs2GJ9KgCLcBGAs/s1600/unnamed.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: large;"><img border="0" data-original-height="756" data-original-width="750" height="320" src="https://3.bp.blogspot.com/-PK6wSC9qcfU/WsTTibfuVcI/AAAAAAAABDQ/T31QqoL0gYAwaUYHglk8v0R0mJs2GJ9KgCLcBGAs/s320/unnamed.jpg" width="317" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: x-small;">Misal kuaföre gitmesine fırsat tanıyın:)</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><span style="mso-spacerun: yes;">Ç</span>oğunun
art niyetli olmadığını düşünmekle birlikte özellikle ince düşünmemenin de “dur
ya şimdi daha alışma dönemi” diyememenin de çok iyi niyetli bir davranış
olduğunu düşünmüyorum. İlk ya da ilk değil ama zaten yeni doğum yapmış annenin
hep yeni baştan alışacağı durumlar vardır. İlk kez anne olmuşsa, zaten baştan
aşağı yeni hayat, anne olmaya baba olmaya alışılacak, yok ikinci çocuksa da iki
çocuklu olmaya, kardeş dengesi kurmaya alışılacak gibi yepyeni durumlar. O
nedenle doğum yapmış birine yapılabilecekleriniz arasında sözel olarak
söyleyecekleriniz yok bana kalırsa. Ama illa yardımcı olayım bir el atayım
derseniz, tek başına bakıyorsa mesela gelecek misafirleri için kek börek vs
yapıp götürebilirsiniz, birikmiş ütüsü varsa teklifsiz gidip ütü
yapabilirsiniz, dur ben azıcık oyalayayım da sen de çayını kahveni rahat iç,
banyo yap diyebilirsiniz en olmadı bakan biri varsa evde bebeğe, tam bebek
uyumuşken kapısında bitip azıcık soluk alması için dışarı çıkmayı teklif
edebilirsiniz, illa evden ayrılmaz diye düşünürseniz yemeyi, içmeyi sevdiğini
bildiğiniz şeyleri alıp evine gidebilirsiniz. Bunlar ilk etapta aklıma gelenler
ama siz arkadaşınızı daha iyi tanırsınız eminim daha iyi fikirleriniz olacaktır. Eminim böylelikle o depresyonu daha hafif atlatmasına yardımcı olabilirsiniz, yok eğer olamıyorsanız da belki biraz uzak durmakta fayda en azından daha fazla girmesin depresyona diye <span style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><span style="mso-char-type: symbol; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></span> Bir bakın bakalım siz neler yapabilirsiniz.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 0cm;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
</div>
</div>
ozgeekarakus@gmail.comhttp://www.blogger.com/profile/16797192040958621087noreply@blogger.com0