Sayfalar

13 Aralık 2016 Salı

Patla--MA



Her yerden herkesten yeni yeni haberler geliyordu. İnsanlar sürekli panik halindeydi. Herkes yanındakinin bombacı olabilme ihtimalini göz önüne alıp hızla geçiyordu tanımadıklarının yanından. Eşler alışveriş merkezlerine bile dönüşümlü olarak giriyorlardı, biri çocuğun başında durup diğeri işlerini hallediyordu. Olur da bir şey olursa çocuk sahipsiz kalmasın diye.  Aynı arabayı bile kullanmamak için imtina ediyorlardı. Sürekli bomba patlatılma ihtimali olan güzergahlar whatsapp gruplarında dolanıyordu, inansan bir türlü inanmasan başka türlü cinsten. Ne bilgi kirliliği bunlar diyebiliyorlardı ne de bununla yaşayabiliyorlardı. Oysa ki güvenlik sağlamak halkın mı göreviydi? Hatta dahası artık güvenlik sağlanabilinecek miydi? Dost sohbetlerinin yegane konusu bomba patlamasından ölmek üzerineydi. Kanser de neydi, hastalıktan ölmek artık kimsenin korkulu rüyası değildi. Yaşlılıktan ölmek mi o tamamen büyük bir lükstü. Ülkenin bir kısmı buradan nasıl giderizi konuşmaya başlayalı uzun zaman olmuştu. Gitmek, gidememek, kalmayı istemek. Hangisi daha iyi kimse bilmiyordu.

Tanımadıkları onlarca insanın yok yok yüzlerce insanın ölümüyle içi yananlar vardı. Ya kendilerine ya yakınlarına da denk gelirse, çünkü artık ölüm şehirdeydi, hemen iki adım ötesindeydi, yarım saat önce geçtiği yerdeydi, 10 dk sonra orada olacağı yerde ya da yanı başlarındaydı. Çünkü artık yolda yürürken ölüyordu insanlar.  Ayrıca sadece patlamalarla da geçmiyordu günleri. Gün geçmiyor ki bir kadının tecavüze uğradığı, bir çocuğun istismarı yaşandığı, kadınların şiddetin haberini almasınlar. Hatta bu kadarla kalsa iyi, yetmiyor ceza alması gerekenlerin serbest kalmalarıyla tekrar tekrar kahroluyorlardı. Herkes kendi geleceğinden, sevdiklerinin geleceğinden ama en çok da çocuklarının geleceğinden endişe ediyordu. Acaba "böyle bir dünyaya çocuk getirilmez" klişesi klişe olmaktan çıkıp gün geçtikçe kendini mi gerçekleştirir hale geliyordu. Gerçekten böyle bir dünya için bebekler çok mu temiz, çok mu masumdu. Sonrasında birkaç gün sonra herkes ikinci bir habere kadar normal hayatına dönüyordu. Planlar yapılıyor, iptal ediliyor gülünüyordu. Öyle ya insan olmak böyle bir şeydi. Canı gidince bile normale dönüyorsa insan böylesi de normaldi. Bir başka korku dalgası gelene kadar küçük hayatına geri dönüyordu.

Masal gibi değil mi? Uyudum uyandım geçmedi, gitmedi gördüm ki rüya değilmiş, gördüm ki ülkem aynıymış, korkum hala aynıymış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder