Yıl içinde çalışıp yıl sonunda yani yazın dinlenenlerdeniz
biz. Çalışma şartlarımız buna izin verdi en azından bu seneye kadar biz hep
böyle olduğunu düşündük. Bu sene bir değişiklik yapıp minik tatillerle de
dinlenmek gerektiğine karar verdim ve rotayı Özgür’ün doğum günü için Kapadokya’ya
çevirdim. Yaklaşık 1 ay önceden bir otel ayarlayıp sessiz sedasız rezervasyon
yaptırdım. Yaklaştığında, söylemek zorunda kaldığım bir zaman geldiğinde de
söyledim planı. Kapadokya tercihim Özgür’ün daha önce gitmiş olmamasından
sebepti. Hem belki balona da binerdik: ) Şansımıza hava Kasım sonu olmasına
rağmen güzeldi ve bizim Cuma-Pazar arası mini tatilimiz başlamıştı.
Küçük bir otelde yer ayırtmıştım, belki gitmek isteyenler için yol gösterici olur. Otelin adı Jacob’s Cave Hotels. Nevşehir’de otellerin olduğu küçük bölgeler var, bizim otelimiz Çavuşin Köyünde idi. Burası dışında Avanos, Ürgüp ya da Göreme’de de kalmak mümkün. Bu bölgeyi tercih etmek için özel bir sebebim yoktu aslında ama gidince yanlış bir tercih yapmadığımı fark ettim. Özellikle seçtiğim otelin doğru bir tercih olduğunu söyleyebilirim. Otelimiz oda-kahvaltı küçük bir otel. Sahibi son derece nazik ve yardımsever biri. O kadar ki sırf ben rezervasyonda minik bir hata yaptım diye bize oda değiştirmeyi teklif etti. Onun sayesinde iki gece iki farklı odada kaldık ve odaların özellikleri farklı olduğundan oldukça keyifliydi.
Biz Cuma günü biraz geç vakit otele giriş yaptığımız için o
gün sadece yemek için çıkabildik otelden. Aynı bölgede Seyyah Han diye bir
restoran var orada yedik akşam yemeğimizi. Yemekleri güzel ancak bana kalırsa
bölgedeki tek yer olmaktan sebep pahalı bir yer. Yani fiyat performans
açısından uygun bir yer değil. Otele dönüp minik kafesinde çay yudumlarken
ertesi günün planını yaptık. Biz biraz daha kolay olur düşüncesiyle bölge
turuna katıldık. Güzel bir tercihti ama bugün gitsek kendimiz yapardık aynı
geziyi. Bizim turu tercih etmemizdeki en önemli sebep dolaşırken araba
kullananın anı kaçırabilme ihtimaliydi ancak gidilen yerlerde hep durulduğu
için böyle bir ihtimal yokmuş. Bu arada otel sahibi kendimiz gezmek istesek
bize güzergah belirleyecekti.
Bebekle tur zor olur demişlerdi ama bence bebekle ya da
bebeksiz fark etmezdi. En azından bizim için fark etmedi diyebilirim. Arada
hiçbir şey kaçırmadım demek doğru değil ara sıra birimizden biri ortamdan
uzaklaşarak fıtı fıtı gezen Arya’nın peşinden
gitmek zorunda kaldı ama sıkıntılı bir durum değildi. Gezdiğimiz
yerlerde sadece 1 tane bebek arabasıyla gezen aile gördüm ki bence yerle
arnavut kaldırımı ağırlıklı olduğundan oldukça zorlanıyorlardı. Dolayısıyla
eğer yürümez kucak ister ama kucakta da o şeklide taşımakta zorlanırız derseniz
sling/kanguru tarzı bir şeyin yanınızda olması işinizi kolaylaştırır. Turda
yeni yerler yeni insanlar gördüğünden Arya’nın uykusu 2 saat kadar sarktı yani
normalde 1 ‘de uykuya yatan bebe 3’te uyudu. Yanımızda onu taşımak için bir şey
getirmediğimizden baba kucağını kullandık ve o şekilde uykuya daldı. Bu an tam
halı dokuma atölyelerine gittiğimiz zamana denk geldi neyse ki J Neyse ki diyorum çünkü
Arya uyuduktan sonra çay eşliğinde biz halı gösterisi islerken onu da mekandaki
koltuğu yatırdık J
Bahsetmeden geçemeyeceğim bir nokta elbette oradaki halılar. Öyle halılar
gösterdiler ki beğenmemek mümkün değil ama almak da bir o kadar mümkün değil J Misal sorduğumuz bir
halı 32.000 TL idi, diğeri 55.000 idi. Hadi kilim alalım dedik, beğendiğimiz
kilim küçüktü ve 1.500 TL idi. Makine halısı kullanmaya alışkın bizler için
oldukça pahalıydı. Alsak da kullanamayız ki insan nasıl basar o halılara:)
Bize nefes oldu bu kısacık tatil, hem birlikte bir şeyler yapmış olduk hem de 2 günde sanki bir hafta dinlenmiş gibi hissettik. Çalışmaktan hatta ve hatta çalıştığın şehirden 2 günlük uzaklaşmak bile iyi geldi. Darısı diğer mini tatillerin başına. J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder