Her yerden herkesten yeni yeni haberler geliyordu. İnsanlar
sürekli panik halindeydi. Herkes yanındakinin bombacı olabilme ihtimalini göz
önüne alıp hızla geçiyordu tanımadıklarının yanından. Eşler alışveriş
merkezlerine bile dönüşümlü olarak giriyorlardı, biri çocuğun başında durup
diğeri işlerini hallediyordu. Olur da bir şey olursa çocuk sahipsiz kalmasın
diye. Aynı arabayı bile kullanmamak için
imtina ediyorlardı. Sürekli bomba patlatılma ihtimali olan güzergahlar whatsapp
gruplarında dolanıyordu, inansan bir türlü inanmasan başka türlü cinsten. Ne
bilgi kirliliği bunlar diyebiliyorlardı ne de bununla yaşayabiliyorlardı. Oysa
ki güvenlik sağlamak halkın mı göreviydi? Hatta dahası artık güvenlik
sağlanabilinecek miydi? Dost sohbetlerinin yegane konusu bomba patlamasından
ölmek üzerineydi. Kanser de neydi, hastalıktan ölmek artık kimsenin korkulu
rüyası değildi. Yaşlılıktan ölmek mi o tamamen büyük bir lükstü. Ülkenin bir
kısmı buradan nasıl giderizi konuşmaya başlayalı uzun zaman olmuştu. Gitmek,
gidememek, kalmayı istemek. Hangisi daha iyi kimse bilmiyordu.
Tanımadıkları onlarca insanın yok yok yüzlerce insanın
ölümüyle içi yananlar vardı. Ya kendilerine ya yakınlarına da denk gelirse,
çünkü artık ölüm şehirdeydi, hemen iki adım ötesindeydi, yarım saat önce
geçtiği yerdeydi, 10 dk sonra orada olacağı yerde ya da yanı başlarındaydı.
Çünkü artık yolda yürürken ölüyordu insanlar. Ayrıca sadece patlamalarla da geçmiyordu günleri. Gün geçmiyor ki bir kadının tecavüze uğradığı, bir çocuğun istismarı yaşandığı, kadınların şiddetin haberini almasınlar. Hatta bu kadarla kalsa iyi, yetmiyor ceza alması gerekenlerin serbest kalmalarıyla tekrar tekrar kahroluyorlardı. Herkes kendi geleceğinden, sevdiklerinin geleceğinden ama en çok da çocuklarının geleceğinden endişe ediyordu. Acaba "böyle bir dünyaya çocuk getirilmez" klişesi klişe olmaktan çıkıp gün geçtikçe kendini mi gerçekleştirir hale geliyordu. Gerçekten böyle bir dünya için bebekler çok mu temiz, çok mu masumdu. Sonrasında birkaç gün sonra herkes ikinci bir
habere kadar normal hayatına dönüyordu. Planlar yapılıyor, iptal ediliyor
gülünüyordu. Öyle ya insan olmak böyle bir şeydi. Canı gidince bile normale
dönüyorsa insan böylesi de normaldi. Bir başka korku dalgası gelene kadar küçük
hayatına geri dönüyordu.
Masal gibi değil mi? Uyudum uyandım geçmedi, gitmedi gördüm
ki rüya değilmiş, gördüm ki ülkem aynıymış, korkum hala aynıymış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder