Hiç denemediğin bir şeyi denemek nasıl güzel bir şey. Deneyimlenenler senin yaşantınla birleştiğinde, yoğrulduğunda nasıl da anlam kazanıyor ve nasıl da daha etkileyici oluyor. Dün Arya'nın okulunun veli buluşması vardı, sadece velilerin olduğu, okulda bir gün içinde çocuklar neler yapıyor onun anlatıldığı ve elbette bir kısmının bizzat uyguladığımız bir buluşma :) Okula dair yazacak oldukça şey var ama beni dün kalbimden vuran, içimi sızlatan ve aydınlatan bir şey yaptık dün hep beraber. İsmi ıslak üstüne ıslak :)
Daha önce bir video paylaşmıştım, sağlıklı hücrelerin kanser hücreleri ile savaşını gösteren, hatta kendimi tutamayıp ağlamıştım. İzlemek isteyenler için 👇👇
Videoda kırmızı görünenler sağlıklı ve katil T hücreleriymiş ve mavi görünenler de kanserli ya da sağlıksız hücre. Kanser hücreleri dışarıdan vücudumuza giren hücreler olmadığından bazen T hücreleri tarafından görünemiyormuş. O zaman aklımdan geçenler çok türlü türlüydü. Sadece videoyu izleyip yazıyı okumadan önce inanılmaz bir öfke hissettim. İnsan hücrelere öfkelenir mi ben öfkelendim. Neden annemin ve babamın hücreleri savaşamamıştı diye kızdım onlara. Sonrasında böyle bir gülümseme geldi yüzüme, annemin "şimdi içeride savaşıyorlar gibi hissediyorum" dediğini hatırladım, gerçekten göz görülemeyen ama görüntülenebilen bir savaş varmış dedim. Sonra onların sağlıklı hücrelerinin de ya da T hücrelerinin de yorgun olabileceğini düşündüm, "her zaman iyilik galip gelecek değildi ya" dedim ve affettim o hücreleri :)
Günler sonra beni tekrar bu konuya döndüren şey işte yukarıda, başta bahsettiğim ıslak üstüne ıslak diye adlandırılan bir etkinlik.Waldorf pedagojisinde bir anlamı var elbette ama benim yaşadıklarım, düşündüklerim, yüklediğim anlam o anlamdan daha kıymetliydi gözümde. Üç renk vermişlerdi, serbest bir şeyler yapmak için. Mantığı şu, ıslak 200 gramlık kağıdın üzerine sulandırılmış boya ile resim yapıyorsun. Benim yaptığım şu şekildeydi 👇👇
Daha önce bir video paylaşmıştım, sağlıklı hücrelerin kanser hücreleri ile savaşını gösteren, hatta kendimi tutamayıp ağlamıştım. İzlemek isteyenler için 👇👇
Videoda kırmızı görünenler sağlıklı ve katil T hücreleriymiş ve mavi görünenler de kanserli ya da sağlıksız hücre. Kanser hücreleri dışarıdan vücudumuza giren hücreler olmadığından bazen T hücreleri tarafından görünemiyormuş. O zaman aklımdan geçenler çok türlü türlüydü. Sadece videoyu izleyip yazıyı okumadan önce inanılmaz bir öfke hissettim. İnsan hücrelere öfkelenir mi ben öfkelendim. Neden annemin ve babamın hücreleri savaşamamıştı diye kızdım onlara. Sonrasında böyle bir gülümseme geldi yüzüme, annemin "şimdi içeride savaşıyorlar gibi hissediyorum" dediğini hatırladım, gerçekten göz görülemeyen ama görüntülenebilen bir savaş varmış dedim. Sonra onların sağlıklı hücrelerinin de ya da T hücrelerinin de yorgun olabileceğini düşündüm, "her zaman iyilik galip gelecek değildi ya" dedim ve affettim o hücreleri :)
Günler sonra beni tekrar bu konuya döndüren şey işte yukarıda, başta bahsettiğim ıslak üstüne ıslak diye adlandırılan bir etkinlik.Waldorf pedagojisinde bir anlamı var elbette ama benim yaşadıklarım, düşündüklerim, yüklediğim anlam o anlamdan daha kıymetliydi gözümde. Üç renk vermişlerdi, serbest bir şeyler yapmak için. Mantığı şu, ıslak 200 gramlık kağıdın üzerine sulandırılmış boya ile resim yapıyorsun. Benim yaptığım şu şekildeydi 👇👇
İlk başladığımda öylesine sadece sarı bir eğri çizdim, sonra baktım üstüne mavi boyayla noktalar kondurmuşum, o ana kadar hiç bir şey düşünmemiştim. Sonra o mavinin sarı üstünde dağılımının inanılmaz büyüleyici olduğunu fark ettim. Yere düşen bir camın bir anda nasıl tuzla buz olduğunu göremezsiniz ya tam da o anı gösteriyordu. Kağıda dokunduğu anda sanki patlama yaşanıyor gibiydi. Önce hızla ilerliyor kağıdın damarlarında sonra hız kesiyordu bir noktada fark edilemeyecek hıza düşüyordu ilerleyişi, kuruyana kadar. Maviler bende üstte videodaki kötü hücreleri çağrıştırdı o an, ve yanına bir de kırmızı koyma gereği duydum ben de. İçten içe istiyordum ki kırmızılar mavileri yensin, dağıtsın, yok etsin. Sonra kırmızıları izledim,sarının üzerinde nasıl dağıldığını, maviye denk geldiğinde bir anlık hız kestiğini, sonra ona karışmaya başladığını. Hayır biri galip gelmiyordu, bir noktada karışıyorlar, bazı yerleri ise kendi renginde kalmaya devam ediyorlardı. Tam o anda hayat aklıma geldi, işte bu tam da hayat gibiydi.
Ölümler, evlenmeler, çocuk sahibi olmalar, boşanmalar, şehir değiştirmeler ya da o an iyi/kötü diye tabir ettiğimiz durum her ne ise ondan sonraki hayatımız gibi. Bizde bıraktığı iz açısından geri döndürülemez ama bize yeni bir yol sunan hayat gibi. Mavi değil, kırmızı değil ama yeşil. Hem de güçlü bir yeşil, hem maviden hem kırmızıdan beslenen bir yeşil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder